EMRE KINAY’LA 'NAFİLE DÜNYA'

0

Emre Kınay: Sosyal devlet olmadığımız için o riski kimse göze almıyor. Sosyal devlet oluşturulmamasının sebebi de kimsenin risk alacağı bir hayat standardının olmaması. Çünkü sosyal devlet olduğunda adam çocuğunu okula nasıl götüreceğini düşünmeyecek, sağlık sorunlarını düşünmeyecek, emekliliğini düşünmeyecek. Yaşamsal tüm ihtiyaçlarını yaptığınız sözleşmeye bağladığınızda bir adamın hayatını bağlıyorsunuz.

 

Andaç Sayın: 1971’de ilk yayınlandığı günden bu yana, her sahneye çıktığında yasaklanan bir oyun seçtiniz. Sizi bu oyuna çeken ne idi?

Emre Kınay: Özellikle seçmedim. Sadece bu oyunu sahnelemek istedim. Zaten günümüzde o tür yasaklamalar sürmüyor; çünkü demokratik çizgiyi biraz kalınlaştırmış durumda toplum. Tabii bu yasak getirilmeyecek anlamına gelmez, garantisi yok! Biz daha bu oyunla Güneydoğu’ya gitmedik. Orada sahneye çıktığımızda ne olacağını bilemeyiz. Hangi valiye, kaymakama ters gelir ya da ne olur gidince öğreneceğiz.

Andaç Sayın: Nafile Dünya genel olarak Cumhuriyetçi birinin başına gelenleri mi anlatıyor?

Emre Kınay: Mesele cumhuriyetçi meselesi değil. Mesele öğrenilmiş, edinilmiş biçimlerle, tavırlarla insanlıktan ne kadar uzağız, insanlığa ne kadar yaklaşabiliriz sorgusudur.  Mesela “Sondan sonra” oyunumuz tiyatronun bir tavrıdır. Çünkü biz her sene düzeni, sistemi, insan olmayı, insan olmanın erdeminin ne olduğunu sorgulayan oyunlar yapıyoruz ve buna bireysel temelden bakıyoruz.

Andaç Sayın: Biraz Sondan sonra oyununuzdan bahseder misiniz?

Emre Kınay: Sondan Sonra oyununun alt metnindeki sözü “faşizm bir kişiyle başlar.’’ Hitler idealine ulaşma isteğini tek kişiyle başaramazdı. Faşizmi bir ideoloji olarak kavram haline getiren, bu kadar insaniyetten çıkmış bir ideolojiyi onaylayan toplumdur. Örneğin Almanya toplumunun ataları, yani üç kuşak öncesi insanları fırınlarda yakanlardı. Onların çocukları bugün başbakandır, milletvekilidir ticaret ortağıdır. Önemli olan, onların dedeleri nasıl oldu da böyle bir vahşeti gerçekleştirecek hale geldi? Önce bireysel meseleyi çözmemiz lazım. Neden bana göre özgürlük? Neden bana göre demokrasi?  Tiyatro işte bunu arar. O insanın neden öyle davrandığı ile ilgili bir yere varmamız gerekir.

fft243_mf1247945

Andaç Sayın: Peki, sizce oyundaki Baş Komiser Ramazan’ın bu kadar sert bir bedel ödemesi ne kadar doğru?

Emre Kınay: Yaşadığın hayattan daha çok, verdiğin emek öndeyse yani sadece emek harcadıysan, o zaman bu paradoksal bir durumdur. Burada sadece durumu tespit ediyor. Baş Komiser Ramazan durmadan neyi savunuyor; ahlak, erdem, fazilet.  Bana kalsa ne yapmalı; üstündeki üniformayı çıkarmalı ve sevdiği kızla evlenmeli. Ama Baş Komiser Ramazan ne yapıyor? Sistem böyle, bende sisteme göre böyle davranıyorum diyor. O zaman sistemi değiştir. Politikacı emir veriyor, polis meydanda gaz sıkıyor, sonra da diyorlar ki gazı sıkan polis görevinden alındı. O gazı sıktıran kim? Çıkıp polisin çok şiddet kullandığına bende katılıyorum diyorlar. Emri kim verdi? Emri sen verdin. Peki, o polisin emre itaat etmemesi bu bürokratik yapı içerisinde mümkün mü? Bir tane yolu var, o da üniformayı çıkarıp gitmek.

