Yan Etki topluluğu, genç yazar Deniz Madanoğlu’nun ‘Medet’ oyununu sahneliyor. Değer yargılarımızı, farklı ahlak anlayışlarımızı, inançlarımızı sorgulayan oyunda, Melike Güner oyunculuğuyla öne çıkıyor.
Yan Etki topluluğu bu sezon, Hakan Gerçek’in, maddi manevi büyük emek vererek gerçek bir tiyatro salonuna dönüştürdüğü Maya Cüneyt Türel Sahnesi’ne taşındı. Yeni oyunları, Deniz Madanoğlu’nun yazdığı, Serkan Üstüner’in sahneye koyduğu ‘Medet’. Oyun, ahlak, dini ve etik inançlar, vicdan, muhafazakar görüş, fikir ayrılıkları gibi toplumsal sorunlar üzerine düşündüren, seyrederken zorlayan bir oyun.
Medet, bir kadın doğum doktorunun muayenehanesinde geçiyor. Aslında odası demek daha doğru çünkü Doktor Durukan, burasının bir hastane olduğunu belirtiyor. Durukan, yıllar sonra yeniden karşılaşacağı ilk gençlik aşkının odasına girmesini hayal ediyor; Çiçek, dekolte bir kıyafetle, genç, güzel, modern, seksi, cüretkar bir iş kadını olarak geri dönecek ve gençlik aşkını hiç bir zaman unutmamış olacak! İlişkileri de yeniden başlayacak! Oysa erkek egemen bir toplumda kadınlar için ne kadar farklıdır masal tadında düşler ve acıtan gerçekler…
Çok acil olduğunu söylediği için hasta randevuları arasına sıkıştırılan Çiçek kapıda belirir. Başı kapalıdır. Yere kadar uzun bir manto giymiştir. Hareketlerinden, orada olmaktan çok sıkıldığı bellidir. Mahcuptur, tutuktur. Üniversiteyi okuyamamış, bir polisle evlenmiştir. Çok büyük bir sorunu olduğunu ve kendisine sadece Durukan’ın yardım edebileceğini söyler. Kısacası kadın, adamdan ‘medet’ umar. Çiçek hamiledir, bebeğini aldırmak ister ama yasal kürtaj süresini çoktan geçmiştir. Durukan, bunun suç olduğunu ve bir hekim olarak bu suça hiçbir şekilde alet olamayacağını söyler. Ahlak anlayışları çok farklı, geçmişlerinden başka paylaşacak hiç bir şeyleri kalmamış kadınla adam, kendilerini büyük bir yüzleşmenin, hesaplaşmanın ortasında bulurlar. Çiçek’in geçirdiği travmalarda Durukan’ın rolü büyüktür. Kadının geçmişi acılarla doludur. Babasından başlayarak erkekler tarafından sürekli örselenmiş, mağdur edilmiştir.
Medet ummak, yardım etmek, suç işlemek…İnanılan doğrular, ahlaki ve mesleki kurallar, gün gelip de yıkılamaz mı? Hayatın üstünlüğü, vicdan ağır basamaz mı? Hele ‘medet’ uman insana karşı kendimizi borçlu hissedersek, hele o kadının bebeğinden kurtulmak istemekte haklı nedenleri varsa…Oyunun katmanlarını ve sürprizlerini açmayalım ki izleyecek seyirciye haksızlık olmasın.
Geçtiğimiz sezon, ikinci katta izlediğim ‘Poz’ oyununun yazarı da Deniz Madanoğlu’ydu. Oyunu beğenmeme rağmen tekste bir takım boşluklar, mantık hataları olduğunu yazmıştım. Medet’te de bazı benzer duyguları yaşadım. En çok takıldığım nokta, kıza deli gibi aşık olan Durukan’ın, o büyük doğa felaketinden sonra, nasıl olup da sevdiği kızın peşine düşmediği.’ Bir kez evine gittim baktım sağlamdı’ diyor. Yeterli mi? O kadar kolay vazgeçilir mi? Üstelik kız hemen terk etmemiş İzmit’i, annesi 10 gün yoğun bakımda kalmışken! Onca yılın sessizliğinin gerekçesi havada kalıyor böyle düşününce. Durukan’ın, zaten hastanedeyken, sinir krizi geçiren kadına, üstüne basa basa ‘hadi seni hastaneye götüreyim’ sözleri de pek mantıklı gelmiyor. Yazar bunu atlamış olamaz, büyük ihtimalle, içinde bulundukları hastane sadece kadın doğuma yönelik! Deniz Madanoğlu, başarı grafiği yükselen bir yazar ve ‘Medet’ de, kadın-erkek ilişki üzerinden, tecavüz, kürtaj ve cinsiyet ayrımcılığını sağlam şekilde işleyen bir oyun.
ÜÇ FARKLI ‘ÇİÇEK’
Oyunu, Serkan Üstüner sahneye koymuş. Bol katmanlı, duygu geçişli, sürprizli oyunu gayet iyi kotarmış. Metni, ayrıntılarıyla iyi okumuş ve seyirciye doğru aktarmayı başarmış. Flashback’deki anlatım dili ile durgun giden oyuna hareket katmış.
Melike Güner, Çiçek rolüyle zor rollerin oyuncusu olduğunu kanıtlıyor. Büyükşehirde üniversite okumak isteyen gencecik Çiçek, Durukan’ın hayalindeki seksi ve güzel Çiçek, muhafazakar bir çevrenin içinde, geçmişten gelen travmasıyla, sadece başını değil kendini de dış dünyaya kapatmış, umutları elinden alınmış, erkekler tarafından hep ezilmiş Çiçek. Üç farklı Çiçek’le çıkıyor seyircinin karşısına. Belli ki rolünü çok benimsemiş, onu anlayarak, elinden tutarak, Çiçek’i içselleştirmiş. Abartıya kaçmadan sürekli gözü yaşlı bir rolü oynamak hiç kolay değil. Alkışlanacak bir oyunculuk sergiliyor.
Melike Güner’in karşısında, Faruk Barman var. Her rolün altından kalkan, Yalnız Batı ve Romeo’yu Beklerken oyunlarında izleyip beğendiğim, ‘Kurabiye Ev’de hayran kaldığım Barman, kendince sınıf atlamış, ama ruhundaki taşralı maço çocuğu öldürememiş, mesleğiyle vicdanı arasında sıkışıp kalmış doktor Durukan da tekst ve reji gereği pasif (taraftar sahnesi ve şarkısı hariç). Melike Güner, karşısında, kendisini bu kadar iyi dinleyen bir oyuncu olmasaydı bu kadar başarılı olamazdı.
Genç oyuncu Sinem Reyhan Kıroğlu’nu doktorun sekreteri rolünde izliyoruz. Bu sezon Tiyatrokare’nin ‘Fosforlu’ müzikalinin oyuncu kadrosunda olan Mert Carım, Medet’in ruhuna uygun bir müzik yapmış. Dekor tasarımında ilk göze çarpan, muayene yatağı ve yanındaki ultrason cihazı. Böylesine gerçekçi bir dekor, kadının içinde bulunduğu çıkmazı daha iyi anlatmaya vesile oluyor.
Medet, etkileyici ve sarsıcı bir oyun. İçim acıdı ama iyi ki seyrettim…
RENGİN UZ
www.dirensanat.com