Arkadaşlar bugünün konusu bu. Şimdi sırası ile ele alalım. Resimde nü’ler artık üşümeyecekler. Micheolangelo’nun ünlü David heykeli Floransadaki bir galeride sergilenir ama röprodüksiyonları Floransa’nın her yerinde arzı endam eder. O zaman ne yapmak gerekir? Tabiki Floransa gezilerinin iptal edilmesi gerekir. Ünlü besteci Richard Strauss’un Salome operasındaki ünlü Yedi TüL dansı da repertuardan çıkartılmalıdır.
Tiyatroya gelince burada biraz zorlama söz konusu olacak. Sahnede ilk kez striptiz yapan Billur Kalkavan’dan sonra Popcorn’da Şebnem Özinel ve daha sonra ‘Vajina Monologları’nda Berna Öztürk çıplaklığı sahneye taşımıştı. Peki şimdi bu kadınlar ne yapacak?
Başlarını örtmeleri de tek çare değil. Demek ki tüm repertuar değiştirilecek ve örneğin. Vajina Monalogları Jinekolojik monologlar olarak yeniden düzenlenebilir. Sanatın ve sanatçının özgürlüğü ne olacak? Yok olacak. Bir takım istekler ve dayatmalar doğrultusunda yeniden biçimlenecek. Eh zaten biz de sanatı yok etmek istiyoruz diyenlerin ekmeğine yağ sürülecek. Gelelim balede bu konu tam anlamı ile zor. Hemde çok zor. Geçenlerde Leipzig Balesi’nden Stravinsky’nin ‘Bahar Ayini’ni izledim. Baletlere ten rengi taytlar giydirmişler. Balerinlerde aynı şekilde. Dikkatli bakmazsanız sanki çıplaklar. Bu da olmaz elbette. Leipzig kentine gidilmeyecek. Balerinlere de tütü giydiremeyeceğiz.
Onu yapma bunu yapma peki ne yapacağız. Galiba anılarımıza sığınmaktan başka bir şey yapamayacağız. Ve nörotik bir toplum olma yolunda emin adımlarla yürüyeceğiz. Nefes alma alanlarımız yok edildikçe bizlerde ormanlarımız gibi yok olup gideceğiz. Bu sorunların akılla çözümü çok mu güçtür? Sanatı, insanları, çocukları özgür bırakmak neden bir tehdit unsuru gibi görülmektedir. Çocukların özgür bırakılabilmeleri onlarını ufuklarını genişletir ve yeni deneyimler yaşamalarına neden olur. Yaratıcılıkları gelişir. Başöğretmenlik görevinden vazgeçmek olası değil mi?
Dayatmalar 21. yüzyılda insan piskolojisini olumsuz etkiler. Ortaya cinsel odaklı beyinler çıkar ki bu azımsanmayacak bir tehlikeyi beraberinde getirir. Evrensel etik değerlere uyalım ve dayatmacılıktan vazgeçmeye çalışalım. Düşüncelerin baskı altına alınması dayatmacılık , yasakçılık, mahalle baskısı; esin kaynaklarını yok etmeye, kişiyi mutsuz kılmaya, elini kolunu bağlamaya, içsel dünyasının ufuklarının daralmasına neden olur. Sanatçının üretebilmesi içinse tüm bu kısıtlamalarda uzak durması gerekmektedir.
FATOŞ DİLBER
www.dirensanat.com