Tiyatro Akla Kara’da güzel ve aptal mı? Çirkin ama akıllı mı? sorusunun cevabını bulduk .
Çocukluk aşkına bir türlü açılamayan, güçlü kuvvetli, asil, bir şövalye olan kahramanımız Cyrano; Aradan yıllar geçtikten sonra aşkını ilan etme fırsatı bulur… sevdiği kıza ancak kendisine ait olmayan başka bir bedenin arkasında açılmak zorundadır.
Tiyatro Akla Kara; kendilerinden alışkın olduğumuz komedi ve polisiye oyunlarına bir yenisini ekledi. Edmond Rostan’ın yazdığı, Romantizimin öncülerinden CYRANO DE BERGERAC ‘ın efsanevi aşkını günümüze taşıdı.
“Cyrano de Bergerac”; uzun buruna, tüylü bir şapkaya sahip , feragat dolu, cesur gururlu birisi. Oyunda yıllardır savaşan, hiç yenilmeyen bir şovalyenin aşk karşısındaki çaresizliği işlenir. .. oyun şiirsel dili, zengin kadrosu ile seyircileri oldukça etkiledi. Balkonda Cyrano’nun karanlıklar içinde Roxanne’a söyledikleri, Uzunca bir zaman belleklerde yerini alacağa benziyor. İyi şovalye olmak… onca kahramanlıklar …. onca güç ve kudret… onca şan ve ihtişamdan sonra küçücük bir tümseğe yenilmek ne acı !
“İnsanlığın ızdırabı bir sivri burun yüzündendir belki de. Kim Yüzünde bir çizgi var diye geceleri yastıkları ıslatana kadar ağlamak zorunda kalır? O kadar genç ve güzel, uzun boylu olmak dururken neden kocaman sivri bir burun? Başkasını sevemez miydi? Ya da sevgilinin yüzdeki o kocaman çizgiyi görmemesi mümkün müydü?”
“Burnunuz ne kocaman!”
“Evet! Pek kocaman… Hepsi bu mu?”
Bu kadarı az delikanlı! Hâlbuki neler, neler bulunmaz söylenecek? Asıl iş edada. Mesela bak,
“Burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!
“Yana yatmaz mı? Senden önce davranıp kadehine batmaz mı?
“Burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!
“Acaba neye yarar bu alet? Makas kutusu mudur, divit midir, izah et!
“Kuşları sevdiğiniz besbelli! Yorulmasın diye yavrucuklar, temelli bir tünek kurmuşsunuz!
Tiyatro Akla Kara ; hep tartışılagelen Güzellik mi çirkinlik mi tartışmalarına ; akıl cevabını veriyor. izlerkende hep sorduk bu soruyu: Acaba insan hem güzel hem akıllı olamaz mı? Güzel olanlar aptal olmak zorunda mıdır? Güzel kadının çirkin adamı sevebilmesi için mutlaka akıllı ve şair ruhlu mu olmalı? Kadınlar için önemli olan; sevilmek mi sevginin ifade edilmesi mi??
İzledikçe anladık ki bazen sevmek de yetmiyor. Işık Yont’un oynadığı Roxanne için sevginin “ifade edilme biçimi” de önemli. Güzellik ve çirkinlik arasında gidip geliyor seyirci? Ne ki, Savaş Özdural’ın canlandırdığı Cyrano karekteri oyunda tam olarak çirkin gözükmüyor, Bir karekteri çirkinleştirmek için yalnızca sivri burun yeterli olmuyor,
İstanbulda sahnelenen diğer klasiklerle karşılaştırdığımızda;
Doğrusu salona girerken temkinliydim.. Böylesine mükemmel bir metnin üstesinden gelinir mi?. Belki geçmişte Mucap Ofluoğlu ,(1974 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları’nda), Müşfik Kenter, Taner Birsel, Bülent Emin Yarar gibi usta oyuncuların hafızalarda bıraktığı izden dolayıdır. İnsan İyi bir klasiği emin ellerde izleyince; hafızalarında kilitler, Sandıktaki eşyalarımıza kıyamadığımız gibi.
Tiyatro Akla Kara, başarı ile üstesinden gelmiş. Metnin üzerinden fazla oynanmadan, oyunu abartıya kaçırmadan, sahnenin dar sınırları içinde görkemli bir oyun sergilemiş.
Son zamanlarda sahnelerde pek görmediğimiz bir kılıç kullanma ustalığına tanık olduk. Tek dezavantajları sahnenin derinliğinin yetersizliği.
Savaş Özdural (Cyrano) gayet başarılıydı. Tabiki uzun süre seslendirme tecrübesini de hesaba katmak gerek. Oyunculuğuna çok katkısı oldu. Sivri burun daha gerçekçi yapılsaydı keşke. İzlerken takma olduğu yargısından kurtulamadım. Savaş Özdural’ın komedi olan ‘Patron Kim?’de oldukça başarılı bulduk. Bu oyundan sonra hep Cyrano olarak hatırlanacak sanırım.
