“Hansel ve Gretel”in öyküsünü aramızda bilmeyen yok gibidir. Ya okumuşuzdur, ya bize okumuşlardır, ya da filmini izlemişizdir. Bu oyunda da iki kardeş var: Betty ve Bobby. Hansel ve Gretel’in aksine, görünürde birbirinden nefret eden iki kardeş. Hansel ve Gretel karanlık bir ormanın derinliklerinde kaybolmuşlardır. Oyundaysa, iki kardeş ıssız bir orman evinde başbaşadır, ormanda değil ama hayatın içinde kaybolmuşlardır. Cadıya gelince, bu cadı insanın kendisi olmasın? Ya da ahlâk denilen o kavram.?
“Hansel ve Gretel’in Öteki Hikâyesi” oyunun özgün adı değil ama oyuna çok uymuş. Betty ormanın ıssızlığındaki evini boşaltmak için kardeşi Bobby’den yardım ister. Birbiriyle sürekli kavga eden, birbirini sürekli sorgulayan iki kardeş uzun bir aradan sonra bir aradadır. Edebiyat fakültesinde dekanlık mertebesine kadar yükselmiş olan Betty yalan söylemeye alışık biridir. Marangozlukla geçimini sağlayan Bobby ise gerçeği öğrenmenin peşindedir. Ve sahnede ortaya çıkan gerçek her seferinde şekil değiştirir. Ama Bobby “acıtacağını” bile bile gerçeğin peşinden gitmeyi sürdürür… Oyun bir polisiye gerilim havasında, giderek artan bir kreşendoyla devam eder…
“Hansel ve Gretel’in Öteki Hikâyesi” günümüz insanının yaşadığı sorunları ele alan, ahlâk ve inanç değerleri penceresinden kardeşlik bağını irdeleyen bir oyun. Ahlâk nedir, nerede başlar, nerede biter? Ahlâklı kimdir, ahlâksız kim? İnançlar duruma göre değişebilir mi? Oyunda birçok insanî sorunun, ahlâk, inanç, günah, sevgi, aşk, nefret, kardeşlik ve gerçek, özellikle gerçek kavramlarının kusursuz bir tiyatro metni içinde ele alındığını görüyoruz.
Neil LaBute’ü “Kayıp”tan, “Şişman Domuz”dan, “Zorla Güzellik”ten tanıyoruz zaten. Ve ne denli önemli bir tiyatro yazarı olduğunu biliyoruz. Oyunda gereksiz tek bir cümle yok, giderek artan, giderek yükselen, seyirciyi giderek kendine bağlayan bir akışı var.
Oyunu Halûk Bilginer dilimize kazandırmış. Yapıtı sanki türkçede yeniden yazmış gibi. Hem de kusursuz bir türkçeyle. Aksayan tek bir sözcük bulmak mümkün değil. Çeviri oyunlarda beni çok rahatsız eden, hep havada kalan, “biz türkçede bunu böyle kullanmayız ki” dedirten küfürler bile öylesine güzelyerlerini bulmuş ki.
Ali Altuğ elindeki oyuncu malzemesini de, dekoru da çok başarılı bir biçimde kullanarak oyunu hiç düşmeyen bir tempoyla sahneye koymuş. Tüm dekor ögelerinden yararlanarak oyuna hareket, canlılık katmış. Oyun karakterlerini kusursuz çizgilerle çizmiş. Barış Dinçel perde açılır açılmaz alkış alan dekorlara imza atmış, birbirinden başarılı çalışmalarına bir yenisini eklemiş. Yönetmen-dekoratör işbirliğinin çok güzel bir örneğini görüyoruz sahnede.
Ayça Bingöl ilk oyunundan beri izlediğim, benim gözbebeğim oyunculardan. Hiçbir oyunda belli bir düzeyin altına düştüğünü görmedim. Bu oyunda da Betty’ye en doğru biçimde can veriyor. Abartıdan uzak, yalın, yalınlığı içinde düzeyli oyunculuğuyla Betty’yi en doğru biçimiyle yorumluyor. Ne yalanlarına kızıyor, ne de onu yargılıyorsunuz. Acılarını, çaresizliklerini, çıkmazlarını anlıyorsunuz.
Salih Bademci’yi ilk kez “Tesir”de izlemiş, oyunculuğunu çok beğenmiştim. Bu kez oyunculuğuna hayran kaldım. Bir rol bu kadar mı doğru yorumlanır, duygular arası geçişler bu kadar mı doğal olur. Salih Bademci iyi oyunculuğun ötesinde doğru oyunculuğun en iyi örneklerinden birini sergiliyor, asıl önemli olan da bu.
“Hansel ve Gretel’in Öteki Yüzü” bu yıl izlediğim iyi oyunların en başında geliyor. Metniyle, rejisiyle, dekoruyla, özellikle de Ayça Bingöl ve Salih Bademci’nin performanslarıyla tiyatro gibi bir tiyatro izledim. Eğer bir tiyatroseverseniz, tiyatronun hazzını, tiyatronun büyüsünü yaşamak istiyorsanız bu oyunu kaçırmamalısınız derim..
YAŞAR İLKSAVAŞ
www.dirensanat.com