İnsan İsterse Her Zaman Değişebilir
SHİRLEY
Tebdil-i Mekân Prodüksyon Tiyatrosu’nun geçtiğimiz tiyatro mevsiminin son günlerinde sahnelemeye başladığı Shirley’i,i ancak birkaç gün önce izleyebildim.
Shirley, Shirley Valentine. Kentin banliyösünde kocasıyla sıradan, tekdüze, heyecansız bir hayat yaşayan Shirley Valentine. Yolda yürürken yanınızdan geçse farkına bile varmayacağınız sıradan insanlardan biri, sıradan bir kadın. Eviyle işi arasında gidip gelen, iki çocuk yetiştirmiş, sürekli kendinden veren, sürekli sömürülen, tüketilen, özgüvenini yitirmiş bir kadın. Evliliği de, yılların ardından, pekçok evlilik gibi, karı koca arasındaki suskunluk dönemine girmiş. Paylaşacak bir şeyleri kalmamış artık. Erkek pek rahatsız değil bu durumdan, ama kadın giderek yalnızlığa gömülmüş. “Kutsal Aile” sürüyor ama Shirley Valentine’dan neleri koparıp götürerek. Bir gün, tek dostu Amanda kendisine onbeş günlük bir yaz tatili hediye ettiğinde bir durum saptaması yapar. Ortaya çıkan bilânço oldukça ağırdır…
Shirley Valentine, herkesin kendi bireyselliğini yaşadığı, kimseyle birşeyleri paylaşamadığı bir toplumun insanı. Ve Amanda’nın armağanı Valentine’a: Ben kimim? Neden buradayım? Neden bu durumdayım? sorularını sorduracaktır.
Shirley aslında yalnızca tüketim toplumundaki bir kadının değil, tüketim toplumundaki insanın öyküsü. Toplum kalıplarına, toplum kurallarına sıkı sıkıya bağlı olan insanın öyküsü… Ama yapıt, yılların seçimlerinin tutsağı yaptığı insanın bu kalıpları kırdığı, ayaklarıyla yere sapasağlam bastığında gerçek özgürlüğüne nasıl kavuştuğunu, özgürlüğüyle birlikte kişiliğine nasıl sahip çıktığını, bunun başlangıçta zor da olsa sonuçta bu zorluğun fazlasıyla ödüllendirildiğini göstermesiyle insana yaşama gücü, yaşama direnci, umut vermekte.
Willy Russel bir kişi özelinden çıkıp insan geneline açılan bu yapıtıyla insan-toplum ilişkisini başarıyla ortaya koyuyor. Oyunu Evren Ercan dilimize kazandırmış. Elli yıl kadar önce yazılmış olan oyunun yer yer eskimiş olabileceği düşünülmüş olsa gerek, yapıtın özüne zarar vermeksizin kimi değişiklikler yapılmış. Özgün metinde Yunanistan’a giden Valentine, belki seyirciye daha sıcak geleceği düşüncesiyle, bu oyunda Bodrum’a gidiyor. Buna gerek var mıydı? Bilmiyorum. Ama seyircinin ilgisini çektiği ve ana metne hiç zarar vermediği kesin.
Bu tek kişilik oyunun yönetmeni de, oyuncusu da Sumru Yavrucuk.. Yönetmen olarak oyuna müzikler ve bir ikinci kişi daha ekleyerek oyunu renklendirmiş. Bir karamizah olan oyunun hem komedisini, hem insancıllığını ortaya çıkaran bir reji uygulamış. Shirley valentine’dan evrensel bir kişilik yaratmayı başarmış. Dahası, bize de hiç yabancı gelmeyen, sımsıcak, tanıdık bir kişi var sahnede.
Sumru Yavrucuk sahneye çıkar çıkmaz seyirciyle sımsıcak bir diyalog kuruyor, onunla dertleşiyor. Abartıdan uzak, yalın bir oyunculuk sergiliyor. Her zamanki gibi iyi ve doğru oyunculuğun en güzel örneklerinden birini sunuyor. Oyun tek kişilik ama, sanki tüm salon onunla sahneyi paylaşıyor.
Shirley, insanın eline zincirlerini kırma fırsatı geçtiğinde bu fırsatı asla kaçırmaması gerektiğini, değişmek için hiçbir zaman geç olmadığını vurgulayan, baştan sona zevkle izlenen bir umut oyunu.
YAŞAR İLKSAVAŞ
www.dirensanat.com