Bakarsın Bulutlar Gider..; yazan ve yöneten Özen Yula. Oyuncular, Kenan Ece, Selen Öztürk. BO Prodüksiyon yapımı. İzlenmeyi ve alkışlanmayı hak eden, çok cesur bir oyun…
Bazen garip bir şekilde bir oyunun adı çeker beni. Sadece adından dolayı bile merak ederim o oyunu. İşte ‘Bakarsın Bulutlar Gider…’ öyle oldu. BO Sahne’de perde açan ‘Bakarsın Bulutlar Gider’ e adının büyüsüne kapılarak, heyecanla gittim. Üstelik de oyunun yazarı, yani bu adı koyan Özen Yula’ydı. Yıllar önce Şehir Tiyatrosu’nda seyrettiğim ‘Gayri Resmi Hürrem’ den sonra oyunlarını kaçırmadığım Özen Yula.
Kocasının, ardından, intihar mı cinayet mi gibi soru işaretleri bırakan ani ölümünden sonra çok sarsılan ve bunalıma giren Betül’ün kapısı çalar bir gece. Karşısında hiç tanımadığı ama kocasının eski arkadaşı olduğunu ve ondan bir emanet getirdiğini söyleyen bir adam vardır. Geçmişinden bugüne büyük bir aşk yarasıyla gelen, gencecik yaşında evlendirilen Betül ve kendini pek de ele vermeyen, kadına sürekli yenge diye hitap eden hububat tüccarı Kaya. İşte oyunun iki karakteri böyle tuhaf bir biçimde karşı karşıya gelir. Birbirlerini tanımak, özellikle kadının eşinin ölümündeki sır perdesini çözmek için sorduğu sorulara, verilen kaçamak, bazen samimi, bazen komik yanıtlarla biz de onları tanımaya çalışırız. Eski hikayelerin hayaletleri karışır bu yeni tanışıklığa. Bu adamın, kadının ölmüş kocasıyla ne gibi bir ilişkisi olabilir? Orhan neden bu adamın evinin civarında ölü bulunmuştur? Emanet zarf neden ondadır? İçinde bir itiraf mı vardır? Kadın neden bu adamla hiç tanışmamıştır? İzlerken her seyirci mutlaka kendine göre bir senaryo yazmıştır. Beni, Kaya’nın yaprakları alacakaranlıkta kapanan küçük Gülibrişim ağacıyla kurduğu ilişki uyandırdı! Bu kadar…Fazlasını beklemeyin, gidin oyunu seyredin.
Bakarsın Bulutlar Gider, seyirciyi devamlı merak duygusunda bırakırken, asıl çarpıcı yanı, Özen Yula’nın kahramanlarından, kadının türbanlı, adamın da tespihli olması! Yani yazar, bize muhafazakar çevrenin kapılarını aralıyor, namazında niyazında olan insanlarının hikayesini anlatıyor. Bu anlamda, Bakarsın Bulutlar Gider, çok cesur bir oyun, Türk Tiyatrosu’nda bir ilk diyebiliriz. Aslında her kesimde yaşanabilecek bir hikaye ama Özen Yula tercihini bu kesimden yana kullanmış. Ötekileştirmenin, ön yargının her türlü boyutunu her gün yaşarken Yula,’ Başı açık veya kapalı, inançları ne olursa olsunlar insanlar ortak paydada buluşabilirler’ diyor ve bunu da son derece incelikli diyaloglarla söylüyor. Belli bir tarafın hikayesini, taraf tutmadan, kırıcı olmadan anlatmaya çalışıyor. Eve kapanmış, kocasını sevse de gerçek aşkı hiç yaşamamış bir kadına, beni şaşırtan şu cümleleri kurdurabiliyor: Sevişirsen değil seversen geçer’ ya da ‘ Onu beklerken kendime alıştım’…
CAZİP AMA ZOR ROLLER
Sadece tiyatro alanında değil, öykü, roman, deneme alanlarında da üretken bir yazar olan Özen Yula. Onun belki sıradan gibi görülen hikayeleri, diyalogları bizi bir anda sarıp sarmalar. Severek, isteyerek dahil oluruz onun dünyasına. Özen Yula, bir sır perdesinin, bir ‘emanet’in çevresinde dönen oyununu kimselere ‘emanet’ edemeyip kendisi sahneye koymuş. Soru işaretleriyle örülü, geçmişin kurcalandığı, merak unsurunun hep canlı kaldığı oyunu aynı yazdığı gibi çok yalın bir üslupla sahneye koymuş. Öyle bir oyun var ki karşımızda, donup kaldığınızda bile birden gülümsüyorsunuz…
