RENGİN UZ: ALKIŞLAR USTA’YA VE ÇOCUKLARINA GİTSİN…

0

Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu, Nejat Uygur’un uzun yıllar, Anadolu turnelerinde ve İstanbul’da başarıyla oynadığı Marko Paşa’yı, müzikal bir yorumla yeniden sahneliyor ve ayakta alkışlanıyor. Marko Paşa, mayıs ayında Moi Sahne’de seyirci ile buluşacak.

 

 

RENGİN UZ
RENGİN UZ

Marko Paşa oyununu, geçen pazar günü Profilo’da matinede izlemek istedik, Behzat Uygur ‘Hiç yerimiz kalmadı, cumartesi gelseniz’ dedi. Hiç yerimiz kalmadı! Bir özel tiyatro için nasıl sihirli bir cümledir bu. Cumartesi akşamı işimiz vardı, o zaman ‘ Buyrun sandalye koyarız’ dedi. koşa koşa gittik…

Nejat Uygur, Marko Paşa oyununa, 1950’li yıllarda Adana’da turne tiyatrosu olarak başlamış. Bu oyunla, adım adım Anadolu’yu dolaştıktan sonra İstanbul seyircisi ile buluşmuş. Marko Paşa o kadar sevilmiş ki aralıklarla hep oynamaya devam etmiş , Almanya’ya turne yapmış. Türk Tiyatrosu’nun klasikleri arasına girmiş oyundan kimler gelip geçmemiş ki; Aysel Gürel, evin genç kızı olmuş, Sevda Ferdağ ve Saadet Sun, bugün Şahnaz Çakıralp’in oynadığı rolde sahneye çıkmışlar. Behzat Uygur’la konuştuğumuzda ‘Marko Paşa’ yı bilinçli olarak 70’lerin başında hatırladığını söyledi. O dönemde Nejat Uygur, oyunu politize edip ‘ Paşazade Süleyman’ adıyla da sahnelemiş. Nejat Uygur bu, yapar mı yapar! Marko Paşa’nın en son sahnelendiği 1990 yılında, Uygur kardeşlerden Behzat evin oğlu Seyfettin’i Süheyl ise uşağı dönüşümlü olarak oynamışlar. Gelin adayı rolünde ise Behzat’ın eşi Çiğdem Uygur çıkmış sahneye.

MARKO 3 (1)
Franz Von Schönthan ve Gustav Kadelburg tarafından yazılan Marko Paşa’yı, Nejat Uygur Türkçeye ve geleneksel Türk Tiyatrosuna uyarladı. Aslında bizim toplumumuza göre yeniden yazdı demek daha doğru olacak. Süheyl@Behzat Uygur Tiyatrosu, 25 yıl aradan sonra oyunu yeniden gündeme getirirken, tuluatın, ortaoyununun ve modern tiyatronun buluştuğu, operet tadında bir müzikal yapmışlar. Ustaları olan babalarından öğrendikleri geleneksel Türk Tiyatro motiflerine, müzikli, danslı çağdaş bir yorum getirmişler. Otoriter, dediğim dedik, asalet meraklısı bir paşa baba, kulakları duymayan, eşine ayak uydurmuş bir eş, iç güveysi saf bir damat, onun babasının etkisinde kalmış soğuk karısı, delidolu bir kız kardeş, kendi evinde hizmetçi kılığına girmek zorunda kalan evin oğlu, ortalıkta dolanan yaşlı bir doktor. Bu kadroya, damadın okul arkadaşı avukat Suat da katılır ve sadece arkadaşının evliliğini kurtarmakla kalmaz genç aşıkları buluşturur, paşaya da haddini bildirir.

ÖZENLE ÇALIŞILMIŞ BİR MÜZİKAL

Marko Paşa’yı, Uğur Babürhan sahneye koymuş. Nejat Uygur oyunlarından fazla uzağa düşmeden ama yaşadığımız çağı da göz ardı etmeyen akıcı bir reji var oyunda. Belli ki çok özenle çalışılmış. Marko Paşa 2015’in sürprizi, yıllardır hep aynı rolü oynayan Nejla Uygur’un, yine aynı rolü üstlenmesi. Nejla Uygur, çok saygı duyduğum bir hanımefendi. Kocasının yanında, 50’li 60’lı yılların o zor koşullarında Anadolu’da dolaşmadığı şehir kalmamış, hem oynamış hem çocuklarını kulislerde büyütmüş, Nejat Uygur gibi hiç de kolay olmayan bir adamı idare etmiş ve hastalandığında 7 yıl boyunca ona şefkatle bakmış. Her kadının harcı değil. Bu oyunla 15 yıl sonra yeniden sahnede. Kulakları duymayan, sakin ama her zaman ‘taşı gediğine koyan’ kayınvalide rolünde. Bedia Muvahhit, Marko Paşa’yı seyrettiğinde ‘ Nejla bu rolü senden başkası oynayamaz’ demiş. Ben de çok beğendim. Bu rolle Nejla Uygur, sadece sahneye değil hayata dönmüş. Gözlerinin içi parlıyor. Süheyl ve Behzat annelerine daha büyük bir armağan veremezlerdi. Paşanın evinde sığıntı gibi yaşayan, korkudan karısına bile yanaşamayan damat Hayrullah’ı Süheyl Uygur oynuyor. Yani babasının rolünde. Nasıl da kapmış Nejat Uygur’un duruşunu, hareketlerini. Süheyl Uygur çok sıcak, samimi bir komedi oyuncusu. Tuluat yaparken çok doğal. Alkış alacağı yeri iyi biliyor ve devamlı paylastığı Behzat’ la çok uyumlu. Behzat Uygur da babasının sahne sempatisi var. Oyunun içinde orkestra şefi gibi, seyirciyle dialoğu çok iyi. Onlar, kendi tiyatrolarında rol bölümünü her zaman iyi ayarlıyorlar. Süheyl, sahnede babasına daha yakın dururken, Behzat jön komik havasında. Aslında ben ondan seyirciyi ters köşeye yatırıp çok farklı bir role soyunmasını bekliyorum. Haberim var, yıllar önce Şahika Tekand’dan ders de almış.

