DOT’da perde açan ‘İki Kişilik Yaz’ şu soğuk kış günlerinde ve her an içimizi karartan gündemlerin ortasında içimizi ısıtacak bir aşk masalı. ‘ İstersen Değişirsin’ mesajı veren oyunda, Tuğrul Tülek ve Gizem Erdem, kusursuz oyunculukları, dansları, şarkılarıyla muhteşem bir ikili olmuş.
Sahnede şiddet yok, kavga yok, vahşet yok, uyuşturucu yok, küfür yok, vurgulanmış cinsellik yok! Oysa DOT’dayım! Bizi ‘İn Yer Face/ Suratına Tiyatro’ akımı ile tanıştıran, sahnelediği oyunlarla gerçekleri yüzümüze en ağır şekilde çarpan DOT’ta. Topluluk, onuncu yılında seyircisine sürpriz yaptı. Alıştığımız tarzının dışına çıkan bir oyun seçti; ‘Midsummer/ İki Kişilik Yaz’. David Greig ve Gordon McIntyre’nin yazdığı, romantik komedi diyebileceğimiz bir aşk hikayesi.
Her aşk hikayesinde olduğu gibi kahramanlar bir kadın ve bir erkek. Ortak yanları ikisinin de 35 yaşında olması ve bu yaşın bok gibi olduğuna inanmaları. Yasadışı işler çeviren, boşanmış Alalede Bob ile evlenmemiş ama evli bir adamla ilişki yaşayan boşanma avukatı Helena… Bob ve Helena bir barda karşılaşırlar Bob, can sıkıntısını yenmek için Dostoeviski’nin ‘ Yer Altından Notlar’ını (!) okurken, Helena, müdavimi olduğu barda, terk edilmişliğin acısıyla sarhoş olmak ve unutmak ister. İki kaybeden, yağmurlu yaz gecesinde birbirine tutunur ve geceyi birlikte geçirirler. İkinci kez bir rastlantı ile yeniden karşılaştıklarında, Bob’un, karıştığı mafya işlerinin sonucunda, elindeki poşette tam 25 bin pound vardır! Kontrol manyağı kadınla, yokuş aşağı kayıp giden adam bir anda yasa dışı bir çift olurlar. Heyecanlarını yitirmiş, yaşama hevesleri kalmamış kadınla adam anı yaşamanın güzelliğini keşfeder. Parayı alıp kaçmak yerine harika bir iş başarırlar. Mutluluk dağıttıkça birbirlerine daha da kenetlenirler.
İskoç yazar David Greig’in daha önce yine DOT’ta ‘Sarı Ay’ oyununu izlemiştim. ‘İki Kişilik Yaz’ı Gordon McIntyre ile birlikte yazmışlar. Pinar Töre ve Elvin Aydoğdu dilimize çevirmiş. ‘Benden geçti artık’ cümlesini kullanma ‘İstersen Değişirsin’ umudunu yitirme diyor oyun. Çağımız insanın parayla olan ilişkisini, ona verdiği önemi de sorguluyor.
Serkan Salihoğlu, oyunu, sahneyi bir an olsun boş bırakmayacak şekilde, fazlasıyla tempolu bir biçimde sahneye koymuş. Şarkı,dans, oyun iç içe. Oyunda hüzünlendiren ama bir o kadar da eğlendiren sahneler var. Tuğrul Tülek’in penisiyle dertleştiği, hem Bob’u hem penisini oynadığı sahne gerçekten komik. Tuğrul Tülek, gitar çalmayı bile öğrenmiş ‘İki Kişilik Yaz’ için. Yeri geldiğinde sevimli bir üç kağıtçı, yeri geldiğinde acınası bir adam oluveriyor. Oyuncu olarak her zaman beğendiğim Tuğrul Tülek’in bu kez farklı bir yönünü keşfetmek hoş oldu. Gizem Erdem, dansçı olduğu için Helena rolü için biçilmiş kaftan. Hayalleri paramparça olmuş Helena’da şarkı söylüyor, dans ediyor, gitar çalıyor, oynuyor. Hepsini bir arada yapıyor. Sahnede iki oyuncu sanki tek kişiymiş dans ediyor. Tuğrul Tülek ve Gizem Erdem’in iyi dost oldukları, birbirlerine güvendikleri belli oluyor. Yaydıkları pozitif enerji seyirciye yansıyor. Harika bir ikili olmuşlar. İki Kişilik Yaz’ın başarılı müzik yönetmeni Özgehan Özturan, müzisyen ve oyuncu olarak da oyunun içinde.
Aslında, dansları, şarkıları çıkarsan oyun çok kısa. Tekstte de öyle aman aman harika bir durum yok. Ama bütün olarak ortaya çok sevimli bir oyun çıkmış. En büyük pay da iki başrol oyuncusunun. DOT’tan ilk kez, kalbimi sıkıştıran değil de kalbime dokunan bir oyun izleyerek çıktım. Sıcacık, masal tadında bir aşk hikayesi seyrettim. İki Kişilik Yaz, müzikli, danslı, eğlenceli , hüzünlü ama umutlu bir hikaye. Ve umutlu hikayeler dinlemeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu oyunun, her yaştan seyirciye bir biçimde dokunacağını, önceliklerini ve hayallerini sorgulatacağını düşünüyorum.
35 yaşımı çoktan geçtim ve bu çılgın aşk macerası ruhuma çok iyi geldi…
RENGİN UZ
www.dirensanat.com