Bu sezon perdesini açan Mam’Art Prodüksiyon’un ilk oyunu, Neil LaBute’nin ‘ Özel Kadınlar Listesi’. Tuğrul Tülek’in sahneye koyduğu oyun, bencil ve sorumsuz bir Adam’ın terk ettiği kadınlarla yüzleşmesi üzerine kurulmuş.
Neil LaBute denince, benim aklıma önce ‘Şeylerin Şekli’ oyunu gelir. Onun, zekice yazılmış sanatın ve aşkın sınırlarını zorlayan oyununu çok sevmiştim. Bunda reji ve oyuncuların da payı vardı mutlaka. Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sahnelenen ‘ Şişman Domuz’ ve Kenterler’de izlediğim ‘ Zorla Güzellik’ aynı etkiyi bırakmasa da LaBute, modern çağ insanını, ilişkileri ve zaaflarıyla, çok çarpıcı biçimde anlatan bir yazar olarak aklıma kazındı. Bu sezon, Oyun Atölye’sinde seyrettiğim ‘ Hansel ve Gretel’in Öteki Hikayesi’ nde de, LaBute, acıtan gerçekler ve ahlak üzerine iyi bir iş çıkarmıştı. Birbirlerine sanki bilerek zarar vermekten, hırpalamaktan zevk alan kadınların ve erkeklerin dünyasını irdeleyen ABD’li oyun yazarı ve bağımsız film yönetmeni Neil LaBute, son olarak karşıma, ‘Some Girls/ Özel Kadınlar Listesi’ oyunu ile çıktı. Yeni kurulan Mam’art Prodüksiyon’un ilk oyununu Pınar Töre dilimize çevirmiş, Tuğrul Tülek sahneye koymuş.
Özel Kadınlar Listesi, günümüzün yozlaşan kadın-erkek ilişkileri, yaşanamayan, çabuk tüketilen aşklar, yalan, ayrılık, terk ediş ve giderek tırmanan kendini teşhir ederek var etmek, ‘söhret hastalığı’ gibi evrensel konuları işlediği için, yer, mekan ve isim belirtilmiyor. Amerika’da, Avrupa’da, Türkiye’nin herhangi bir büyük kentinde geçebilir. Genç, yakışıklı, ilişkiler üzerine yazdığı kitapla ‘şöhret’i yakalamış yazar, evlilik hazırlığındadır. Yaşamında yeni bir sayfa açmadan önce kalbini kırdığı kadınlarla buluşup, geçmişini temize çekmeye karar verir. Durup dururken, hiçbir açıklama yapma zahmetine girmeden, arkasına bile bakmadan terk ettiği kadınlarla yıllar sonra bir araya gelecektir. Bu kadınlarda ne kadar derin yaralar açtığını bilmeden, hiç umursamadan…Her birine tekrarlayacağı, sanki ezberlediği ve ardına sığındığı bir cümlesi vardır : ‘Benim seni görmeye ihtiyacım vardı! ’ Samimi olabilir mi ? Yoksa o beceriksiz ve bencil tavrıyla ‘Bana onay verin de hatalarıma devam edeyim’ mi demek ister? Ya da ‘ Bakın ben artık büyüdüm’ tavrında mıdır? Ya da…? Oyunun sürprizini söylemek yok!
