Moda Sahnesi tiyatro mevsimini Thomas Jonigk’in ‘Torun İstiyorum’ oyunu ile açıyor. Oyunun dilimize kazandıran Sibel Arslan Yeşilay ile Torun İstiyorum’u ve çeviri serüvenini konuştuk.
Bugüne kadar azımsanmayacak sayıda Almanca oyunu dilimize kazandırdınız. Torun İstiyorum’u seçmenizin özel bir nedeni var mı?
‘Torun İstiyorum’ çevirmen olarak ilk göz ağrılarımdan sayılır. Yılın oyunu seçilmiş, gencecik yazarına epeyce ödül kazandırmış bir metin olarak dikkatimi çekmişti önce. Okuyunca hayran kaldım ve bunu çevirmeliyim dedim. Özellikle gündelik dille, kapitalizmin dili ve şiirsel dil arasında kalmış farklı dili çok çekici geldi. Yer yer bulvar komedisi özellikleri taşıyan, inanılmaz mizahıyla ciddi ve ağır Alman oyunlarından epeyce farklı bir yerde duran bir metin vardı karşımda.
“Epeyce farklı” derken oyunun ‘ana tema’sını mı, konuyu işleyiş biçimini mi kastediyorsunuz?
Dehşetin, vahşetin, her türlü toplumsal baskının hayata geçirildiği bir burjuva cehennemi olarak aile kurumunu ve cinsel kimlikleri sorgulayan bir oyun Torun İstiyorum. Yüzeysel olmayan bir komedi, güldüren, ama bangır bangır da toplumsal eleştiri yapan, kendine özgü bir teatral dili olan bir metin, sağlam bir hiciv, grotesk bir metin. Oyunda yazar, aile kurumunu odak alarak sıkı bir toplumsal eleştiri yapıyor. Erkeklerin her şeye egemen olduğu, kadınların doğurganlık güçlerine güvendiği, dini kurumların hep güçlü olanın yanında yer aldığı ve çocukların da bütün bu olanları gözü kapalı kabul ettiği faşizan bir dünyayı karikatürize ederek cinsel rolleri tartışıyor.
“Kendine özgü teatral bir dil”i olduğundan söz ediyorsunuz. Buna bir örnek verebilirmisiniz?
Anne’nin en sevdiğim repliğinden alıntı yapayım yazarın diline örnek vermek için:
“ANNE: Be nerede yanlış yaptım acaba? Senin gelişen kişiliğini, kullanma talimatlarına harfiyen uyarak yüksek ısıda yıkadım hep, üzerine en hassas deterjanları en uygun miktarda döktüm. Senin bedeninin çarşafını hiçbir zaman renklilerle bir arada atmadım makineye, öteki renkler boya vermesin diye. Topluma seni bembeyaz, en canlı, en parlak renklerinle sunabileyim diye. Senin erkeklik organının yakasını kolaladım, vicdanını jilet gibi ütüledim ve seni o yağlı iş önlüklerinin uzağına astım. Ben elimden geleni yaptım, ama sen yine de başkalarının yağına bulaştın. Benim niyetimin yağ sökücü gücü bir işe yaramadı. Seni temizlemek istemiştim, ama mahvetmişim. Çünkü yağ lekelerin çıkmıyor.”
Daha önce de Moda Sahnesi ile çalıştınız. Sanırım iyi bir uyum yakalıyorsunuz ki serüven devam ediyor …
‘Torun İstiyorum’ Moda Sahnesi’nde sahnelenen üçüncü oyunum. En son Bu açıdan da çok şanslıyım çünkü oyunun yönetmeni Kemal Aydoğan’la çevirdiğim, hatta çevireceğim metinler üzerinde sık sık konuşuyoruz. Torun İstiyorum da Kemal’in iyi bildiği bir metindi. Ve şahane bir ekiple provadalar şu anda. Prömiyeri merak ve heyecanla bekliyorum doğrusu.
Bu sezon da devam eden Seviyoruz ve Hiçbir Şey Bilmiyoruz oyunundan ben daha çeviri üzerinde çalışırken haberdar olmuştu Moda Sahnesi ve çeviri biter bitmez de sahnelediler. Çok da başarılı oldu. Moda Sahnesi gibi müthiş bir ekiple birlikte çalışmak da çok keyifli tabii.
website:Oyun hakkında ayrıntılı bilgi almak için
Röportaj: Sabit Doğan