Tamer Levent: Sektörü Olmayan Sanat Mümkün mü?

0

 

Moskova da kentin bölgeleri “sektör” olarak anılıyor. 1.sektör, 5.sektör. İnsan topluluğunun yerleştiği ve bu yerleşikliği oluşturan sistemi tanımlıyor… 

tamer-dirensanat
Tamer Levent

Ekonomik anlamda ise sektör, maddi getirisi olan iş kolları guruplarının adı olarak anlaşılıyor. Tüm üniteleri ile bütünlük içinde, kimlik bulmuş, birim sistem .
Bizler, zaman zaman konuşmalarımızda sanat sektörü, sinema sektörü gibi sözler kullanıyoruz Oysa, bizim kullandığımız kelime, “sektör” tanımı ile uygunluk taşımıyor. Sanat kavramını, sadece “sanat ürünleri” ile anılan bir kavram zannettik. Bu nedenle, kültürel olarak, yaşam biçimimizi belirleme felsefesi olduğunu anlamadık. Böyle bir eğitim de görmedik. Bu nedenle, toplumsal anlamda, ortak  vizyon ve misyon eksikliğimiz var. Bu eksiklik yaşamın her alanında görülebilir. Sanat alanının sektörel kimlik oluşumunda da. Sanat alanının  yetkin kişileri ile sanat yönetimi ve işletmesi  sistemi kurulamıyor olmasında da;  Yasalarının yapılamamasında, yönetim biçimlerinin oluşamamasında, özlük haklarında, fikir haklarında…

Çok değer verdiğimiz  sanatı, sadece yücelterek, tanımlama gereği duymadan, kullanmaya başlamanın sıkıntılarını yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz. “O tarif edilmez, yapılır”, gibi mizah olanağı yaratan cümleler hala kullanılabiliyor. Toplumumuzun sanat algısını geliştirme doğrultusunda proje yapmamış, sanat eğitimi konusunu gereken önemle ele alacak şekilde algılamamışız.
Yani toplumu, kendi sanat kavramını keşfedecek bir eğitim sistemi ile buluşturmamışız. Sonra da bu toplumun sanat(eserine) ürününe ilgi duymasını beklemişiz.Bu ilgiyi göstermiş olan bir kesim var; Türkiye nüfusunun, binde 50’si ! Tanrının kendisini özel yarattığına kendini ve başkalarını inandırmaya çalışan icracılar; Amatör sanatı küçümsemeyi, okullarda sanat kol faaliyetlerini desteklememeyi, sanat eğitiminin ne olduğunu bilmeden ve tarif edemeden, ama ne iş yaptığı sorulduğunda kendine “Sanatçı” diyen bir insan gurubu yetişti bu toplumda.
Sanat eseri(ürünü) ile sanat kültürü birbirini tamamlayan kavramlardır, tıpkı ekmek ile insan vücudu gibi. Vücut sanat kavramı ise ekmek te sanat ürünüdür.
Geçen yazımda, sanat kavramının biyolojik olarak insan bünyesinde var olduğunu savunmuştum. Bu özellik, beynin sanat eseri(ürün) ile beslenmesidir. Toplumun yaratıcılığını ve insan lehine düşüncelerini harekete geçirmelidir. Bir toplumun sanat özelliği ne kadar gelişmişse, yaşam biçimi de o kadar gelişir. Kendi kendini yönetme ve demokrasi kültürünü ilerletmek isteği de.
Vurdumduymazlık yerine duyarlılı olmak, farkındalık, empati gibi kavramların gelişmesi makbul değerler olacaktır o zaman. İnsan sevgisi;doğa sevgisi;hayvan sevgisi; başkalarına yapılan haksızlık.Barış kavramının nasıl gerçekleşeceği; Kent yerleşimleri, şehir plancılığı,kent estetiği, doğru iletişim, kendini ifade etme, başkalarını anlamak,başkalarının hakkına saygı duymak… Halk sağlığında insan lehine yaratıcılık çalışmaları övgü bulacak ve daha da gelişmesi özendirilecektir.Böyle  kültür, sanat kültürüdür. Yani her  insanda organik olarak var olan ve beslenmesi gereken kültür.
Bireyin kendini yönetebilme kültürü. Problem çözme, keşif yapma, yaratıcılık! Bu nedenle antik Yunan’dan günümüze bütün filozoflar bu kültüre ulaşma felsefeleri oluşturmadılar mı? İşte, bu ihtiyaç sanat eserini(ürününü) varetmiştir.
 Sanata Evet , bu ihtiyaç ve ürün birlikteliğinin ortak akıl olmasını önermektedir. Bu nedenle, insanların hem kendilerini keşfetmeleri, hem de sanat eseri üretme hobilerini geliştirmeleri özendirilmelidir.
O zaman bizim toplumumuz da sanat eserine, daha bilinçli, bir ihtiyaç olarak, talepte bulunacaktır. Bu ortak kültür, yaşamın estetik kurallarını, etik ve adalet  özlemini de geliştirecektir. Politika, bu kuralları umursamadan yapılamıyacaktır. Siyaset sanatı kavramı bu kültür ile gelişecek, insanların sorunlarına  çözümler getirecek, yaşam sanatsallaşacaktır. O zaman  profesyonel “sanat eseri” talebi artacak,
toplumun kendisini onunla  karşılaştırmasına olanak verecektir. Fikir,sanat eserleri  ve  yaratıcıları korunacaktır. Yasalar hem gelişmeyi özendirecek, hemde onu besleyecek eserler üretmeyi; hem özendirecek hem de koruyacaktır!

Bu anlayış ile Sanata Evet denildiği zaman,değişen politikalar ile değişmeyen kalıcı bir kültür oluşacaktır. Sanata Evet, yaşamın sanatsallaşması için, toplumun sanat ile beslenmesini  talep etme düşüncesidir. Toplumun Sanat kavramını yaşamın her alanında uygulayacağı bir anlayış ile kaliteli yaşama ulaşılabilecektir.
Bu kültürün sürekli canlı tutulması için,sanat eseri üretimi, amatör çalışma mekanları,her mahallede sanat eğitimi merkezleri açılmalıdır.Bu uygulama,suç işlemeyi de önlemek için dünyada hızla gelişme gösteriyor! Profesyonellere gerekli çalışma ortamı ve olanakları sağlanmalıdır.Haklarının sağlanması için sahip olması gereken özellikleri tanımlanmalıdır.
Telif hakları yasası,fikri mülkiyet hakkı ve bu hakların sanat meslekleri kimlikleri ve yıpranması ile ilişkili çalışma şartları tanımları yapılmalıdır. O zaman sektör kelimesi bir anlam ifade edecektir.

Tabii biz o kadar alçak gönüllü olmaya alıştırılmış bir toplumuz ki,bütün bu söylediklerim olmayacak şeyler,benim kurduğum hayaller gibi gelebilir! Dünyada bu düzeye yıllar önce gelmiş,Asya,Avrupa, Amerika,Afrika ülkeleri varsa,bu benim söylediklerimin hayal olmadığının kanıtıdır.

Bizler de Sanata Evet‘i anlayarak bu vizyonu, misyona dönüştürebiliriz.

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.