Fehim Paşa Konağı, Turgut Özakman’ın en çok sahnelenen, neredeyse klâsikleşmiş oyunudur. Bu kez sözkonusu oyunu İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, Kemal Kocatürk’ün rejisinden izliyoruz.
Sultan Abdülhamit saltanatının otuz ikinci yılı. İkinci Meşrutiyet ilan edildi edilecek. Hürriyetçilerin sayısı giderek artmakta. Rasim Baba’nın kahvehanesinde başlar oyun. Rasim baba, yedi belâ Rasim olarak ün salmış eski kabadayılardan. Tuzağa düşürülüp ağır yaralanana kadar padişahın hafiyebaşı Fehim Paşa’nın hizmetinde çalışmış, Aksaray’ı haraca kesmiş, dehşet saçmış. Yaralandıktan sonra kendisini işe yaramaz görmüş, bu kahvehaneyi açmıştır. Oğlu Yusuf’un da kendisi gibi kabadayı olup Fehim Paşa’nın hizmetine girmesini ister ama, Yusuf karagöz oynatmaya, ortaoyununa çıkmaya, zennelik yapmaya, şiire… meraklıdır. Kabadayılıkla alâkası yoktur. Rasim Baba oğlunu “erkek” olması, kabadayıların arasına karışması için Fehim Paşa’nın konağına götürür. Yusuf’un yeteneğini öğrenen paşa onu haremdeki kadınları eğlendirmekle görevlendirir. Yusuf haremde paşanın kızı Mihriban’a körkötük aşık olunca, üstelik bir de babasını gönderip onu istetince kıyamet kopar. Baba oğul kapı önüne konurlar. Rasim baba ve Yusuf’un aşağılanması karşısında çarşı esnafı Fehim Paşa’ya karşı tavır alır, birleşir, çalışanları konağı terk eder. Fehim Paşa Konağı önünde Mihriban’a aşkını haykırmak için nara atmış olan, bir de paşanın kabadayısını kolundan yaralayan Yusuf güçlü bir kabadayı olarak kabul edilir; şanı yayılır, Hürriyetçilerin adamı Deli Suat Paşa ona sahip çıkar. Ve bu arada Meşrutiyet ilân edilir. Yusuf bir halk kahramanı, bir Hürriyet kahramanı olmuştur. Hürriyet gelmiştir gelmesine de, değişen hiçbir şey yoktur aslında… İstibdat döneminde en büyük suç nasıl hürriyetten söz etmekse, bu kez, Meşrutiyet’te, en büyük suç hürriyetçileri eleştirmek olmuştur…
1970’li yıllar geleneksel tiyatromuzun nasıl yaşatılacağı, nasıl çağdaşlaştırılacağı konusunda çalışmaların yapıldığı, bu yolda birçok yazarımızın eserler verdiği bir dönemdir. Bunların başında Aziz Nesin’le Turgut Özakman gelmektedir. Fehim Paşa Konağı yazarın bu açıdan da başarılı yapıtlarından biridir kanımca. Resimli Osmanlı Tarihi ve Bir Şehnaz Oyun gibi göstermeci üslûpla kaleme alınmış, geleneksel Ortaoyunu tekniklerinden yararlanılmıştır. Sahneler gerektiğinde bir anlatıcının yardımıyla, anlatıcının oyuna katılmasıyla birbirine bağlanmıştır. Bu, oyunun içinde de dile getirilir zaten. Yabancılaştırma efektleriyle, oyun içinde oyun tekniğiyle, anlatıcı kullanımıyla epik tiyatro ile ortaoyunu arasında çok başarılı bir bağlantı kurulmuş olduğunu görürüz. Fehim Paşa Konağı geleneksel seyirlik oyunlarımızın günümüzde nasıl yaşatılabileceğini gösteren önemli bir oyun.
