Bayrak konulu yazısında; ülkenin birlik ve beraberliğinin özgürlüğünün, cumhuriyetin temsili olan bayrağın taşınmasındaki özensizliğe değindi.
Eğer bir mozaik olacaksa yapıştırıcısı cehalet değil, bilgi ve kültür olmalıdır.
BAYRAK TAŞIMA ŞEKLİ ÇELİŞKİLERLE DOLU
Son günlerde yaşadıklarımız ülkemizdeki çelişkilerin ne kadar keskin, yarılmaların ne kadar derin olduğunu yaralarımızın ne kadar arttığını bir kez daha gösterdi. Hükümet darbesini, siyasal yorumlarını bir yana bırakarak kültürel çöküntümüzün bir kaç göstergesi üzerinde durmak istiyorum. Herkesin bildiği tek bir fotoğraf karesi: Sakallı bir adam, Türk bayrağını bir önlük gibi boynundan bağlamış, elinde bir kemer (?) yerde yığılı askerleri dövüyor, etrafta can güvenliğimizi sağlama görevini yapacak olan emniyet mensupları olayı seyrediyor…
Önce bayraktan başlayalım: Bayrak özellikle muhafazakâr kesimlerde çok önem verilen birliğimizin, cumhuriyetimizin, devletimizin sembolü, hakkında Âkif başta olmak üzere sayısız şiir ve yazı yazılmış. Bu son günlerden bir kaç manzara ile böyle olup olmadığını gerekli saygıyı görüp görmediğini sorgulayalım: İlki söz konusu fotoğraftan. Bayrak sanki cellat ya da kasap önlüğü işlevine sahip görünüyor. Bağcılardan bir balkon görüntüsü: ‘Evin beyi’nin iç çamaşırları sakız gibi yıkanmış, aralarında ipte bir bayrak sallanıyor. Okmeydanı’ndan bir başka balkonda daha bir renk uyumu var: Bayrak çocukların renkli çamaşırları arasında balkon dışındaki ipte sallanıyor. Biraz ötede bir pencere pervazı: Rüzgar estikçe bayrak olduğu anlaşılabilen ama rengi kirden mora kaçmış bir bayrak, pervaza sıkışmış, evdekiler sanırım boşluğun oluşturduğu sesi engellediği için dokunmuyor. Bir başka balkonun dışında güneşlik ve balkonda oturanların görülmemesi için (?) kullanılan tüllerin arasında bir bayrak, güneş geldiğinde hem kırmızı dekoratif ışık veriyor hem de güneşi engelliyor. Yolda bir motorsiklet; sürücü muhtemelen evin reisi, bayrak elinde arkada bir hanım, muhtemelen eşi oturduğu yer deri olduğu için rahatsız olmuş ve bayrağı altına sermeyi tercih etmiş. Yine toplanmaya gidenlerden: Bayrağı minibüsün üstüne sermeyi tercih etmişler, ancak arka camda padişahlığın simgesi sandıkları ama Tanzimat’ın arması bulunuyor. Yani yüz elli yıllık değişim bir minibüs boyu. Başka bir minibüs bu kez bayrak motorun üstünde ama ön ve arka camda “Hakimiyet Allah’ın” yazısı. Eğer Demokrasi savunuluyorsa hakimiyet milletin, bu toplanma niye: Demokrasi savunulsun diye.. Darbe teşebbüsünden üç gün sonra saat gecenin üçü, mahallenin mümtaz gençleri motorlarının gürültüsünü on katına çıkararak tekbir sesleri ve meydan çağrılarıyla mahallede dolaşıyor… Belki de aynı gençler asker arkadaşlarını “en büyük asker bizim asker” diye uğurlamışlardı. O zaman hiç olmazsa saat akşamüstüydü… Bayrak kullanımlarına daha çok şey ekleyebiliriz: Pelerin, başörtüsü, bel kuşağı… sizlerde çevrenize bakın bu konuda halkımızın yaratıcığının sınırsızlığını göreceksiniz.
Fotoğraftan başka bir çağrışım: Yıllardır tüm dünyaya İslamcı terörizmin olmayacağını Müslümanlığın en hoşgörülü din olduğu, af ediciliğin ilk prensibi olduğunu anlatmaya çalıştı siyasetçilerimiz, din adamlarımız. Batıyı kıyımlar yaptığı için suçladılar. Şimdi bu manzaralar eşliğinde acaba ne diyeceğiz, kendi dininden kendi milletinden olanlara bunu yapan ‘diğerine’, ‘ötekine’ neler yapmaz… Bir de idam çağrılarına bakarsak, bu çağrılar kovboy filmlerindeki, ırk ayrımcılarının törensel idam ve yakma görüntülerini hatırlatmıyor mu? Hele bir de sosyal medyadaki öldürme çeşitleri önerilerini okuduğumuzda. Bunları yazanların okur yazar, üniversite mezunu olduklarını gördüğünüzde…
Bu yaralar nasıl kapanır: Politikacılarımız, din adamlarımız, yöneticilerimiz kin ve nefret söylemleri yerine barışçı söylemlere başladıklarında. Bunun için de bilim adamlarımız, sosyologlarımız, toplum psikolojisiyle uğraşanlarımız bunun nedenlerini sorgulayıp, çözüm önerileri bulmaya çalışmaya başladıklarında. İnsanımızın kafa karışıklığını gidermeliyiz. Eğer bir mozaik olacaksa yapıştırıcısı cehalet değil, bilgi ve kültür olmalıdır. Bu mücadelede en büyük yardımcı da sanatçılarımız olacaktır. Unutmayalım toplumsal yaraların en büyük sağaltıcısı sanatçılardır. Bayrak önlüklü işkencecilere rağmen, insanlık için barış için mücadele etmek gerekiyor.
HAMİ ÇAĞDAŞ
www.dirensanat.com