Yaz Okumaları
Hamlet Günümüzü Anlamaya Çalışıyor Hülya Karakaş’dan Shakespeare’in Kerimeleri
Hülya Karakaş’ı önce oyuncu, sonra yönetmen kimliğiyle tanıdım. Ardından, Sahnelerin Sultanları kitabıyla yazar Hülya Karakaş’la tanıştım. Kadın tiyatrocularla yapılmış söyleşileri kapsıyordu bu kitap. Öyle sıradan, rasgele söyleşiler değildi bunlar, belli bir konu çerçevesinde, “kadın olmak” üzerine yürütülmüş söyleşilerdi.. Sahnelerin Sultanları “yalnızca Türkiye tarihinin önemli bir bölümünü gözler önüne sermekle kalmıyor, sahnede kadın olmayı, bir anlamda bir kadınlık hikâyesini dile getiriyordu”. Bu arada, Hülya Karakaş’ı olaylar karşısındaki dik duruşuyla, inandığı konular karşısında susmayışıyla, mücadele edişiyle, kadınla ilgili her olayda, tiyatroyu savunmak için yapılan her eylemde varoluşuyla, bir sanatçıda varolması gereken mücadeleci kimliğiyle de tanıdık. Ve bu yıl, Shakespeare’in Kerimeleri’yle, Hüyla Karakaş’ı oyun yazarı olarak tanıyoruz..
Sözkonusu oyunda Hamlet 1600’lü yıllardan kalkıp günümüze gelir ve kendini Hamlet’in mezarcı sahnesini prova etmeye çalışan iki kadın oyuncunun karşısında bulur. Kendisini hâlâ Danimarka Krallığı’nda sanmaktadır. Bu ülkede de aynı Danimarka’daki gibi “kokuşmuş bir şeyler” olduğu için mi bir türlü anlayamamaktadır nerede olduğunu? Gelen Hamlet midir, yoksa Hamlet’in ruhu mu?…
Yazarın açık tiyatro biçiminden yararlanarak kaleme aldığı oyunda okur kendini eğlenceli bir Türkiye tartışması içinde bulur. Yazar okuru (seyirciyi) de edilginlikten kurtarıp etkin kılmakta, seyirciyle oyun arasında, Ali Poyrazoğlu’nun deyişiyle, bir suçortaklığı kurulmaktadır. Bu dört, beş satırda özetlediğimiz yalnızca oyunun bir kanavası; yoksa herbir anında okur kendini eğlenceli bir biçimde ülke gerçeklerinin içinde bulmaktadır. Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Uğur Mumcu… Gezi olayları, Ali İsmail Korkmazlar… bir bir boy gösterir. Yer yer kahkahalarla okuduğumuz oyunda Hülya karakaş çuvaldızı iğne gibi batırmaktadır.
Oyunculuk ve yönetmenlikten gelen deneyimleri yalnızca oyunun kurgulanmasında değil, başarılı diyaloglarında da kendini gösteriyor. Yanlış anlamalarla, yer yer dilin dilden çıkması, çift anlamlı sözcüklerin çok başarıyla kullanılmasıyla “absürd”ü çok güzel yakalamış. Güldürüyü bıçak sırtı bir dengede kullanarak “mizah silahını” başarıyla kullanmış.
Susup oturmak Hülya karakaş’a göre değil. Çağını yaşayan, çağının sorunlarıyla yakından ilgilenen, yaşanan acıları içinde hisseden bir sanatçı Karakaş. Birebir yaşadığı sorunları çok iyi analiz edip oyununun örgüsü içine yerleştirmiş. Ama bunu bir ders gibi sunmuyor kitabında, gerçek bir tiyatro metni olarak paylaşıyor okuruyla. Okurunun da çağını yorumlamasına yardımcı olmaya çalışıyor, ona bir pencere açıyor, bir anlamda çağına tanıklık ediyor.
Ne yazık ki çok az kitap okuyoruz. Hele oyun kitapları okurunun sayısı yok denecek kadar az. Bu nedenle de bu tür kitapları basan yayınevleri de oldukça sınırlı. Bu yüzden de piyesleri sahne ışıklarına çıkmamış yazarlar bilinmiyor, tanınmıyor, yok olup gidiyor; birçoğu oyun yazmaktan vazgeçiyor. Ve bizler “yerli oyun yazarı yetişmiyor” diye yakınıp duruyoruz. Bu nedenle tiyatro kitapları yayınlayan yayınevlerine ayrı bir saygım var. Shakespeare’in Kerimeleri’nin yayınlandığı Sıfırdan Yayınları da bunlardan biri.
Shakespeare’in Kerimeleri’ni sahnede görmüşseniz de, görmemişseniz de muhakkak alıp okuyun. Kendi hayal gücünüzü çalıştırdığınızda alacağınız zevki yaşayın ve bu piyesle birlikte çağınıza siz de tanıklık edin.
Yaşar İlksavaş