BİR ADAM, DÖRT FARKLI KADIN
Tuğrul Tülek, küçük ayrıntılarla, mobilyaların, aksesuarların yerleriyle oynayarak, Adamın gömleklerini değiştirterek, tek bir otel odasını dört ayrı otel odasına çevirerek, her kadına bir bölüm ayırmış. Semih Salto’s, Mete Övür imzasını taşıyan dekor tasarımında, sahne iki yandan büyük cam çerçeveyle kapatılmış. Adam, kadınların hayatına girme sırasına göre kadınları rakamla işaretliyor buraya. Bu bile yeterince aşağılayıcı bir tavır! Ayrıca o camda, kadınların adama söylediği, genellikle onu küçültücü cümlelerden alıntılar var. Anlayamadığım nokta, bu kalbi kırık kadınların, otel odasındaki beklenmedik sürpriz randevuya pek istekli gelmeleri oldu! Tamam hepsi kendince, karakterleri doğrultusunda adamın hakkından geliyor ya da geldiğini sanıyor ama ilk girişte daha şaşkın bekliyor insan onları. Son zamanlarda rastlıyorum: dekor seyirciyi engelliyor. Yönetmen de bunu fark etmiyor. Ben Akatlar Kültür Merkezi’nde Beste Bereret’in yüzünü oturduğu sürece hiç göremedim! Cam çerçevenin pervazı denk geldiği için sesini dinledim sadece ! Kimbilir belki diğer tarafta oturan seyirci de bir başka oyuncuyu rahat izleyememiştir.
Deniz Karaoğlu, modern hayatın bencilleştirdiği, hele bir de yazdığı kitap tutunca iyice ‘ Ben şöhret oldum’ havalarına giren, yaşamı yanlışlarla dolu, bir türlü büyüyememiş Adam’ı oynuyor. İşi kolay değil. Karşısında, yüzleşmek için gelen, değişik tepki veren, ayrı telden çalan dört farklı kadın var. Ama o hepsinin karşısında aynı sıradanlıkta, aynı çizgide kalmak zorunda. Oyuncu olarak başarılı olsa da zaman zaman tekdüzeliğe yenik düşebiliyor. Aynı jest ve mimikler fazlaca tekrarlanıyor.
Kadın oyuncu seçimi isabetli. Otel odasındaki yüzleşmelerinin ilk konuğu, üniversite döneminde 2 yıl birlikte olduğu ve nedensiz bıraktığı genç kız, bugün karşına, evli ve çocuklu olarak çıkar. Evet çok yaralanmış, kalbi kırılmış ama hayatına devam etmiştir. Tıpkı diğer kadınların yaptığı gibi. Mam’Art topluluğunun kurucusu Feri Baycu Güler oynuyor bu rolü. Başta biraz tutuk gibiydi. Listeye ‘ Esmer kontenjanından ‘ giren , Adam’la olan ilişkilerinde her zaman ikinci kadın olduğunu hissetmiş olsa da yeniden birlikte olmaya hazırdır; Beste Bereket. Her rolde, küçük büyük demeden kendini gösteren bir oyuncu. Bir de tam görebilseydim…! Otele üçüncü olarak gelen kadın adamdan birkaç yaş büyüktür. Evli olan kadınla, aynı üniversitede çalışırken ilişki yaşamışlar, olayın ortaya çıkmasıyla adamın ortadan yok olması bir olmuştur! Kocasının bizzat kapıya kadar getirdiği kadının çok ilginç bir intikam planı vardır! Hülya Gülşen: Tam da rolünün kadını. Oyunun kara mizahı bu bölümde daha çok hissediliyor. Adamın, hiç bir zaman unutamadığını söylediği doktor sevgilisi ise kendisini ikiziyle aldatmakla suçlar onu: Başak Daşman. Çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamış olsa da ‘Ben sana inanmıyorum’ tarzındaki oyununda inandırıcı.
‘Özel Kadınlar Listesi’ oyununun aslında adam için hiç biri özel olmayan, kalbi kırık kadınları, hep terk edildikleri için sanki kaybetmiş gibi görünseler de, aslında oyunun tek kaybedeni, şöhret peşinde tüm etik değerlerini yitirmiş ve yaşamına devam etmek için bile bu kadınlara ihtiyacı olan Adam. Ama insan yine de düşünmeden edemiyor ‘Peki kadınların hiçbir mi suçu yok adamların bu hale gelmesinde? diye…
Özel Kadınlar Listesi’nin, Neil LaBute’nin en iyi oyunu olmadığı kesin. Ama seyredilir mi? Edilir..Fazla bir beklentiye girmeden…
RENGİN UZ
www.dirensanat.com