‘Bakarsın Bulutlar Gider’ deki her iki rol de bir oyuncunun oynamayı isteyeceği türden çok çekici ama bir o kadar da zor roller. Zor, çünkü oyuncular, kendilerine tamamen yabancı olan, ait olmadıkları bir dünyanın insanlarını oynuyor. Ancak çevrelerinde gözlemledikleri muhafazakar hayat tarzını oyunlarına sindirmeyi başarmışlar. Özellikle Kenan Ece beni şaşırttı. İlk kez tiyatro sahnesinde seyrediyorum. Geçtiğimiz sezon, Mustafa Üstündağ ile birlikte kurdukları ama ömrü kısa olan Çamurdan Tiyatro’nun ‘Islah Evi’ oyununu kaçırmıştım. Kenan Ece, tiyatro eğitimini Amerika’da yapmış daha sonra Dublin’de devam etmiş, orada sahneye çıkmış ve dört yıl yaşamış bir oyuncu. Yani her anlamda batı kültürüyle yoğrulmuş. Televizyon dizilerinde de aykırı bir rolde görmedik. Tabii ki bir oyuncu her kalıba girmeli, girmeli de marifet rolün üzerinde sırıtmaması. Kenan Ece, devamlı tedirgin, fazla açık vermek istemeyen, saf, iyi niyetli olduğu gözden kaçmayan, dini bütün, sırlarla dolu hububat tüccarındaki oyunculuğu ile seyirciyi ters köşeye yatırdı. Temposu hiç düşmedi, çizgisi hiç bozulmadı, vücut dilini çok iyi kullandı. Bana göre, Kenan Ece’nin Kaya’sı, bu sezonun en iyi erkek oyuncu performanslarından biri.
Selen Öztürk’ü seyirci en çok ‘Muhteşem Yüzyıl’ın Gülfem Hatun’u olarak tanıyor. Ben bu diziyi hiç seyretmedim. Selen Öztürk’ü, Oyun Atölye’sinde sahnelenen ‘ 7- Şekspir Müzikali’nden hatırlıyorum. O oyunun şarkı söyleyen, dans eden Selen Öztürk’ü ,Bakarsın Bulutlar Gider’in türbanlı Betül’ünü üstüne tam uydurmuş. Kaderine boyun eğmiş, hayatı koca yolu beklemekle geçmiş, çekingen, duyguları, hayalleri hep bastırılmış, içindeki boşluğu alışverişle doldurmuş Betül’de inandırıcı. O sakin kadının duygusal patlamalarının içini nüanslı oyun tarzıyla gayet iyi dolduruyor.
Gelelim, yazarın dünyasını sahneye taşıyan, oyuncuları o muhafazakar havaya sokan dekorun tasarımcısı Bahar Uyandıran’a. Çok ama çok başarılı. Tipik bir muhafazakar ev salonu yaratmış. Her bakımdan; yaldızlı perdeler, süslü sırmalı sehpa örtüleri, pullu yastıklar, bir sürü yaldızlı süs eşyası, biblolar, vazolar, nazar boncukları…Sonradan görme zenginliği, Betül’ün alışveriş merakını ve zevkini ortaya serecek objeler…Kadının ne denli şuursuz alışveriş yaptığını belirtecek bir pilates topu bile duruyor kapının yanında. Duvarda, ölmüş eş halıcı Orhan’ın portresi ve yanında bir besmele asılı. Ve kadının dış dünyayla bağlantısını sağlayan kocaman bir televizyon. Kostüm tasarımını da aynı özenle yapan Bahar Uyandıran’ı kutluyorum.
Bakarsın Bulutlar Gider, her açıdan cesur, bir bakıma da muhafazakar kesimi kızdıracak bir oyun. Bıçak sırtında. Muhafazakar olmayanlar ise, kendi paylarına gizli bir sevinç duyabilir ve oyundaki karakterleri bir bakıma küçük görebilir. Ancak yazar böyle bakmıyor olaya, seyrederken siz de öyle bakmıyorsunuz. Oyunda yaşananlar, insana dair, hayata dair şeyler, inancı, etnik kökeni, bulunduğu kesim ne olursa olsun, her insanın başına gelebilecek durumlar. Bakarsın Bulutlar Gider, ön yargıları kıracak bir oyun olması bakımından önemli. Aslında, çok farklı yerlerde gibi görünsek de, bir takım isimler koyarak, devamlı kategorize ederek diğerini ötekileştirsek de bazen buluştuğumuz noktalar çok da basit ve insanca olabiliyor. Bunu bize ‘Bakarsın Bulutlar Gider’ oyunuyla hatırlattığın için teşekkürler Özen Yula…Bakarsın, bulutlarla birlikte ön yargılar da gider…
RENGİN UZ
www.dirensanat.com