2. Abdülhamid döneminde bir tiyatro kumpanyasının öyküsü
İSTİBDAT KUMPANYASI
İkinci Abdülhamid istibdatının tarihe damgasını vurduğu Osmanlının son dönemleri. Sansür almış başını yürümüş. Basına, tiyatroya, düşünceye… yasaklar getirilmiş. “Saray”, “yıldız”, “burun”… sözcüklerini kullanmak kimin haddine…
İşte bu dönemde Şeref Paşa iri burnuyla nam salmış Cyrano de Bergerac oyununu saray tiyatrosunda kelimesine bile dokunmaksızın oynatmak ister. Şeref Paşa’nın, iri, 2. Abdülhamid’inkine benzer bir burunun sürekli sahnede söz konusu edildiği, padişahın tüm korkularını ve öfkesini harekete geçirecek bu oyunu seçmesindeki amaç asla sanatın özgürlüğünü filan savunmak değildir. Paşa’nın amacı, halkı Abdülhamid’e karşı kışkırtmak, kargaşa yaratmak ve bu kargaşadan yararlaharak yönetimi ele geçirmektir. Oyuncuların kelleleri pahasına… Tiyatroların yakıldığı, oyuncuların sürgün edildiği bir dönemde yardımcısı Sefer Efendi kenarda köşede kalmış bir topluluk bulur: Recai Efendi’nin kumpanyası. Oyunu Fransa’dan getirtilen yarı türk, yarı fransız Samuel efendi yönetecektir. Ama işler hiç de Şeref Paşa’nın düşündüğü gibi gitmeyecek, oyun ilerledikçe işler karışacak, gülünç olaylar birbirini izleyecektir…
Günümüze doğrudan bir gönderme yapmayan ama seyircinin günümüzle kolaylıkla bağlantı kurduğu oyunu Uğur Saatçi yazmış. Bana yer yer “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”nı, yer yer “Oyunun Oyunu”nu çağrıştırdı. Ama bu benzerlikler bile oyunun bütünlüğü içinde başarıyla, ustaca özümsenmiş. Hiç aksamayan bir akışı, çok başarılı bir tiyatro dili var, söze ve oyunculuğa dayanan güldürü ögelerinden ustaca yararlanılmış. Tiyatronun halkı galeyana getireceğinin sanılması, bu nedenle baskıcı dönemlerde tiyatrodan hep korkulması, oysa tiyatronun asla böyle bir işlevi olmamasındaki çelişki bile başlı başına bir güldürü ögesi olmuş.
Türk ve Yunan ezgilerinden oluşan canlı müzikler, hareketli danslarla renklendirilmiş olan oyunun dekorları Aytuğ Dereli, kostümleri Mediha Yavuz imzasını taşıyor. Barış Erdenk’in güldürü ögelerini başarıyla öne çıkardığı, temponun bir an bile düşmediği rejisinde en büyük şansı böyle bir kadroyla çalışmış olması hiç kuşkusuz. Levent Üzümcü, Sabri Özmener, Uğur bilgin, Onur Buldu, Aylin Kontente, Ersan Utku Ölmez büyük bir birliktelik içinde, abartıyı bile dozunda tutarak başarılı kompozisyonlar yaratmışlar. Levent Üzümcü Samuel Efendi’de yalın bir oyunculuk sergilerken Cyrano’da, dönemin oyunculuk tarzına da görnderme yaparak, ne denli iyi bir güldürü ustası da olduğunu gözler önüne seriyor. Sabri Özmener deneyimini konuşturuyor sahnede. Avrupalı bir aristokratın ne olduğunu bilmeyen bir oyuncu ancak bu denli başarılı yorumlanır, bu denli başarılı bir karikatür kişilik çizilebilir. Sahneye çıkmak için yanıp tutuşan, her rolü oynamaya hazır, ama kekeme olduğu için hep geriye itilen kekeme oyuncuda Ersan Utku Ölmez özellikle ikinci perdede sahne hakimiyetini, oyunculuk yeteneğini ortaya koyuyor, akıllarda yer ediyor. Onur Buldu özellikle oyunun finalinde harikalar yaratıyor. Hepsini yürekten kutluyorum.
Tiyatro İstanbul’da sergilenen “İstibdat Kumpanyası” içi boş güldürülerden değil. Bol bol güldüren, seyircisine keyifli bir iki saat geçirten, belki biraz klişe olacak ama, izleyicisini güldürürken düşünmeye ve paralellikler kurmaya da yönlendiren oyun bize aynı zamanda zeki ve yetenekli bir oyun yazarını da muştuluyor..Ben büyük bir keyifle izledim, sizlerin de keyif alacağınızı umuyorum.
www.dirensanat.com
YAŞAR İLKSAVAŞ