Genco Erkal, ilk kez 27 yaşındayken oynadığı Gogol’ün ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ oyunu ile 50 yıl sonra yeniden sahnede. Bu efsane oyuna gidin, hem olağanüstü bir performans seyredin hem de bir oyuncunun tiyatro yolundaki tutkulu yolculuğuna tanıklık edin…
Geçen akşam, Kenter Tiyatrosu’nda, yıllar öncesinin güzel günlerini yeniden yaşadım ve mutlu oldum. Tiyatronun önü kalabalıktı, hem de nasıl…Özlemişim bu görüntüyü. Sonunda olması gereken oldu ve Dostlar Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu’nda perde açtı. Hem de, efsane oyunları ‘ Bir Delinin Hatıra Defteri’yle. Geçtiğimiz sezon, Muammer Karaca Tiyatro’su elinden alınıp – başka ülkede olsa çoktan kendi salonu olur, devlet bu kadar değerli bir sanatçısını el üstünde tutardı ama bizde salonsuz bırakmayı uygun gördüler! – koskoca Genco Erkal ortada kalınca, işte o zaman Kenter Tiyatrosu’nun Genco Erkal’a kapısını açmasını, onu davet etmelerini bekledim. Ama bu beklentim gerçekleşmedi. Zararın neresinde dönülse kardır ve Dostlar Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu için büyük şanstır. Keşke Genco Bey yerleşik olarak hep bu sahnede oynasa.
Genco Erkal’ın ilk kez 1965 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sahnelediği, daha sonra 1969 ve 1992 yıllarında değişik yorumlarla iki kez daha yönetip oynadığı ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ benim için çok özeldir. Oyunla, 1969’da, tanıştığımda, büyülendim sanki. Gogol ve Genco Erkal ile ‘Tiyatro’ benim kanıma girdi. Günlerce etkisinden çıkamadım, bir kez daha, bir kez daha gittim. O zamandan sonra Genco Erkal’ın, Dostlar Tiyatrosu’nun ve ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’nin peşini hiç bırakmadım. Konservatuar serüvenimi de bu oyun belirledi.
Türkiye’de oynanan ilk tek kişilik oyun olarak tarihe geçen, Genco Erkal’a ödüller getiren ve artık efsaneleşmiş olan ‘Bir Delinin Hatıra’ defterini Rus realizminin kurucusu Nikolay Vasilyeviç Gogol’dan Coşkun Tunçkan Türkçeleştirmiş. 19. yüzyılda St Petersburg’da 9.dereden, sıradan bir memur olan Aksentiy İvanoviç Poprişçin’in öyküsü anlatılır oyunda. Yoksul, kimsesiz memur, genel müdürün kızına aşıktır, kafasında onunla ilgili bir dünya kurar, hikayeler yazar, bunları geliştirir ve giderek gerçek dünyadan uzaklaşır. Tutkuyla bağlandığı genç kızın, sarayın muhafız alayından soylu bir gence aşık olmasıyla hayatının yönü tamamen değişir. Poprişçin, yoksul ve sıradan kalamaz. O artık İspanya Kralı’dır! Çarlık Rusya’sını acımasızca eleştiren bir toplumsal kara mizah örneği olan ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’, yüzyılları aşarak, günümüze de çok çarpıcı göndermelerde bulunuyor. Oyundaki ‘Para için tanrıyı bile satarlar sonra dindar geçinirler’ cümlesi aklımda kalıverdi! Nedense!
BİTMEYEN BİR ENERJİ
Genco Erkal, aynı zamanda yönetmeni olduğu oyunda tek başına sahnede. Bir an bile tempo düşmüyor. Genco Bey, daha ilk repliği ile bizi oyunun içine, 9.dereceden ezik memurun dünyasına çekiyor ve bir daha da bırakmıyor. Biliyorum oyunculuğun yaşı yoktur, bu meslekte sahneye çıkan 77 yaşında oyuncular da vardır ama bir buçuk saat sahnede böylesine enerji isteyen bir rolde harikalar yaratan var mıdır, sanmıyorum…
Beni yıkan yine ve yeniden tımarhanedeki final oldu. Poprişçin’in artık dayanacak halinin kalmadığını, hiçbir şey göremeyeceği ve duyamayacağı kadar uzaklara gitmek istediğini haykırdığı, küçücük evinin penceresinde annesini gördüğü ve ona; ‘Anne beni al buradan çok uzaklara götür, bu dünyada basacak bir noktam bile kalmadı anne…’ diye yakarışı. Ahh Genco Erkal…Ahhh …Siz nasıl bir delisiniz, siz nasıl bir tiyatro delisisiniz!
Oyunun, Mete Sakpınar tarafından hazırlanan müziğini çok sevdim. Sahne tasarımı usta bir ele Duygu Sağıroğlu’na emaret edilmiş. Sahnenin tam orta yerindeki demir karyolaya eşlik eden aynalar, eskimiş koltuklar, masa, sandalye, kumaş parçaları; sanki yarı sokakta yarı evde izlenimi veren bir dekor. Çok hoş. Özlem Kaya’nın kostümleri, dönemi ve sıradan bir memuru yansıtmada başarılı.
Gogol’ün dehası, yıllar sonra bir kez daha Genco Erkal’ın olağanüstü yorumu ile buluşunca ortaya seyrine doyum olmayan bir oyun çıkıyor. Genco Erkal onca yılın deneyimi, birikimi, hiç sönmeyen tutkusuyla oynuyor. Yaşanmışlık yansıyor, yılların birikimi yansıyor. Oyun içimi çok ama çok acıtıyor ama aynı zamanda da çok iyi geliyor. Her gün moralimizin bozulduğu, içimizin karardığı bu ortamda Genco Erkal gibi bir sanatçımızın varlığı umut veriyor. Ben iyi ki bu ‘Deli’nin peşinden gitmişim. Salon ayakta, balkon ayakta…Arkama dönüp bakıyorum, en arka sıraya kadar dolu. Alkış bitmiyor…Bitmesin…hiç bitmesin…Dostlar Tiyatrosu parlak sezon daha geçirsin, Kenter Tiyatrosu da layık olduğu eski parlak günlerini ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ ile yeniden yaşasın. Harbiye’de, döviz bürosu ve market arasına sıkışıp kalmış, eski görkemli günlerini özleyen bir tiyatro olmasın, mutlaka yaşasın…mutlaka…
RENGİN UZ
www.dirensanat.com