Ses -1885 Tiyatrosu’nda, 12 Mayıs Perşembe akşamı bir kavuk devir töreni yaşandı. Ferhan Şensoy, Münir Özkul’dan kendisine geçen kavuğu, rol arkadaşı, can dostu, öğrencisi Rasim Öztekin’e devretti. Kavuk, Kel Hasan Efendi’den başlayarak yine Ses Tiyatrosu’nda kaldı.
Ferhan Şensoy’un kızları Derya ve Ferhan kapıda davetlileri karşılıyor. Rasim Öztekin’in kızı Pelin heyecanla koşturuyor. Ses Tiyatrosu tıklım tıklım dolu. Ön locada Derya Baykal, oğlu Mert, gelini ve torunuyla birlikte yerini almış. Herkesin elinde cep telefonu, fotoğraf çekmeye hazır bir vaziyette bekliyor. Tiyatrocular, Ortaoyuncuları’nın eski ve yeni oyuncuları, Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin’in dostları, sadık seyircileri ve bir medya ordusu! Ey yazılı ve görsel medya, keşke Ferhan Şensoy’un oyunlarına da bu geceki kadar ilgi gösterseydiniz!
Tarihi Ses Tiyatrosu’nda tarihi bir gece yaşanıyor: Ferhan Şensoy, 1989 yılında ustası Münir Özkul’dan devraldığı kavuğu, Ortaoyuncuları’nda yıllardır aynı sahneyi paylaştığı, öğrencisi Rasim Öztekin’e emanet edecek. Geleneksel Türkiye Tiyatrosu’nun en önemli sembolü olan kavuğun hikayesi için 19 yüzyılın sonlarına doğru bir yolculuk yapmamız gerekiyor. O yıllarda, Kel Hasan Efendi, Tuluat Tiyatrosu, özellikle de canlandırdığı İbiş tipiyle halkın beğenisini kazanıyordu. Meddah kavuğunu, yetiştirdiği öğrencilerinden İsmail Dümbüllü’ye devretti. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun son temsilcisi, Ortaoyunu ve Tuluat Sanatçısı İsmail Dümbüllü de, bir ortaoyununda seyredip beğendiği, Münir Özkul’a kavuğu emanet ettiğinde yıl 1968’di. Yıllar sonra, Ses Tiyatrosu’na Ortaoyuncuları’nın ‘İstanbul’u Satıyorum’ oyunu ile dönen Münir Özkul, hem yazar, hem oyuncu olarak Ferhan Şensoy’daki tuluat yeteneğini keşfetmekte gecikmedi. Erol Günaydın’la baş başa verdiler ve kavuğun devri için Ferhan Şensoy isminde birleştiler.
GELENEKSELE DAYANAN BİR MİZAH
Ferhan Şensoy, kavuğu sevinçle karşıladı ve genç yaşında aldığı bu sorumluluğu 27 yıl boyunca onurla taşıdı. Ortaoyunu geleneğini ve Geleneksel Türk Tiyatrosu’nu, tamamen kendine özgü yeni bir dil estetiği ile yaşatmayı, genç kuşakla buluşturmayı başardı. Yazdığı oyunlarla, Türk tipi mizahı çok farklı bir çizgiye getirdi. Ortaoyuncuları, popüler mizahtan kaçarak, Ortaoyunu geleneğine her zaman sadık kaldı. Yani, Dümbüllü’nün kavuğu, ona hakkını veren, değerini bilen ellerdeydi.
Ve bir telefon geldi geçen hafta. Heyecan duyduğum bir davet aldım. Ferhan Şensoy, kavuğunu Rasim Öztekin’e devrediyordu. Onların birlikte oynadıkları bütün oyunları izlemiş, alkışlamıştım. Ferhan Şensoy’a daha yeni ‘Sadri Alışık Oyuncu Ödülleri töreninde, Onur ödülünü sunmuştuk. Ferhan benim için çok kıymetliydi. Koşa koşa gittim, yerimi aldım.
Önce, Ferhan Şensoy’un yazdığı, 1998’de oynadıkları ‘Çok Tuhaf Soruşturma’dan bir bölümü videodan izledik. Yanlışlıkla hapse düşen ve altı yıl içerde yattıktan sonra suçsuzluğu anlaşılan bir adamın başından geçenler anlatılıyordu. Ülkemizdeki adalet sisteminin çarpıklığı vuruluyordu yüzümüze. Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin, birlikte hapse düşen iki kan kardeşiydi. Komiseri oynayan Tuncel Kurtiz ile yardımcısi rolündeki Baykal Kent’i de anmış olduk. Oyuna, kısa bir sürede sahnede devam etti Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin. Ama bu gece oyunun değil ‘Kavuğun’ gecesiydi ve sahnede yeni sahibini bekliyordu.