MARKOC 4

Uğur Babürhan, Paşa rolünü üstleniyor. Gür sesi, hali tavrı ile tam paşa. Babürhan’ın oyuna emeği çok büyük. Şarkı sözleri ve bizi eskilere götüren iki katlı dekor tasarımı da ona ait. Şahnaz Çakıralp’in sesi güzel, kendi güzel. Marko paşanın soğuk kızı Meziyet’e yakıştırdım. Oyun boyunca ‘ Kim bu yetenekli kız, dediğim’ evin genç kızını Mürüvvet’i oynayan Leyla Yengül meğer Ayda Aksel’in kızıymış. Tam armut dibine durumu. Craft’ta oyunculuk eğitimi almış. İlk profesyonel tiyatro deneyimi olduğunu düşünürsek gayet başarılı. Ömer Yılmaz, aslında iyi bir koreograf, Nejat Uygur Tiyatrosu’nun setinde de çalışmış, Süheyl ve Behzat’ın çocukluk arkadaşı. Şimdi de birlikte aynı sahneyi paylaşıyorlar. Eskiden ayrı olan uşak ve kardeş rolü birleştirilmiş. Oyunun büyük bölümünü kadın olarak oynuyor. Önder Keskin’in yani Paşa’nın doktorunun aslında küçük olan rolü bu kez büyütülmüş ve evde devamlı ‘giriyor muydum, çıkıyor muydum’ diye dolaşan sevimli bir adam olmuş. Onu da Nejat Beyin eski rol arkadaşlarından Önder Keskin oynuyor. Paşa kızı olarak tanıtılmayı kabul etmeyen gururlu gelin adayı Burcu Afşin de gelecek vadeden bir isim.

Marko Paşa’nın müziğini, birçok müzikalde Haldun Dormen’le çalışmış ve çok güzel işlere imza atmış olan Serpil Günseli yapmış. Oyunun geçtiği 30’lu yılların müzik açısından zengin olması, Serpil Günseli’yi iyice coşturmuş. Kantolar, tangolar, baladlar…Hele oyunun finali, tüm oyuncuların katılımıyla tam bir operet havasında. Serpil Günseli, Marko Paşa için harika bir seçim. Müzikalin kostümleri, ince zevkini, yaptığı tiyatro kostümlerine yansıtan Sadık Kızılağaç’ın elinden çıkmış. Özellikle Şahnaz Çakıralp’in mor elbisesine bayıldım. Hele finaldeki gelinlikler, muhteşem. Al vitrine koy. Ellerine sağlık sevgili Sadık Kızılağaç. Müzikalin dijital görsel tasarımları Behzat Uygur’un oğlu genç Behzat’a ait. Burada bir parantez açıp, bir müjde vermek istiyorum: Behzat’ın küçük oğlu Nejat da tiyatrocu olarak yetişiyormuş.‘ O bizi geçecek, tam dedesi’ diyor… Hadi bakalım üçüncü kuşak Uygur yolda…

 

Nejat Uygur'lu Marko Paşa  (1990)
Nejat Uygur’lu Marko Paşa (1990)

Marko Paşa’yı, çok duygusal bir havada seyrettim. Çünkü bana göre, Nejat Uygur sanki sahnedeydi, sanki salondaydı, sanki bizimle birlikteydi. Ben öyle hissettim, ustayla birlikte izledim oyunu. Evinde yaptığımız röportajlar, bitmeyen turne anıları, gülerek her turnede bizim oğlanlara bir tane daha ekleniyordu demesi, Hadi Çaman Tiyatrosu’nun fuayesindeki sohbetlerimiz, bana suluboya palyaço tablosunu hediye etmesi…Keşke daha çok oyununu izleseydim, keşke zamanında pek rağbet etmediğim tiyatrosunun daha çok kıymetini bilseydim, keşke anılarını yazabilseydim…

Marko Paşa, eğlenceli, aralara tuluat esprileri serpiştirilmiş, günümüze de göndermeler yapan operet tadında çok sevimli bir müzikal. Hele mutlu sonla biten, siyah-beyaz Türk filmlerini anımsatan finali çok hoş. Behzat Uygur, ‘Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden, ortancaların alnından öperim, alkışlar ustaya…’ diyerek selamladı seyirciyi. Nejat Uygur her zaman ‘seyircimi akraba gibi görürüm ‘derdi. Şimdi akrabaları, akrabalarının çocukları, babalarının ‘Hiçbir zaman tiyatroyu bırakmayın’ nasihatini yerine getiren Uygur kardeşleri izlemeye geliyor.

Annelerinin, babalarının anısını yaşatan, onların izinden gidip, genç kuşaklarla buluşturan bütün çocuklara saygı duyuyorum, onları seviyorum…Alkışlar, Nejat Uygur ustaya ve çocuklarına…

RENGİN UZ

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.