İspanyol yazar Jordi Galceran’ın kaleme aldığı, Ankara Sanat Tiyatrosu ve AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun ortak yapımı ‘Kredi’, para, kredi ve finans konularından kadın- erkek ilişkilerine bağlanan bir kara mizah örneği.
‘ Kredi’ oyunu, kredi almanın, şimdiki kadar kolay olmadığı, bu işin kefilsiz, koşulsuz, internet üzerinden bile çözümlendiği dönemden önce yazılmış. İspanya’da ekonomik krizin başladığı yıllara denk düşüyor. Yazar Jordi Galceran, evrensel bir konuyu işlemiş. Oyun, ekonomik krizi, kredi batağını yaşamış, Arjantin, Portekiz, Yunanistan gibi ülkelerde, hatta bizde de geçebilirdi. Sonuçta ‘Kredi’ hepimizin gündeminde!
Jordi Galceran’ı, Semaver Kumpanya’nın sahnelemiş olduğu ‘Metot’ oyunundan anımsıyorum. Yazarın, ününü borçlu olduğu, günümüz iş dünyasında yaşanan acımasız rekabeti çok çarpıcı bir biçimde anlatan oyunundan etkilenmiştim. Ama ‘Kredi’yi izlerken, ‘Metot’u yazan mı bu oyunu yazmış, diye hayal kırıklığına uğradığım anlar oldu doğrusu…
Deniz Yıldız’ın dilimize çevirdiği oyunun yönetmeni İskender Altın. Tek mekânda, banka müdürünün odasında geçen oyun, düzgün giyimli, orta düzeyde, eğitimli olduğunu varsaydığımız genç bir adamın ‘kredi’ almak için müdürün odasına girmesiyle başlar. Hiç bir teminatı ve belgesi yoktur ama müdürün “Bu durumunuzla kredi kullanamazsınız” demesi umurunda bile değildir! Mücadeleci bir ruha sahip olan Antonio “Sözümü teminat sayın” der, banka kurallarını hiçe sayarak! O kadar ısrarcıdır ki, olurdu olmazdı derken, müdürle aralarında tartışma çıkar. Müdür, normal şartlarda güvenlik görevlisini çağırıp, alın bu adamı başımdan diyebilirdi, ama o zaman da oyun olmazdı! İnatçı adam, birden oyunun yönünü değiştirecek ve şok etkisi yaratacak şu cümleyi söyler: “Eğer bana kredi vermezseniz, karınızı baştan çıkartırım. Hem de hiç zor kullanmadan, şefkatlice!” Banka müdürü panik içinde hemen karısını arar, olabileceklerden haberdar eder! Giderek olaylar öyle bir gelişme gösterir ki, karısı evi terk eden ve buna çok üzülen müdür, değil 3 bin,10 bin euro kredi bile vermeyi kabul eder. Ne de olsa ‘Söz teminattır! Final ise gerçekten şaşırtır.
‘ Kredi’ de finansal ekonomiye bağlı bir dünyanın batmaya mahkum olduğunun altı çizilerken, bankacılık sistemi üzerinden kadın-erkek ilişkilerine uzanıyor. Kapitalist sistemin çaresiz kalmış insanı nasıl öğüttüğünü, paranın insan ilişkilerindeki önemli rolü anlatılıyor. Tam da anlatamıyor! Çünkü reji daha çok ‘güldürelim’ mantığı üzerine kurulmuş! Yönetmen, belli ki elinde, komediye çok yatkın bir oyuncu, Güven Kıraç olduğu için böyle bir yola başvurmuş. Ayrıca ah gişe kaygısı!
İKİ POPÜLER OYUNCU
Güven Kıraç, banka müdürü rolünde. Dizilere ve sinemaya ağırlık verdiği için çok sık tiyatro sahnesinde görünmüyor. Oyunculuğunu kanıtlamış birisi. Buna sözüm yok. Ancak Gregorio olarak Güven Kıraç’ı tiyatro sahnesinden al bir mahalle dizisine ışınla, hiçbir fark yok! Her zamanki abartı ve mimikler. Ayrıca o belden aşağı esprilere, hareketlere hiç gerek yok. Öyle mizansenler var ki, sanki özellikle alkış almak için yapılmış. Çok gereksiz.
Emre Karayel’e gelince…Testosteron’da beğenip alkışladığım Emre Karayel (prömiyerde izledim, sonra çözümlenmiştir mutlaka ) botuna takılan pantolon paçasını kurtarmak için sürekli eğilip kalkmaktan rolünü oynayamadı, desem yeridir! Aklım almadı, kostümlü provada bu sorun anlaşılamadı mı? Bu tür dar duble paçanın kısa botun içine girebileceğini akıl etmek için kostüm tasarımcısı olmaya gerek yok! Şirin Dağtekin’in gözünden nasıl kaçtı? Hadi kaçtı diyelim, profesyonel bir oyuncu, neden devamlı o paçaya takar kafasını! Neyse, Emre Karayel, bu duruma biraz alışmış olacak ki ikinci perdede kendini daha çok oyununa verebildi. Yani Antonio sahnede varlık gösterebildi!
Şirin Dağtekin, dekor tasarımını da yapmış. Banka müdürünün odası ferah ve kullanışlı. Eğer oyun sadece bir AYSA Prodüksiyon yapımı olsaydı, ‘Kredi’ye geçer not verebilirdim. Yine de kısaltmak ve mümkünse tek perdeye indirmek koşuluyla! Ancak ‘Kredi, AST’ın İstanbul sahnelerindeki ilk oyunu olarak lanse edilince, işte o zaman durum değişiyor ve oyun benim içime sinmiyor. Durup düşünüyorum: Sözünü ettiğimiz kurum, Türkiye’nin en köklü, ilerici, devrimci özel tiyatrosu. 53 yıllık çok parlak bir geçmişe sahip. Asaf Çiğiltepe’nin kurduğu AST, ilk kez İstanbul seyircisiyle buluşurken, çağdaş kimliğine, devrimci duruşuna daha yakışır bir oyun seçemez miydi? Ve birden gözümün önüne, AST’ın, yıllar önce İstanbul turnesinde izlediğim, Bilgesu Erenus’un, Işık Yenersu ve Rutkay Aziz’li ‘Güneyli Bayan’ oyunu geliyor. Sonra, AST’ın unutulmaz dekorlarının yaratıcısı sevgili Osman Şengezer’den dinlediğim anılar…Kimse kusura bakmasın ama ‘Kredi’ bana kolaya kaçmak gibi geldi. Başrollerdeki iki popüler oyuncu olmasa, ‘Kredi’nin fazla seyirci çekeceğini sanmıyorum.
AST’ın yönetim kurulunda bulunan Mahir İpek, ‘Kredi’nin yardımcı yönetmeni. Yaptığı konuşmada mutlu görünüyordu. Ben o mutluluğu paylaşamadım. Her zaman düzene baş kaldırmış, zor ve bunalımlı dönemlerden geçmiş, oyunları yasaklanmış, oyuncuları mahkeme verilmiş, tiyatro binası kapatılmış ama hep yoluna onurlu bir biçimde devam etmiş AST’ın İstanbul’daki ilk oyunu beni tatmin etmedi. Ama her şeye rağmen, bu köklü tiyatronun, Ankara’yla eş zamanda İstanbul’da perde açacak olması, heyecan verici hoş bir duygu. Yolu her zaman açık ve aydınlık olsun…
RENGİN UZ
www.dirensanat.com