 

Andaç Sayın: İnsanlar neden mesleğini bırakmayıp, istemediği şeyi yapıyor?

Emre Kınay: Sosyal devlet olmadığımız için o riski kimse göze almıyor. Sosyal devlet oluşturulmamasının sebebi de kimsenin risk alacağı bir hayat standardının olmaması. Çünkü sosyal devlet olduğunda adam çocuğunu okula nasıl götüreceğini düşünmeyecek, sağlık sorunlarını düşünmeyecek, emekliliğini düşünmeyecek. Yaşamsal tüm ihtiyaçlarını yaptığınız sözleşmeye bağladığınızda bir adamın hayatını bağlıyorsunuz.

Zaten oyunda da Baş Komiser Ramazan sürüldüğü yerlere gitmek zorunda kalıyor. Biraz tereddüt ediyor ama vatanın toprağıdır deyip gidiyor. Başka çaresi yok. Ramazanın hikâyesinin biraz farklısını biz bugün tiyatromuzda yaşıyoruz.

emremollaoglu_029516

Andaç Sayın: Duru tiyatronun kasım ayında salonun elinizden alınması durumundan mı bahsediyorsunuz?

Emre Kınay: Evet. Bu salon çok atıl bir salondu. Biz buraya iyi niyetli bir davetle geldik. O iyi niyete karşılık cevap verdik. Onunla ilgili olarak buraya bir tiyatroya yapılmayacak kadar yatırım yaptık, uzun vadeli sözleşme imzaladık. O sözleşmeyi Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yönlendirmesiyle bozdular. Okulun bir günahı yok aslında.

Andaç Sayın: Duru Tiyatronun kapatılması, Milli eğitim müdürlüğünden başlayan bir olay yani.

Emre Kınay: Başka bir algının zararlı görmesi sonucu, hukukun da üstüne çıkarak sizi yok sayması. Tabii Duru Tiyatroyu ben istemedikten sonra kimse kapatamaz. Salonu kapatırsın; ama benim konuşmama engel olamazsın. Ben bu hikâyeyi anlatırım ve devamlı anlatacağım. Dolayısıyla bürokrasiyi beni yok etmek için kullanmak çok geçici ve ahmakça bir durumdur.

emremollaoglu_029274

Andaç Sayın: Sanat devletle bir bütün halinde iş yapmaya kalktığında, sürgüne uğruyor diyebilir miyiz?

Emre Kınay: Aslında bizim durumumuz birlikte iş yapmak değil. Ben gitmişim bir bina kiralamışım. Bu binanın sahibi de devlet. Ben hukukta o kamuya ait olmayan alanda haklı çıkıyorum. Aynı davada, kamuya ait olanda haksız çıkabilme ihtimalim yüksek. Böyle bir terazi dengesi var mı?

Andaç Sayın: Devlet ve sanat ilişkisinden bahsetmişken, emek sineması için ne dersiniz?

Emre Kınay: Siyaset aynı zamanda para kazanma kaynaklarının bulmakta zorunlu makamdır. Orada atıl bir şey varsa onu paraya dönüştürmenin yoluna bakar. Kültürel değer, miras onu hiçbir şekilde etkilemez. Bir dönüp baksınlar o salon kaç senedir öyle atıl? Film şirketleri film vermişler mi?  Vizyon filmi oynatabilmiş mi Emek Sineması? Vizyon filmi oynattığında da kaç tane seyirci gitmiş o salona. Sen sahip çıkmadığın bir şeye sonradan kıymetli muamelesi yaparsan olmaz. Yıksana Royal Shakespeare tiyatrosunu… Her gün 1600 kişi doldurup boşaltıyor. 1932’den beri binlerce kişi boş bırakmıyor. Sen ne yaptın? Öyle kuru kuruya protesto olmaz. Neyi protesto ettiğini bilmelisin. Sosyal medya mesala, elinde klavyeyle savaşmak olmaz. Bu söylediklerim için arkadaşlarım istedikleri kadar kızsa da bana, hiç umurumda değil. Ben, yapılan haklıdır demiyorum. Neden hep kazma vurulduğunda aklımıza geliyor bunlar diyorum. Hep geç kalıyoruz. İhale yapılmış, muayyen bedeller ödenmiş, adam orayı kapatmış, içine girmiş kazmayı vururken ben geliyorum. Eeee, daha önce neredeydin?! Peki; Atatürk Kültür Merkezi ne oldu? Kaç gün hepimiz toplandık içine, şarkılar söyledik… Sabancı yapacaktı, çok pahalı diye vazgeçti, projeyi iptal etti. Neden sesiniz çıkmıyor? Veya bundan haberiniz var mı?

