Prömiere akşamı Suha Uygur’dan öğrendim. Meğer “Martı” 102 yıllık Şehir Tiyatrosu’nda ilk kez sergileniyor… Belki de yıllardır bugünü bekliyordu.
Her şeyi ustalıkla yapılmıştı. Oyuncuların herbiri karekteri iyi çözümlemiş. Oyunda kimler mi var? İrina Nikolayevna Arkadina’da Jülide Kural ( Birkaç sezon önce Lyubov Andreyevna Ranevskaya rolünü başarı ile oynamıştı. ), Boris Alekseyeviç Trigorin’de Mert Tanık, Maşa’da Yeşim Koçak, Afanasyeviç Şamrayev’de Ersin Sanver, Sergeyviç Dorn’da Hakan Arlı, Treplev’de Nazif Uğur Tan, Nina Zareçnaya’da Pelin Abay, Nikolayeviç Sorin’de Mert Asutay, Polina Andreyevna’da Rozet Hubeş, Semyon Semyonoviç’de Mert Aykul, Hizmetçi’de Z.Bahar hepsi oynadıkları rolün hakkını veriyor. Her sahne birbirinden daha şaşırtıcıydı. “Market” oyundaki performansından etkilendiğim Kamer Karabektaş ‘Yahov’ rolünde istikrarırını koruyor.
Sahne, müzik, dekor, video tasarımları, reji, oyunculuk ve kareografi birbirini tamamlıyor. Perdenin açılması ile göl kıyısındaki akşam esintisini hissediverdik. Anton Pavloçiç Çehov’un dehasına yaraşır özenli bir çalışma. Oyunun yönetmeni Yıldırım Fikret Urağ tüm karakterlerin hayat hikayelerini bütün çıplaklığı ile önümüze sermiş. İzleyicilerin nabzını elinde tutan başarılı bir reji çalışması. Reji uzun bir süre hafızalarda yerini alacağa benziyor.
Geçtiğimiz haftalarda, İstanbul 20.Tiyatro Festivali kapsamında sergilenen, Aleksandar Popovski’nin yönettiği “Üç Kızkardeş” de aynı şekilde beni büyülemişti. Öyle ki çevremdeki birçok arkadaşa dönüp bunun üsütüne oyun olmaz deyivermiştim. Demiştimde ne kadar yanıldığımı farkettim ‘Martı’da
İBBŞT yapımı olan gerek “Martı” gerekse de ”Üç Kızkardeş” şehir tiyatrolarının tartışılan gidişatına bir cevap gibi yetişti bence. Oyundaki karekterler beni öylesine sardı ki oyundan sonra bile bir süre yanımdan ayrılmadılar sanki.
Nina Zareçnaya “Martı” diye imzalıyordu mektuplarını. Puşkin’in “Deniz Kızı” oyunundaki değirmencinin kendisini kuzgun sanması gibi, o da mektuplarında bir martı olduğunu tekrarlayıp duruyordu sürekli.
“Martı” da hep birlikte hayal kurduk… Ay ışığıyla gümüşlenmiş o küçük gölde tutkunun, özlemin, hüznün gövdesel hayat buluşlarıyla yüzleşiverdik bir anda… karamela köpüğü kıvamındaki nice acıya dokunduk farkına bile varmadan. Estetize edilmiş duyarlıklar arasında nitelikli, ustalıklı oyunculuk gösteriminin virtüöziteye eriştiği, her açıdan yüksek düzeyli, sıra dışı, yetkin, hayata karşı söylecek sözleri olan, yaratıcı tiyatro seyircisinin önünü açan, tadına doyulmaz bir oyun izledik. Ve bir defa daha anladım Çehov mucizesini.Yazanla, okuyan, izleyen, oynayan, yöneten arasında kuruluveren o benzersiz organik bağın gücünü…
Ve bu defa Nina Zareçnaya gibi “ Martı” ismini kullanacağım yazımı noktalarken. Sadece “ Martı”… O kadar !
www.dirensanat.com
MARTI ( PINAR ÇEKİRGE )