BİR VAHŞET SİRKİ : KAPLUMBAĞA
Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu her zaman güvenerek gittiğim, genellikle birbirinden iilginç oyunlar izleme olanağı bulduğum tiyatroların başında gelir. En sıradan komedilerinde bile seyirciyi sarıp sarmalayan bir şeyler vardır.Bu kez de Ali Poyrazoğlu tiyatrosundan gerek konusu, gerek kurgulanması, gerekse de yorumlanışı açısından oldukça ilginç ve önemli bir oyuna konuk oluyoruz: Kaplumbağa.
Ünlü yazar Juan Mayorga’nın yazdığı oyunu Ali Poyrazoğlu uyarlayıp yönetmiş. Büyük tartışmalar koparan “Türlerin Kökeni” adlı bilimsel kitabını kaleme almadan önce gemisiyle uzun bir araştırma ve inceleme yolculuğuna çıkmış olar Darwin, Galapagos takımadalarında Harriet adını verdiği kaplumbağayla karşılaşır ve Londra’ya dönerken onu da yanında götürür.
1936 yılındayız. Harriet Darwin’i Londra’ya götüren gemidedir. O andan itibaren Harriet, Darwin’in “Ekstrem koşullarda canlı madde hızlı bir biçimde evrimleşebilir,” kuramına uyacak, evrimleşecektir. Çünkü Harriet bu ekstrem koşulları 170 yıllık yaşamı boyunca fazlasıyla yaşayacaktır.
Bugün Harriet artık evrimleşmiş, konuşan, iki ayağı üzerinde duran bir varlık olmuştur. Ve tek bir arzusu vardır: ölmek için doğduğu yer olan Galapagos adasına geri dönmek. Bunun için bir tarih profesörünün kapısını çalar ve bir anlaşma teklif eder: “Size bildiğim her şeyi, tüm tarihsel gerçekleri anlatacağım,” der, “buna karşılık siz de bana adama geri dönmem için yardım edeceksiniz.” Harriet onca yaşamışlığına rağmen yine de saflığı barındırmaktadır içinde. Tarih profesörü Harriet’i sömürür. Hastalandığında götürüldüğü doktor Harriet’i kullanmaya çalışır. Tarih profesörünün karısı onu sahneye çıkartmak için anlaşmalar yapmaya bakar. Harriet anlattıkça tarihin sayfaları bir bir açılır önümüzde. Harriet sözünde durmuştur, ya tarih profesörü?… Ve oyun ilerledikçe kafamızdaki sorular birbirini izler: Harriet kime aittir? Tarihe mi, bilime mi, sahne endüstrisine mi?…
Kaplumbağa’yı izlerken Justinianus zamanında resmî tarih yazarı olan Prokopios’un “Bizans’ın Gizli Tarihi” geldi aklıma. Orada da yazar daha önce kitaplarında zamana uydurmak zorunda kaldığı gerçekleri, içyüzünü açıklamayı göze alamadığı olayları apaçık ortaya koymaktaydı.Bu oyunda da resmî tarihin dışındaki doğruları görüyor , geçmişi daha iyi değerlendirerek günümüzü daha iyi, daha doğru anlıyoruz. Oyun için söylenecek daha çok şey var. Soru sorduran çok boyutlu bir oyun bu. Tarihten ders almayı bilmeyen insanoğlunu sahneye getiriyor. 1800’lerden başlayarak günümüze doğru gelirken, geçmişe bakarak bu günü değerlendirmemizi sağlıyor. Harriet’in yaşadığı dünyayı allak bullak eden olayları, iki dünya savaşını, Ekim Devrimi’ni, İspanya içsavaşını…sahnede yansıtırken insanın nasıl canavar, acımasız bir hayvana dönüştüğünü, faşizmi, baskıları, soykırımları, toplama kamplarını, terör eylemlerini, iktidar hırsı ve çılgınlıklarını… görüyor, tarihe tanıklık ediyoruz. Korkuların, yaşanan acıların, yaşanan dehşetin kaplumbağayı evrimleştirmesine tanıklık ediyoruz. Mayorga karşımıza insanlaşan hayvanı çıkartıyor ama biz hayvanlaşan insanı da görüyoruz…
Mayorga’nın taraf tutmadan insanların ve olayların karmaşıklığını gösterdiği oyununu yukarıda da dile getirdiğim gibi Ali Poyrazoğlu uyarlamış ve yönetmiş. Özgün metnini görmediğim ama yapısı gereği durağan bir oyun olması gereken Kaplumbağa’yı Poyrazoğlu bir sirk atmosferinde geçirterek oyuna hız ve renk katmış. Sirk müzikleri, kuklalar, ortadaki yuvarlak halı… her şey bir sirki çağrıştırıyor, yaşananlara bakıldığında bir vahşet sirkini. Yuvarlak halının üzerinde oyuncuların bir daire oluşturarak zaman zaman dönmesi bana ayrıca dönerek zamanın geçtiği anlatılan köy seyirlik oyunlarını da çağrıştırdı.
Hırsları uğruna herkesi kullanan, sinsi, çıkarcı tarih profesöründe Bülent Kayabaş, doktor rolüne can katan Özdemir Çiftçioğlu, sıradan bir ev kadınından giderek iş kadınına dönüşen Nur Gürkan, kâh görsellerin yansıdığı perdeyi tutan, kâh ölüleri, kâh askerleri… canlandıran genç oyuncular bir oyun birlikteliği içinde oyunu başarıya ulaştırıyorlar.
Oyunun baş kişisi kaplumbağa Harriet’i Ali Poyrazoğlu yorumluyor. Rolünü öyle ince ayrıntılara dikkat ederek yorumluyor ki, bedeninin duruşundan yürüyüşüne, ellerinin hareketine, oturup kalkmasına kadar sahnede bir kaplumbağayı izliyorsunuz sanki. Poyrazoğlunun oyunculuğu için çok iyi, doğru, başarılı sözcüklerinin az kaldığına inanıyorum, açıkcası beğenimi dile getirecek doğru ve yeterli sözcüğü bulamıyorum. Ama Ali Poyrazoğlu’nun sahnede bir fenomen olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Geçmişe bakarak bugünü değerlendirmemizi sağlayan Kaplumbağa bu tiyatro mevsiminin en önemli oyunlarından biri. Bir yandan eğlendirirken bir yandan da seyircisine sorular sordurtan, düşünmeye zorlayan bir oyun. Gidin, görün, oyundan çıktığınızda ağırlaştığınızı, çok şeyler öğrenmiş ve gerçek bir oyunculuk ziyafetine konuk olmuş olduğunuzu anlayacaksınız.
Yaşar İlksavaş
www.dirensanat.com