Ferhan Şensoy, yaptığı konuşmasında, “Kavuğun sahibi Hasan Efendi’den başlayarak İsmail Dümbüllü, Münir Özkul, ben ve Rasim Öztekin, Ses Tiyatrosu’nda oynadık. Kavuk, 100 yılı aşkın süredir Ses Tiyatrosu’ndan çıkmamış. Kavuk, Ses Tiyatrosu’nu seviyor’ dedi. Rasim Öztekin’in Nöbetçi Tiyatro’nun en çalışkan öğrencisi olduğunu ve Ortaoyuncuları’nda kendisinden bile daha çok oyunda oynamakla gurur duyduğunu vurgulayarak kavuğu Rasim Öztekin’in başına geçirdi. İkisi de heyecanlıydı, ikisi de mutluydu. Elini öptü ustasının Öztekin. Sarıldılar. Bu tarihi törene tanıklık edenler, bizler ayakta alkışlıyorduk. Gelenek bozulmamış, kavuk, bir ustadan çırağına gitmişti…
Rasim Öztekin’in gözleri yaşlıydı. Başta, başöğretmeni Ferhan Şensoy olmak üzere, konservatuarı olan bütün ustalarına, Zeliha Berksoy’a, Erol Günaydın’a, Münir Özkul’a, Tuncel Kurtiz’e ve Derya Baykal’a teşekkür ederek. ‘ Ben onlardan mezun oldum. Bugün de ben geleneksel ve batıyı birleştiren tiyatrodan bu kavukla ustamdan beratımı almış olarak kabul ediyorum.”dedi.
VASİYET AĞLATTI
Tam ne duygusal bir gece yaşıyoruz derken, beteri varmış meğer! Ferhan Şensoy’un kavuğun içine sakladığı ‘vasiyet’ ağlattı. Öldüğünde hala kavuk yeni sahibini bulmamışsa, bütün Ortaoyuncuları’nı jüri olarak ilan ediyor ve kime isterlerse kavuğu verebileceklerini söylüyordu. Önemli olan bu geleneğin sürmesiydi. Ahh Ferhan ahh…
Şimdi Sanat çevrelerinde, kavuk neden genç kuşaktan bir oyuncuya verilmedi gibisinden eleştiriler yapılacaktır. Vardı da Ferhan Şensoy mu vermedi! Zaten bu konuya, değer birini görmediğini söyleyerek açıklık getirdi. Daha popüler ve daha komik olanın hakkıdır diye düşünen çıkarsa eğer, işte o en büyük yanılgıdır. Meddah’ın geleneksel kavuğu, Ortaoyunu geleneğine en çok hizmet etmiş olanın ve illaki bir tiyatrocunun hakkıdır. Gerçek bir tiyatrocunun. Rasim Öztekin de, Nöbetçi Tiyatro’dan yetişmiş, bu geleneğe çok emek vermiş iyi bir tiyatro sanatçısıdır. Yani kavuk yerini bulmuştur. Zaten ‘kavuk’ kimdeyse, devir teslimde tamamen özgürdür. Bundan sonra zordur Rasim Öztekin’in işi. Öyle ya, tiyatroya yaşamını adayan oyuncuların sayısı giderek azalıyor. Eskiden, konservatuarların tiyatro bölümünü bitiren gençlerin gözü sahneden başka bir şey görmezdi. Şimdi, televizyon dizilerinde ünlenen kimi isimlerin tiyatro okuduğunu yıllar sonra öğreniyoruz! Yüzyılları aşarak gelen bu kavuk müzeye gitmemelidir ama mutlaka ona yakışan birinin başını taçlandırmalıdır. Hemen olmasa bile hak eden biri çıkacaktır diye umut etmek istiyorum.
Dün gece, Ses Tiyatrosu’nda, heyecan vardı, sevinç vardı, mutluluk vardı, gözyaşı vardı, vefa vardı, sevgi vardı, saygı vardı, emek vardı…Kel Hasan Efendi vardı, İsmail Dümbüllü vardı, Mühir Özkul vardı…Bu alemde hoş bir seda bırakmış daha nice ustalar vardı…’ Ferhan sen çok büyük adamsın, Türk Tiyatrosu’nun başına gelmiş en iyi şeylerden birisin, iyi ki varsın. O salonu dolduran herkesin, hepimizin, sana teşekkür ve minnet borcu var. Ses Tiyatrosu hala yaşıyorsa, o salondan hala alkış sesleri yükselebiliyorsa, senin kalemin, tiyatro tutkun, yüreğin ve cesaretin sayesindedir…
FOTOĞRAFLAR: GÜNEY ZEKİ GÖKER