RENGİN UZ: YA ÇOCUK SUÇSUZSA !

0

İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenen, Reginald Rose’un yazıp, Cemal Berk’in çevirdiği, Arif Akkaya’nın sahneye koyduğu ‘ On İki Öfkeli Adam’, bu sezon Şehir Tiyatrosu’nun izlenmesi gereken yapımları arasında yer alıyor.

 

 

RENGİN UZ
RENGİN UZ

Sinema sanatıyla ilgilenenler Sidley Lumet’nin kült filmi 1957 yapımı ’12 Öfkeli Adam’ filmini mutlaka seyretmiştir. İlgili olmayanlar da hiç olmazsa adını duymuştur diye düşünüyorum. Reginald Rose’un aynı adlı oyunundan uyarlanan film, bir duruşmada, bir jüri üyesinin diğer on bir jüri üyesini, katil zanlısının suçsuz olabileceği yönünde ikna etme çabalarını anlatır.

Aslında büyük ekranda izlenmesi gereken 12 Öfkeli Adam’ı, televizyonda izlemiştim. Filmin yapımcılarından da olan Henry Fonda’nın yarattığı başarılı kompozisyon hafızama yazılmıştır. Tek mekanda geçen, jüri yapısının yer aldığı filmler ve oyunlar her zaman seyircinin ilgisini çeker. Ben de dar alanda, nefes nefese geçen bu tür yapımları hele ki senaryosu 12 Öfkeli Adam’da olduğu gibi sağlamsa bir de üstüne iyi oyuncular varsa zevkle izlerim.

Şehir Tiyatroları’nda ilk olarak 1958 –1959 sezonunda sahnelenip, 1982 – 1983 sezonunda tekrar seyirciyle buluşan 12 Öfkeli Adam bu kez Arif Akkaya yönetiminde, tiyatronun 100.yıl repertuarında yerini aldı. Rolleri, Ahmet Özarslan, Serdar Orçin, Ali Gökmen Altuğ, Burteçin Zoga, Enes Mazak, Gün Koper, Kutay Kırşehirlioğlu, Mehmet Avdan, Metin Çoban, Nihat Alpteki, Rahmi Elhan, Yalçın Avşar, Erkan Akkoyunlu paylaşıyor.

ofkeli

12 Öfkeli Adam, jürinin toplandığı odada geçiyor. O dönem Amerikan yasalarına göre, ‘suçlu mu? suçsuz mu?’ kararı jürinin oy birliği ile alınırdı ve jüri sadece erkeklerden oluşurdu, sadece beyaz erkeklerden! Oyunda, her daim suça meyilli göçmen mahallesinde yaşayan ve babasını öldürmekle suçlanan 19 yaşındaki genci elektrikli sandalyeye göndermek için son oylama için toplanılır. Ve bir jüri üyesi çıkıp da ‘ suçlu değil diyemem ama tam olarak suçlu olduğuna dair kuşkularım var.’ deyince işler değişir. Farklı sosyal statülerden, düşüncelerden, birikimlerden gelen her bir jüri üyesinin ayrı acelesi, ayrı kaygısı en önemlisi de ayrı ön yargısı vardır. Mimar, nakliyeci, borsacı, reklamcı, boyacı, saatçi, hangi meslekte olursa olsun. Bir an önce eve gitmek isteyenler, o akşam için beyzbol maçına bileti olanlar, zaten kayıp gözüyle baktıkları çocuğu suçlamak için birbirleriyle yarışa girer sanki. Ama içlerinden biri makul şüpheleri olduğunu söyleyip ‘bir oylama daha yapalım’ deyince, oylamalar birbirini izler ve ‘suçsuz’ diyenlerin sayısı giderek artar. Adaletin vicdanı konumundaki jüri üyelerinin beyninde bir soru işareti oluşur ‘ Ya çocuk suçsuzsa!‘. Her biri kendi sınıfsal konumunun refleksi ile hareket eden jürinin ön görüsü ve ön yargısı ile gencecik bir çocuk ölüme mahkum edilebilir mi?

 

KLASİK REJİ

 

Arif Akkaya, oyunu sahnelerken metne sadık kalmış ve klasik anlamda bir reji anlayışıyla hareket etmiş. 2015 yılında bu oyun yeniden gündeme gelirken, hani 12 Öfkeli Adam’dan bir iki tanesi kadın olamaz mıydı diye düşünmeden edemedim doğrusu. Adalet sisteminin tüm çıkmazları gözler önüne serilirken modern hukuk sisteminin öz eleştirisinin de altı çizilmiş.

Öfkesini en çok belli eden, daha doğrusu öfkesi her an burnunda üçüncü jüri üyesi Serdar Orçin, oyunda bir adım öne çıkıyor. Onun ön yargısı, suçlanan çocukla aynı yaşta bir oğlu olması ve ondan nefret etmesi. Tam da o nedenle ‘sefil’ diye nitelendirdiği çocuğu bir an önce elektrikli sandalyeye göndermeye kararlı. Kararlarından çocuğun lehine dönen jüri üyelerini ise ‘aptal bir merhamet’ göstermekle suçluyor. ‘‘Çocuk suçlu olmayabilir’ tezini ortaya atıp savunan sekizinci jüri üyesi Ahmet Özarslan rolüne oturmuş. Ama ah işte gel de sinemanın böyle tek mekanda geçen olaylarda tiyatroya olan avantajını arama! Henry Fonda’nın, öfkeden, terden ve sıkıntıdan neredeyse sırılsıklam olmuş yüzü, mimikleri geliyor gözümün önüne. Tiyatroda ise her zaman bir bütünü izlemek zorundasınız. Sonuna kadar çocuğun suçlu olduğunu savunan onuncu jüri üyesi Ali Gökmen Altuğ, öfkesini de sonuna dek korumayı iyi başarıyor. En yaşlı üyede Metin Çoban’ın ağırbaşlı ritmini sevdim. Diğer oyuncuların da aksadığını söyleyemem. İyi bir takım oyunu çıkıyor.

IMG_5564-750x400

Oyunun sahne tasarımı Ayhan Doğan hazırlamış. Olayın evrenselliğini vurgulamak amacıyla bir küre tasarlamış ve adaleti simgeleyecek şekilde de iyonik başlıklı dört sütun yerleştirmiş. Güzel düşünce de bence jüri masası dışarda kalmasa 12 adamın sıkışmışlık duygusunu daha iyi yansıtabilirdi. Oyunun kostümleri, Nihal Kaplangı imzasını taşıyor. Siyah ve koyu renk ağırlıkta. Sürekli havanın çok sıcak olduğundan söz ediliyor, tepede pervane dönüyor, adamlar terliyor ama nedense iki kişi hariç kimse ceketini, kazağını çıkarmıyor!

12 Öfkeli Adam, sadece basit bir cinayet davasını irdeleyen bir oyun değil. Adalet sisteminin çarpıklığı, suç, suçlu, haklı, haksız, ön yargılar, ırkçılık, gibi kavramlar üzerinde düşündürüyor. Ne yazık ki adalet kavramının o günlerden bu güne pek değişmediğini görüyoruz. 1950’ler geçen yüzyılda kaldı ama ‘ Öfke’ aynı öfke, ‘Ön Yargı’ aynı ön yargı. Bu anlamda oyun günümüzle örtüşüyor. Ötekileştirmeyi, neredeyse alışkanlık haline getirdiğimiz toplumumuzda, izlenmesi gereken bir oyun.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.