RENGİN UZ-ELDEN DÜŞME İNSANLARIN HİKAYESİ: MERHABA HOŞÇAKAL

0

Gong: İstanbul, Athol Fugard’ın yazdığı Merhaba Hoşçakal’ı sahneliyor. İki genç oyuncunun başarılı performanslarıyla göz doldurduğu oyun, kapitalist sistemin yoksulluğa mahkum ettiği bir abla- kardeş arasındaki aile içi hesaplaşmayı anlatıyor.

RNGN
RENGİN UZ

Güney Afrikalı oyun yazarı Athol Fugard’ın ‘ Merhaba Hoşçakal’ oyununu iki kez izledim. 15 yıl kadar önce, Yıldıray Şahinler, Nergis Çorakçı ve Cengiz Özek ‘Tiyatro Siyah-Beyaz’ adında – uzun ömürlü olamadı- bir tiyatro kurmuşlardı. Kenter Tiyatrosu’nda izledim onların ilk oyunu olan Merhaba Hoşçakal’ı, Nergis Çorakçı ve Yıldıray Şahinler’den. Sonraki yıllarda, Şehir Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde, Ayşen Sezerel ve Tolga Yeter oynadı abla- kardeşi. Oyunu ve Fugard’ın şiirsel dilini severim.

Athol Fugard, beyaz olmasına rağmen kitaplarında ve oyunlarında kendini kara derili insanların yazgısıyla özdeşleştirir. Toplumsal adaletsizlik üzerinde dururken Güney Afrika’nın ırkçı rejimini eleştirir. Fugard denince aklıma Merhaba Hoşçakal’la birlikte ‘Sarı Sabır Çiçekleri’ gelir. Kenter Tiyatrosu’nun sahnelediği, Şükran Güngör’ün unutulmaz yorumuyla aklıma kazınan oyun, bana göre, yazarın ırk ayrımcılığına karşı başyapıtıdır.

Çemberlitaş’a gittik, Gong Tiyatro’nun ‘Merhaba Hoşçakal’ını seyretmek için. Mekan Artı, bu sezon, tarihi Şafak Sinemaları’nın birini tiyatro sahnesine dönüştürdü. Çok da iyi etti. Zaten yıllardır seyircinin ayağının alışık olduğu Şafak sinemaların artık bir de cep sahnesi var. Tarihi yarımadada bir tiyatro fikri hoşuma gitti doğrusu. Bir yandan, acımasızca, hoyratça yok edilen tiyatro salonlarına üzülürken bir yandan yeni eklenenlere seviniyorum. Umutlanıyorum, umutlanmak istiyorum…


Fugard’ın ‘Merhaba Hoşçakal’ oyunu, evini, ailesini terk etmiş, geleceğini sokaklarda aramış abla ve evde kalıp sakat babasına bakmış, kendini ona adadığı için okuma hayalini bile askıya almış erkek kardeş arasında geçen, bir aile içi hesaplaşma. Kapitalist düzende, hayatları çalınmış sıradan insanlardan ikisinin hikayesi. Demir yollarında çalışan işçi baba, ray döşerken kazada tek bacağını kaybedince, bütün ailenin kaderi de değişir. Baba, sanki işe yaramaz bir makineymiş gibi kenara atılır. Kendisini, babasına bakmak için dört duvar arasına hapsetmiş, ruh sağlığını iyice kaybetmiş, dine sığınmış Johnny ve 15 yıl önce terk ettiği eve sadece ‘Merhaba hoşçakal’ demek için dönmüş babasının tazminatından payını isteyen Hester…İki mutsuz, iki umutsuz, iki hayat yorgunu insan…Hester ve onu ilk bakışta tanıyamayan erkek kardeşi, birlikte paylaştıkları ve özlem duydukları geçmişlerine doğru bir yolculuğa çıkarlar. Johnny, yaşadığı travmayla, babasını yeni kaybettiğini ablasından saklar. Hala hasta yatağında yattığı varsayılan bir baba üzerinden yapılır tartışmalar. Bu hesaplaşmada birbirlerini yeniden tanırken, çocukluk, aile, anne, baba, hayal kırıklığı, mutluluk, sevinç, aşk gibi yitirdikleri ne varsa hepsi yatırılır masaya. Hester’in dediği gibi, onlar yoksuldan da öte, elden düşme insanlardır, daha önce kullanılmış olan günlere mahkumdurlar. Kara derili olmamalarına rağmen aynı kaderin yolcularıdır. Bu sistemde, bu aile düzeninde, gitmek mi zordur kalmak mı? Giden mi haklıdır kalan mı?

TEK PERDEYE İNMİŞ

Ayşim Tanlı’nın dilimize çevirdiği Merhaba Hoşçakal’ın yönetmeni Rıfat Magriso, oyunu kısaltarak tek perdeye indirmiş. Tek perde olmasını yadırgamadım ama oyunları kısaltırken çok dikkatli olmalı, tekstin özünü zedelememek adına. Oyun kısalınca, abla kardeşin hesaplaşması bana kısır kalmış gibi geldi. Sonunun değiştirilmesine de gerek yoktu ve finale de fazla çabuk gelindi. Böylece oyunda bir şeyler eksik kaldı.

mh

Murat Usta Johnny’i oynuyor. Haliç Üniversitesi Konservatuarı’nda eğitim görmüş ve yüksek lisansını orada tamamlamış. Amerika’da, Actor Studio’da drama dersleri almış. Bu sezon da Gong Tiyatro’yu kurmuş. İçine dönük, gencecik yaşında babasının sorumluluğunu üstlenmiş, mutsuzluk, umutsuzluk, yoksulluk, ilaçlar ve acı anılar arasında sıkışıp kalmış, bağımlı kişilik bozukluğu gösteren Johnny rolüne psikologlar eşliğinde hazırlanmış. Rolünü içine sindirmiş. Canlandırdığı karakterin iç çalışmasını, kişiliğindeki parçalanmışlığı başarıyla yansıtıyor. Murat Usta’nın tiyatroda yolu açık.

Hester’i daha önce Figen Sumeli oynuyormuş. Kadroda değişiklik olunca ben Elit Andaç Çam’dan izledim. Modellik geçmişi olan, dizilerde de oynayan Elit’i sahneye çok yakıştırdım. Kadir Has’ta almış tiyatro eğitimini. Sanki uzun zamandır Hester’miş gibi. Belli ki tiyatro sahnesinde kalıcı olacak. Bu genç ekip, çok ekonomik ama bir o kadar da pratik ve oyunun ruhunu yansıtan bir sahne tasarımı yapmış. Geçip giden yıllar gibi birbiri üstüne yığılmış kolilerle kaplanmış sahne. Yeri geldiğinde, Hester tarafından tek tek açılacak ve ikisini de geçmişe götürecek kutular…

 

Çemberlitaş’ta, Gong Tiyatro’yla tanışmak, yeniden Athol Fugard’la buluşmak keyifli oldu. Özlediğim anılarım canlandı. Tiyatronun hemen yakınındaki İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde geçen o güzelim yıllarım, sevgili arkadaşlarım, hepsi birbirinden değerli hocalarım, tiyatro sohbetlerimiz, bitmeyen heyecanlarımız, ders sonrası gezmelerimiz, birlikte oyun seyretmelerimiz …Merhaba Hoşçakal dercesine nasıl da hızla geçiverdi…

Bir kez daha anladım; Gençler bana iyi geliyor. Hele iyi işler yaptıkları zaman…

RENGİN UZ

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.