Yaşam gerçeğiyle sahne gerçeğinin kesişme noktasında: SON ZENNE
Yolda yürürken yanımızdan gelip geçen, varlıklarının farkına bile varmadığımız sıradan insanlar. Bazıları gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde yer alır bu insanların, şöyle bir göz atıp geçiveririz. Bizim için sıradan haberlerdir bunlar; oysa birçoğunun gerisinde yaşanmış ne acılar, nice dramlar vardır, ve yaşanmamış, yaşanamamış onca şey…
Son Zenne’de de bu sıradan insanların sıradışı yaşamlarına tanıklık ediyoruz. Üçüncü sınıf bir müzikholün izbe bodrum katındaki küçücük bir oda. Zennenin hayal dünyasının renkleriyle canlandırmaya, renklendirmeye çalıştığı bir hücre sanki. Eniştesi Şahin cinsel eğilimlerini 16 yaşındayken fark etmiş, kendisiyle birlikte olurken ablası tarafından basılmışlar ve annesi tarafınından kapının önüne konmuş. Berbat bir müzikholde dans etmektedir. Dans onun yaşama sımsıkı sarılması için içinde büyüttüğü bir tutkudur. İşini bir sanatçı duyarlığıyla yapmakadır. “Ben göbek atmıyorum, dans ediyorum,” diye vurgular sık sık. Bir gün, babasını öldürdüğü için kendisini izleyen amcalarından kaçan Nesime’yle bu izbe bodrumda yolları kesişir. Birçok ortak noktaları vardır. İkisi de çocukluklarını hiç yaşamamıştır. İkisi de “ötekileştirilmiş”, ezilmiş, kullanılmış, yalnızlığa itilmiş insanlardır. Birbirlerine sıkı sıkıya sarılırlar. Hep bir kurtuluş umutları vardır. Ne ki, Şahin faktörünü hafife almışlardır…
Oyunu Nilüfer Bıyıklı’nın öyküsünden hareketle Serdar Saatman yazmış ve yönetmiş. Yazar olarak da, yönetmen olarak da kreşendosu yüksek bir oyuna imza atmış. Seyirci arabesk müzikler eşliğinde koltuğuna otururken sanki bir müzikhole girmiş gibi. Oyun, zennenin coşkulu dansıyla başlarken, dansın seyirciler arasında da yapılması bu duyguyu güçlendiriyor. Yani hem müzikholde müşteriyiz, hem de kırık hayatların seyircisi. Cinsel içerikli ve küfürlü dialoglar rahatsız edici olsa da bilmediğimiz bir dünyanın dili bu. Ayrıca duygusal anlarında zennenin kullandığı temiz sözcüklerle çelişmesi karşıtlıkları vurgulama açısından da önemli. Son Zenne keyifle başlayan, eğlendiren, yer yer güldüren, giderek seyirciyi tedirgin eden, sonunda da tokat gibi çarpan bir oyun.
Rejinin başarısında Zümrüt Şahin’in müziklerinin, özellikle de Uğur Can Arıkan’ın koreografisinin de büyük katkısı var. Ne müzik, ne de koreografi oyunu renklendirmek için kullanılmış. Oyunun içinden çıkan, oyunla bütünleşen yaratılar bunlar. İlk dansın coşkusu ve eğlendirici havası oyun sonundaki son dansa, hüzün dolu dansa hazırlıyor seyirciyi. Dansın tiyatroyla bütünleşip anlam kazandığı,yapıta anlam kattığı bir oyun Son Zenne.
Oğuz Şahin’in dekor-kostüm çalışması da rejiyle bütünleşmiş başarılı bir çalışma. Bodrum katı dekoru hem zennenin renkli hayal dünyasını, hem de sıkışmışlığını başarıyla yansıtıyor. Kullanılmayan gereksiz tek bir obje, hiçbir fazlalık yok sahnede.
Üç kişilik oyunda üç oyuncu da rollerini en doğru biçimde yorumluyor. İtilmiş, aşağılanmış, cinsel tacize uğramış, korunmasız ama yaşama gücüne sımsıkı sarılmış, yaşamak, ayakta kalmak için mücadelesini bırakmamış, hâlâ umudunu yitirmemiş “Nesime”de Sevtap Özaltun “bu rol başka türlü yorumlanamaz” dedirtiyor. Çok sevimli, kendini seyirciye hemen kabul ettiren bir kompozisyon çiziyor.
Zenne gibiler ne yazık ki toplum dışına itilirken, ötekileştirilirken hem ortada maço maço dolaşan, hem de eşcinsel bir ilişkiyi sürdüren, Zenne’yi her açıdan sömüren ve yine ne yazık ki sistemin içinde kendine yer bulan “Şahin”i Cansu Fırıncı sesi, fiziği ve oyunculuğuyla kusursuz yorumluyor; adeta bir prototip yaratıyor.
“Zenne”de Yarkın Ünsal seyirciyi büyüleyen muhteşem bir oyunculuk, muhteşem bir performans sergiliyor. “Muhteşem”, “olağanüstü” gibi abartılı sözcükler kullanmayı hiç sevmem ama Yarkın Ünsal bunu kesinlikle hak ediyor. Sahneye çıktığı ve ilk dansını yaptığı anda seyirciyle sıkı bir dialog kuruyor. Abartıdan uzak, yalın ve doğru bir oyunculuk sergiliyor. Duyguları bir bir geçiyor seyirciye. Yer yer güldürürken masumiyeti, dört elle sarıldığı hayal dünyası, çıkışı olmayan bir yolda ilerlemesi yüreğinizi burkuyor. Çok sıkı bir dans dersi aldığı ortada. Dans ederken de, oynarken de parmak uçlarına kadar hissediyor, hissettiriyor.Zenne’yi seyircinin sahiplenmesini sağlıyor. İzlediğim en başarılı oyunculuk performanslarından biri.
Son Zenne eski Yaşilçam filmleri duyarlığında, melodram kalıpları içinde yorumlanmış, ama abartıya kaçmamaya özen gösterilmiş, bu yılın özellikle oyunculuk açısından görülmesi gereken oyunlarından biri.
……………………………………………………………………………………………………………….