Hepimiz biliriz: tiyatro insandır. İnsanî olan, insanla ilişkili olan her şeydir tiyatro. Bize bir ayna tutar ve o aynada hayatı görürüz. Bize hayatı çok net bir biçimde gösteren tiyatrolardan biri de, kanımca, İkinci Kat’tır. Bugüne dek izlediğim oyunlarında hep insanı merkez aldıklarını gördüm, son oyunları Üst Kattaki Terörist’te de olduğu gibi.
Nurettin yedi yaşındayken ağabeyi Çukurca’da mayına basarak şehit olmuştur. Şimdi on iki yaşındadır ve eldüğü günden bu güne ağabeyinin arkasından tek bir damla bile gözyaşı dökmemiştir, teröristleri sevindirmemek için. Ağlarsa teröristleri sevindireceği söylenmiştir ona. Sık sık radyoları arayıp hiç ağlamadığını söylemesi bu yüzdendir. Üzerinde ciddî bir toplumsal baskı vardır. Şehit kardeşi olma durumuyla başetmeye çalışmaktadır. Üzerindeki komando giysisini neredeyse hiç çıkartmaz. Onun gözünde tüm kürtler teröristtir ve er geç intikamını alacaktır. Ve tam o sıralarda terörle mücadele etmesi için önüne bir fırsat çıkar. Üst katlarına bir öğrenci taşınır. Saçlı sakallı, esmer, üstelik de kürt. Gün, ağabeyinin intikamını alacağı gündür. Planını gerçekleştirmek, kaleyi içten fetetmek için annesinin yaptığı keki alarak üst katlarındaki teröristi (Semih) öldürme planları kurarak yukarı çıkar. Kapıyı Nurettin’e göre “kürt olamayacak kadar güzel” asıl adı Hevin, kullandığı adı Yağmur olan Semih’in sevgilisi açar… Ağabeyine duyduğu sonsuz özlemle içinde beslediği, içinde büyüttüğü “öteki” nefreti bir dostluğa dönüşebilecek midir? Semih, Nurettin’in içindeki ağabey boşluğunu doldurabilecek midir? Üst kattaki terörist üst kat komşusu olacak mıdır? Semih, kendini yalnızlığa mahkûm etmiş Nurettin’e bir dost eli midir?
Oyunu Emrah Serbes’in “Erken Kaybedenler” kitabındaki aynı adlı öyküden Sami Berat Marçalı sahneye uyarlamış ve yönetmiş. Oyunun dekor ve ışık tasarımı da yine Marçalı’ya ait. Marçalı öyküyü sahneye uyarlarken ve kimi düzenlemeler yaparken yazarın dünyasına girmeye ve öykünün özünü korumaya büyük özen göstermiş. Yönetmen olarak da içtenliği ön plana almış. Tüm abartılardan uzak, vereceği mesajın altını kaba çizgilerle değil, ince çizgilerle çizen bir reji uygulamış. Melodrama kaçabilecek sahnelerden özellikle kaçınmış. Oyuncularının yeteneğini en üst düzeyde kullandığı rejisinde dikkati çeken en önemli nokta samimiyeti.
İkinci Kat boylamasına uzanan bir salon. Bir sofitası da yok. Bu yüzden üst üste iki katta oynanması gereken oyun yan yana iki bölüm halinde gerçekleştirilmiş dekorlarda oynanıyor. Marçalı bunu da ışıkla, farklı mobilyalar kullanarak ve reji oyunlarıyla çok başarılı bir biçimde gerçekleştirmiş.
Oyunun başrolünde on iki yaşında bir çocuk var: Denizhan Akbaba. Denizhan Akbaba bir tiyatro eğitimi almış mı, bilmiyorum. Ama çok yetenekli olduğu hemen belli oluyor. Çok zor bir rolün başarılı yorumcusu. Canlandırdığı karakteri çok iyi özümsemiş, doğal bir oyunculuk sergiliyor; beden dilini kusursuz kullanıyor. Evet, hızlı konuştuğu, öfkeyle konuştuğu sahnelerde söylediği bazı sözcükler anlaşılmıyor ama, ses değişim dönemindeki bir çocukta bu çok doğal. Eğer tiyatroya devam ederse adını sıkça duyacağız gibi geliyor bana.
Bedir Bedir çok zor bir rolün yorumcusu. Neyi niçin oynadığını çok iyi biliyor. Çok doğal, sımsıcak bir oyunculuğu var. Tanrı vergisi bir sahne sempatisi olduğunu kabul etmek gerek. Seyirciyle hemen dialog kuruyor, seyirciyi avucunun içine alıyor. Semih’i canlılığı, inandırıcılığı, sevimliliğiyle yorumluyor. Abartıdan uzak, doğru oyunculuğun en güzel örneklerinden birini veriyor. Sanki gerçekten de o evde yaşıyormuşcasına rahat ve inandırıcı.
Üst Kattaki Terörist ilişki kuramadığımız insanları, tanıma olanağı bulamadığımız insanları, baskılarla yanlış tanıdığımız insanları ötekileştirmememiz gerektiğini gösteren bir oyun. Konusuyla, rejisiyle, özellikle Bedir Bedir ve Denizhan Akbaba’nın oyunculuklarıyla bu mevsimin izlenmesi gereken oyunlarından.
YAŞAR İLKSAVAŞ
www.dirensanat.com