Tiyatroyla ilgili tüm yayınları, yayınlanan oyunları, incelemeleri, söyleşileri…
Yakından izlemeye her zaman büyük özen göstermişimdir. Bu kitapları basan az sayıdaki yayınevine de, çok önemli bir işlevi yerine getirdikleri için, hep büyük saygı duymuşumdur. Bu kapsamda en son okuduğum kitap Pınar Çekirge’yle Yavuz Pak ‘ın birlikte kaleme aldığı Paralel Sorgu oldu.
Paralel Sorgu iki yazarın otuz bir tiyatro insanıyla yaptığı söyleşiyi bir kapak altında topladığı bir çalışma. Suna Pekuysal’dan Gazanfer Özcan’a, Adile Naşit’e, Nevra Serezli, Metin Serezli’den Haldun Dormen’e, Zuhal Olcay’a, Ferhan Şensoy’dan Hadi Çaman’a, Nedim Saban’a, Şener Şen’e, Nedret Güvenç’e kadar uzanan otuz bir ünlü tiyatro insanıyla yapılmış söyleşileri buluyoruz bu kitapta. Ama öyle alışılagelmiş söyleşi tarzında kaleme alınmış bir çalışma değil bu. Yazarlarımız söyleştikleri her kişi için öncesinde derin araştırmalar yapmışlar, oyuncuların oyunlarını yıllarca izlemişler, herbir sanatçının ne yaptığını, nasıl bir oyunculuk çıkardığını çok iyi bilerek başlamışlar söyleşilerine. Söyleşi bitiminde de yeniden araştırmalara, kitaplara belgelere başvurarak tamamlamışlar çalışmalarını. Verdikleri onca emek apaçık belli oluyor.
Evet, bildiğimiz klasik bir söyleşi derlemesi değil bu kitap. Söyleşilen kişiyi hem kendi dudaklarından dökülen sözcüklerle, hem de yazarların ortaya dökülen duygularından, verdikleri çok kapsamlı bilgilerden tanıyorsunuz. Onlarla ince ince anıları paylaşıyorsunuz. Tiyatrocuları yalnız sahne üstündeki yaşamlarıyla tanımıyor, onların içinde bulundukları ortamı, bir dönemi de yakından tanıyor, öğreniyorsunuz. *Bir anlamda ‘Türkiye’deki tiyatronun bir dönemi, yakın geçmişi yarınlara aktarılıyor. Türkiye’deki tiyartonun genel bir görüntüsü, bir panoraması çiziliyor.
Söyleşilerde yazarlar kültür birikimlerini, tiyatro birikimlerini, sanata bakışlarını da ortaya koyuyor, bu arada çok temel bilgilere de sohbet edercesine parmak basıyorlar. Bilgiçlik taslarcasına değil, sohbet edercesine yapıyorlar bunu. Estetik, tiyatro estetiği, sanat… kavramlarına değiniyorlar; Türk tiyatro tarihini yer yer gözler önüne seriyorlar. Ernest Ficher’den, Alain Badiou’dan, Jacques Rancière’den, Walter Benjamin’den… alıntılarla destekliyorlar görüşlerini.
Söyleşilerde hep özelden genele gidilmiş. Örneğin, Nedret Güvenç anılarını anlatırken o dönemdeki politika-sanat ilişkisine tanıklık ediyoruz. Sosyal siyasal değişim sürecinde ülkemizdeki sanatın durumunu görüyoruz. Vildan Gürelman’ın söyleşisinde “tiyatroda kollektivizm” gündeme getirilip irdeleniyor. Zaman zaman Devlet Tiyatroları’nın tarihi yer alıyor sayfalarda.
Alev Oraloğlu’nun söyleşisinde Lâle Oraloğlu’nu da tanıyor, bir kez daha anımsıyor ve rahmetle anıyoruz. Deniz Gökçer’den Cüneyt ve Mediha Gökçer’i de öğreniyoruz. Hadi Çaman’ın söyleşisi duygusal bir öykü tadında. Ya Nisa Serezli’nin oğlunun anlattıkları… Nedim Saban’ın söyleşisi bir dertleşme, özel tiyatroların sorunlarının “teşrih” masasına yatırılması, politika ve sanat ilişkisinin, sansür ve otosansürün irdelenmesi… Sonra Nedim Saban’dan Brecht’e ve Benjamin’e atlanıyor, söz “stratejik pesimizm”e getiriliyor.
Söyleşiler soru-cevap şeklinde değil, neredeyse bütünlüğü hiç bozulmayan metinler halinde kaleme alınmış. Hiçbir sanatçıda tekrara düşülmemiş, tek bir soru dışında: “Buğulu bir cama yazacağınız ilk şey ne olurdu?” Bana Kerime Nadir duyarlığını, siyah beyaz türk filmlerini çağrıştıran bu soruya verilen yanıtlar da, yanıtlayan kişiyi yakından tanımamız için bir anahtar oluyor..
Belgeciliğin olmadığı, sanatçının sahneyi bıraktığı anda unutulduğu ülkemizde Pınar Çekirge ve Yavuz Pak belgecilik anlamında, sanatçıları yaşatmak ve unutturmamaya çalışmak anlamında çok önemli bir işlevi yerine getiriyorlar. Halide Pişkin’leri, Behzat Butak’ları, Şaziye Moral’ları, Hüseyin Kemal Gürmen’leri, İlhan İskender’leri, hattâ Avni Dilligil’leri, Ulvi Uraz’ları… bugün hemen kimsenin anımsamadığını, anımsatmaya da çalışmadığını, bunun için bir gayret göstermediğini düşünürsek, bu kitabın önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor zaten.
Paralel Sorgu tiyatroya emeği geçen sanatçıları tanıtmasının yanı sıra tiyatromuzun yakın geçmişini de yarınlara aktaran, romantizm ve gerçekçilik arasında gidip gelen öykü tadında bir kitap.
www.dirensanat.com