ROXANNE (IŞIK YÖNT) ; Bazen cıvıl cıvıl şımarık bir çocuk, bazen asil bir kadın, sevilmek istenen aynı zamanda sevginin romantik ifadesine aşık olan bir karekter. Güzeliklerle dolu … romantik… duygusal… şiirsel… asil… adeta kusursuz bir aşkın yansıması gibi. Etkilenmemek elden değil. Cyrano’nun kendisine aşık olduğunu, yıllardır kalbinde sakladığı mektubu yazan kişinin aslında o olduğunu anladığı sahne, unutulamaz. İkinci perdede, yorulmuş, durgun, kendi haline çekilen, olgun kadın rolünde çok başarılıydı. İlk perdede Roxanne; basit, sıradan, hoppa zaman zaman da ‘öpüşme’ kelimesini kaba bulacak kadar asil bir karekter olarak çizilmişti.
Burnu II. Abdülhamit’in burnuna benzediğinden osmanlı döneminde yasaklanan Cyrona de Berca, Sonuçta oldukça başarılı ve izlenmeye değer bir oyun. klasik bir oyunu klasik tadında izlemek farklı bir haz bırakıyor hafızamızda.
SABİT DOĞAN
www.dirensanat.com
OYUNUN KONUSU:
CYRANO DE BERGERAC
Cyrano de Bergerac kılıcının gücü kadar, etkili ve güzel konuşması ve burnunun büyüklüğü ile de tanınmış bir silahşördür. Kuzeni Roxane’a olan aşkını burnunun iriliği nedeniyle duyduğu kompleks yüzünden dile getirememiştir. Cyrano’nun emrindeki yeni yetme yakışıklı silahşör Christian da Roxane’a aşıktır; ne var ki aşkını Roxane’ı etkileyecek kadar güzel kelimelerle ifade edemeyeceği için suskun kalır. Roxane ise Christian’ı görüp beğenir ve bir ağabey olarak bildiği Cyrano’dan bu genç adamla irtibatlarını sağlamasını rica eder. Cyrano, duygularını perde arkasından olsa da Roxane’a bu yakışıklı silahşör aracılığıyla aktarabilmek için, Christian’a değişik bir öneride bulunur: Cyrano bütün aşk mektuplarını yazacak ve ikili buluşmalarda suflör görevini üstlenecektir. Bu şekilde gelişen ilişki, silahşörlerin cephe emri almasıyla yeni bir boyut kazanır…
Cyrano tüylü şapkasına ve harikulade tafrasına rağmen size yakındır ve sizin içinizdedir. Devrin hay ve huyu karşısında başınızı dimdik tutmak mı istiyorsunuz? Eğilmekten kambur, sürünmekten kötürüm olmak hoşunuza gitmiyor mu? Hak bildiğiniz şeye aşık, batıl dediğiniz şeye düşman mısınız? O halde Cyrano’yu seveceksiniz,çünkü onda kendinizi bulacaksınız. Belki onun gibi ” İstemem eksik olsun” demeyeceksiniz, fakat onun bu sefilliğe indirdiği tokatta, pespayeliğe karşı duyduğunuz hiddetin zaferini ve bu zaferin lezzetini duyacaksınız. Cyrano, size kendini feda etmenin ve bu feda da ölçü ve sınır tanımamanın esrarengiz sihrini hissettirecek.
Bu romantik kahramanlık hikayesine eşlik ederken gözyaşlarınızı tutamayacaksınız…
Yazan: Edmond Rostand
Yönetmen: Atilla Şendil
Yönetmen Yardımcısı:Müjde Başkale-Şendal Yıldız
Oyuncular: Savaş Özdural, Işık Yönt,Ayhan Aktaş,Cem Kurtoğlu, Levent Ünsal,Mustafa Dinç, Pelin Turancı, Taylan Atlıhan, Şendal Yıldız, Tanju Yıldırım, Müjde Başkale, Arda Meriçliler, Adem Türker,Can Esendal.
OYUNDAN BAZI DİZELER
Burnunuz ne kocaman!
Evet! Pek kocaman… Hepsi bu mu?
Bu kadarı az delikanlı! Hâlbuki neler, neler bulunmaz söylenecek? Asıl iş edada. Mesela bak,
“Burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!
“Yana yatmaz mı? Senden önce davranıp kadehine batmaz mı?
“Burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!
“Acaba neye yarar bu alet? Makas kutusu mudur, divit midir, izah et!
“Kuşları sevdiğiniz besbelli! Yorulmasın diye yavrucuklar, temelli bir tünek kurmuşsunuz!
…
…
Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı
Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya
Kalemine sarılmak ve ancak duya duya
Yazmak, sonra da gayet tevazula kendine:
Çocuğum! Demek, bütün bunları hoş gör yine,
Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı,
Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı!
Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.