emremollaoglu_029684

Andaç Sayın:  Nafile Dünya oyununun sonu sizce neden açık bırakılmış?

Emre Kınay: Suç kimde? Suçlu Ramazan mı? Evde kalan mı, evde kalmanın bir suç olduğunu topluma öğütleyen güçler mi? Suçlu kim; peki çare ne? Epik tiyatronun tarzı bu zaten. Konuyu açık bırakacak sen düşünüp bulacaksın.

Tiyatroda en önem verdiğim şey; sizin oyunu izlerken yanınızda kim oturuyordu biliyor musunuz? Hangi milletvekili, hangi bakan, hangi bakkal, hangi sütçü? O, sizi biliyor muydu? Demokrasi de böyle bir şeydir. Tiyatro koltuklarındaki gibi bir şeydir. Yanınızda kimin oturduğunun önemi yok. Hepiniz yan yana, omuz omuza aynı hizada oturursunuz. Herkesin bir görevi vardır ve görevini yapar. Tiyatro o yüzden enteresan bir meslektir. Cumhurbaşkanı geldiğinde oturup o koltuğa sizle baktığı yer aynıdır. Peki; hiyerarşik olarak bunu yaşatabilecek başka bir yer var mı? Dünyada var; ama Türkiye de yok. Olacak mı? Olmayacak. Neden; çünkü biz demokrat değiliz. Olabilir miyiz? Asla olamayız! Çünkü biz bir lider arkası takımıydık hayatımız boyunca. En demokratik lideri bile ululaştırmış bir toplumuz. Yapısal olarak ta böyleyiz. Biz buraya orta Asya’dan gelirken de önünde 3 tane at koşup onun peşinden nereye gittiğini sormadan gelmiştik. Bu atların üstüne binen değişmiş ama arkadan koşanlar değişmemiştir. O yüzden bu oyunun hikâyesi toplumun tümünü anlatıyor. Türü gereği de epik tavrı, halk tiyatrosu geleneğinden gelen bir açık biçim anlatım sebebiyle de o yüzden bu böyledir demiyor. ‘’Bu böyledir. O zaman ne olur, nedir? sen düşün bakalım’’ diyor.

IMG_7045

Andaç Sayın: Şimdi de son açıklamalarda ‘’Emek Sinemasını yıkmayacağız’’ diyorlar.

Emre Kınay: Yıkacaklar. Evet, var öyle bir sistem. Taşımayla yukarıya alacaklar ve protestoda gördüğümüz arkadaşları da orada seyirci olarak galada göreceğiz. Bu ülkenin insanları bu kadar ilkesiz durduğu sürece… Öncül, vizyonu açık demektir. Aydın insan geleceğe dair bir kurmacası olan insandır. Gazeteci, yazar, ressam, tiyatrocu, sinemacı vs. Sen, bugün bunun olacağını göremedin mi? Ben gördüm ama Hitler kadar çok adam toparlayamadım yanıma. Aslında bu oyunu o yüzden yaptık. ‘’Suç kimde, çare ne’’ diyoruz?  Bir şeyi yargılamadan önce, bu olayların buraya gelmesinde ben ne yaptım diye dönüp sorgulamak lazım. Emek sinemasına kazma vurulmadan önce, “Benim bu olayda sorumluluğum ne?” diyerek dönüp o aradan kendine bir utanç çıkartıp, önce onu bir yaşayacaksın, sonra “Ne yapmayalım?” diyeceksin. Usulü de, bağırma çağırma değil, “Ne yapmayalım?” diyeceksin.

 

RÖPORTAJ: ANDAÇ SAYIN

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.