Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu perşembe günü bir kültürel açılım toplantısı yaptı. Bu toplantıda diğer açılım toplantıları gibi yeni iktidara gelmiş bir partinin başbakanıymışçasına birtakım vaatlerde bulundu.
İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerde açacakları kütüphanelerden söz etti etmesine de içindeki kitaplardan pek söz açılmadı haberlerde okuduğum kadarıyla. Örneğin bu kütüphanelere alınacak kitaplarda kriterler olacak mıydı? Örneğin ‘terörist’ olarak ilan edilenlerin kitapları alınacak mıydı? Bir zamanlar “okunsun da ne okunursa okunsun” deniyordu. IŞİD bombacıları da hep beraber kitaplar okuyorlardı(!)
Ardından yine haberlerde vurgulandığı gibi “dikey yapılaşmayı” önleyeceğiz demiş… Bundan sonra önlense ne olur önlenmese ne olur, İstanbul’u o dikey yapılar kapladı bile, asıl önemli olan zaten çirkinleşmiş olan İstanbul’un bu dikey yapılar tarafından çevrelenerek hava akımlarının engellenmiş olması. Çok basit, şehrin havasının ısısındaki değişimin birincil nedenleri arasında bu durum var. Bu hale gelişin faturası hangi iktidara kesilmeli acaba…
Elbette Taksim ve AKM yine gündemde… “Taksim ideolojik gösteri merkezi olmamalı(!) AKM için toplanıp çözüm bulalım” demişler. Karar vermek için bir toplantıya gerek olduğunu sanmıyorum, AKM bir iki yıla kalmaz çökecek zaten… O zaman istenilen yapılabilir. Meydanın geleceği için Eminönü Meydanı’nın durumuna bakılabilir. Taksim meydanı “yayalaştırma” çalışması başladığı günden beri bir işporta alanı olmuştu. Şimdi daha da sabit ve sürekli hale geldi. Kimi zaman da otele gelen hatırlı müşterilerin arabalarının park yeri… Önemli olan o izni alabilecek ‘adamını’ bulmak. Sayın Davutoğlu’nun günün belirli saatlerinde (hava karardıktan sonra da) meydanı bir kez gezmesini öneririm. O saatlerde neyin merkezi oluyor acaba…
İstanbul’da (diğer şehirler hakkında bilgim yok) buharlaşan heykeller (en son Tophane’deki işçi heykeli de yok oldu) için de bir şey söylenmedi sanırım ya da söylendi de basın önemsemedi(!?) İstanbul’da azalan tiyatro salonları konusunda da… Şehirlerimizde koltuk başına düşen insan sayısını da diğer ülkelerle karşılaştırsak (Elbette Suudi Arabistan ya da Sudan ile değil) sonuç ne olur acaba… Artık sadaka haline dönüşen, kime, neyin, nasıl, kim tarafından dağıtıldığı da iyice karmaşıklaşan tiyatro yardımları hakkında da… Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları, Orkestralar hakkındaki yasal düzenlemeler için de…
Müzeler konusunda da yatırım sözleri verilmiş. Her eski yapıyı restore edip iki üç parça eşya koyarak müze yapabileceğimizi sanıyoruz. Müzeler sadece bir sergi yeri değildir, kütüphanesi, konservasyon merkezi, her türlü teknik donanıma sahip depoları, araştırma yapan asistanları, bunların yapacakları yayınlar için dergileri ile bir bütün olmalıdır müzeler… Keza yapılacağı iddia edilen kütüphaneler için de bu ölçütler geçerli… Yeni yasalar nedeniyle sponsor konusunda zorluk çekilen arkeolojik kazılar için de…
Bu listeyi uzatabiliriz… Genellikle bu toplantılar sonunda sanatçılara yardım meselesine gelip düğümleniyor. Yani akçalı işlere… Telif hakları da aynı şekilde… Birilerine paralar verilirse kültür ve sanat işleri çözülecek sanıyoruz. Sadaka anlayışı bu alanda da iktidarda… Sayın Davutoğlu’nun partisi AKP uzun bir süredir iktidarda bulunuyor. Önce bu uzun süre boyunca yapılanları değerlendirsek, bir özeleştiri yapsak da sonra vaatlerde bulunsak. En doğrusunu Ziya Paşa söylemiş: “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz”…
HAMİ ÇAĞDAŞ
www.dirensanat.com