Bu tarz oyunların başarısı büyük ölçüde yönetmenin başarısına ve yaratıcılığına bağlıdır; yoksa sıkıcı, hattâ “demode” bile gelebilirler. Bu oyunu sahnelemekte yönetmene çok büyük iş düşer. Kemal Kocatürk, yönetmen olarak, son derece yaratıcı, bugüne dek izlediğim onca Fehim Paşa Konağı’ndan çok farklı bir reji gerçekleştirmiş. Geleneksel Türk tiyatrosu motiflerinden, ortaoyunundan, yabancılaştırma efektlerinden yararlanmış. Oyunu, metninin elverişliliğinden yararlanarak, güncel çağrışımlar yapacak biçimde yorumlamış. Oyunun masalımsı havasını çok güzel korumuş. Dil ustası Turgut Özakman’ın ustaca kurduğu örgüyü “açık biçim”i seçerek ustaca koymuş sahneye. Yorgancı Aziz’i Azizlir, berber Arif’i Arifler şeklinde yapışık ikizler halinde sahneye getirmesi çok güzel bir buluş olmuş
Ayrıca, bu oyunda çok başarılı bir yönetmen-dekoratör-kostümcü ortak çalışmasının ürününü görüyoruz Sırrı Topraktepe’nin maketlerle desteklediği, ortaoyununun başlıca dekor parçalarından biri olan “yeni dünya”yı kullanması; kostüm tasarımcısı Almila Altunsoy’un tipleri belirginleştiren kostüm ve aksesuar tasarımları Kemal Kocatürk’ün rejisiyle bütünleşmiş, yönetmenin yorumunu destekleyen usta işi çalışmalar. Tüm oyuncuların sahnede tekerleği kırık bir arabada fasıl heyeti gibi oturmaları, sıraları geldikçe kostümlerini giyip oyuna katılmaları oyunun temposunun hep canlı kalmasına da katkıda bulunuyor.
Bu başarılı ve yaratıcı reji altında birbirinden başarılı oyunculukları izliyoruz sahnede. Rasim Baba’da Orhan Hızlı seyirciyle hemen sımsıcak bir diyalog kuruyor. Her zamanki yalın oyunculuğu içinde çok doğru bir kompozisyon çiziyor. Selçuk Soğukçay’ı iki rolde izliyoruz. Son derece rahat, son derece yumuşak kompozisyonlar çiziyor, özellikle de Deli Suat Paşa’da. Bıçak sırtı dengede karikatür bir kişiliği tam dozunda yorumluyor. Nevzat Çankara oyunun en sempatik, akılda en çok kalan kişilerinden olmuş, çok rahat sahnede, iki rolde de çok sevimli kişiler yaratmış. Ali Karagöz de Zilli Ömer Çavuş’la oyunculuğunu kabul ettiriyor. Azizler’de Volkan Ayhan ve Murat Üzen, Arifler’de Hamit Erentürk ve Cihan Kuran oyuna renk katmışlar; oynadıkları rol çok zor, birbirleriyle sağladıkları uyum çok zor, sahneye renk, canlılık katıyorlar. Serkan bacak Ayvaz’da kusursuz bir İbiş olmuş. Bahtiyar Engin her zamanki rahat, kendinden güvenli oyunculuğuyla üç rolü birden başarıyla yorumluyor. Kısacık rolüne rağmen Pelin Budak halayıklar arasında hemen dikkati çekiyor. Ve Yusuf’ta Çağatay Palabıyık. Sahnede ilk kez izledim kendisini. Rahat, dengeli, abartıyı bile dozunda tutan, en önemlisi de doğru oyunculuğuyla oyunda bir yıldız gibi parlıyor. Bundan sonra adını sıkça duyacağımızdan, birbirinden başarılı oyunculuklara imza atacağından eminim.
Oyunun tüm oyuncuları büyük bir birliktelik içinde yorumlamışlar rollerini, aksayan bir tanesi bile yok. Ve, bence, en önemlisi, Şehir Tiyatrosu oyuncularının rollerini bu kadar keyifle yorumladıklarını, oynarken oynamaktan zevk aldıklarını çok uzun zamandan beri ilk kez görüyorum.
Fehim Paşa Konağı’nı ilk kez bu kadar keyif alarak izledim. Turgut Özakman’ın yapmak istediği her şey bir bir gerçekleşmiş sahnede. Fehim Paşa Konağı söyleyecek sözü olan, mesajlarının altı ince çizgilerle çizilmiş, metni, rejisi, dekor-kostümü ve oyunculuklarıyla bu mevsimin dikkat çeken oyunlarından.
YAŞAR İLKSAVAŞ
www.dirensanat.com