Craft Tiyatro tarafından sahnelenen ‘ Yutmak’ sıradışı üç kadının, özgürleşme ve iyileşme sürecini anlatan çarpıcı bir kadın oyunu.
Craft Tiyatro’nun ‘Yutmak’ oyununu, çağdaş İskoç yazar Stef Smith kaleme almış. Sıradışı,feminist bir kadın yazardan tam bir kadın oyunu. Çağ Çalışkur, dilimize çevirerek, İbrahim Çiçek, yöneterek, kadın oyuncular da karakterlere can vererek yazarın dünyasına dahil olmuş ve ortaya sezonun başarılı yapıtlarından biri çıkmış. Önce oyunun kadın karakterleriyle tanışalım. Birbirlerinden çok farklı oldukları halde, ‘Tuhaf’ lıkta birleşen üç kadınla…
Rebecca (Başak Daşman) : 10 yıl süren bir ilişkinin sonunda aldatılıp terk ediliyor. Adamın gitmesiyle bütün hayatı anlamını kaybediyor. O güne dek alıştığı her şey elinin altından kayıp gidiyor ve Rebecca bu dünyada kendini çok yalnız hissediyor. Varoluş nedeni bitiyor, daha önce hiç tanımadığı, bilmediği bir hayatın içinde savunmasız ve çaresiz kalıyor. Üstelik, hukuk bürosunda çalışmasına, yani evde oturan bir kadın olmamasına rağmen bir erkeğe yaslanmadan, kendini birey olarak ifade etmeyi bilmiyor!
Anna (Ece Dizdar) : İki yıldır kendini eve kapatmış, sokağa hiç adımını atmamış eski bir dansçı. Duyarlı ve hassas bir kadın. Dünyada yapılmış ve yapılmakta olan bütün kötülüklerden, patlayan bombalardan, savaşlardan, ölümlerden, yıkımlardan, yolunda gitmeden her şeyden kendini sorumlu tutuyor. Daha fazla bu acıya ortak olmamak adına da dış dünyayla bağlantısını kesiyor. Sürekli proje üretiyor, kırıp döküyor, parkeleri söküyor. Belgesel seyrederek, yemek bile yemeyerek iyileşmeyi bekliyor.
Samantha/Sam (Merve Dizdar): O, aslında kadın bedeninde doğmuş bir erkek. Bir rehabilitasyon merkezinde çalışıp, günlük yaşamını sürdürmeye çalışırken hep bir erkek gibi hissediyor, erkek gibi davranıyor, erkek gibi bir kadına aşık oluyor. Herkes onu Samantha olarak tanırken o Sam olmanın, kendisini öyle ispat etmenin peşinde. Dayak yese de, yüreği ve bedeni örselense de, inatla ‘Sam’ olarak yaşamak için diretiyor.
Stef Smith’in ‘Yutmak’ oyunu, arızalı ve tuhaf olarak tanımlayabileceğimiz bu üç kadının, yollarının kesişmesiyle başlayan özgürleşme, iyileşme ve kendini bulma sürecini anlatıyor. Rebecca ve Sam, duygusal anlamda bir yakınlık yaşarken, Rebecca üst kat komşusu Anna’ya yardım elini uzatıyor. Böylece, İlişkisinde tutsak, evinde tutsak, bedeninde tutsak bu üç kadın, birbirlerini tanıdıkça, birbirlerine dokundukça, özgürleşme yolunda ilk adımı da atmış oluyorlar.
Edinburgh’ta, Queen Margaret Üniversite’sinde Drama ve Tiyatro Sanatları’nı bitiren Stef Smith, kısa zamanda İskoçya’nın parlayan çağdaş oyun yazarlarından oldu. Yönetmenlik ve oyunculuk da yapan Smith’in oyunları dünyanın her yerinde çevriliyor ve sahneleniyor. Genç yazarın, 2013-2014 sezonunda, Theatre Uncut ve DOT işbirliğiyle, güncel ve politik durumları irdeleyen İstanbul kısa oyun projesi, Makas Oyunları’nda, Smoke (And Mirrors) / Duman (Ve Aynalar) oyunu sahnelenmişti.
Yazar, Yutmak’da, arızalı ve tuhaf sayılabilecek kadınlar üzerinden aslında, ‘Normal’ olarak kabul ettiğimiz tuhaflıkları da düşünmemizi istiyor. Hayatta ancak başımıza gelen olayları sindirebilirsek yani yutabilirsek özgür oluruz, kendi ayaklarımız üstünde durabiliriz, diyor. ‘Yaşamak için yutmalısınız, bunu denemelisiniz ’ in altını çiziyor. Eğer, cesaretle, meydan okuyarak, olayların üstüne gidip yutmayı başarır ve sindirirseniz ne ala, yoksa hayatın tuzakları sizi yutmak, kapmak ve öğütmek için hazır bekliyor.
ŞİDDET ORTAMINDA ŞİİRSELLİK
‘Yutmak’ın yönetmenliğini, ilk kez bu işe soyunan İbrahim Çiçek yapıyor. Craft Tiyatro’nun tüm oyunlarını izlediğim için İbrahim Çiçek’in, Craft’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu biliyorum. Mekan yönetiminden sorumlu olmuştur, oyunlarda casting direktörlüğü yapmıştır. Aynı zamanda da Craft Oyunculuk Atölyesi’ni bitirmiştir. Doğrusu yönetmen olarak karşıma çıkınca şaşırdım ve memnun oldum. Yurt dışında yönetmenlik eğitimi de alan İbrahim Çiçek, Craft’a yakışır bir oyun çıkarmış. Yazarın şiirsel dilini, sahneye aynı duyarlılıkla aktarmayı başarmış. Sahnede, kırıp döken, kesen, aynaları kıran, yüzünü parçalayan, kendi bedenlerine, evlerine, eşyalarına zarar veren, şiddet eyleminde olan kadınlar var.. Ama ellerinde hiçbir kesici alet yok! Vurma, kırma, parçalama eylemlerini sadece ve sadece rengarenk boyalarla ifade ediyorlar. Çekiç, bıçak, makas yerine boya kullanıyorlar! Aynaya çekiç yerine boya fırlatıyorlar, yüzlerini boyayla kesiyorlar! Bu karanlık oyunu renklerle aydınlatıyorlar. Cem Yılmazer’in, her kadın için ayrı renkte cam kare kutular ve kağıtlardan oluşan, yaratıcı dekor ve ışık tasarımı yönetmenin konseptine vurgu yapıp tamamlıyor.
Yutmak oyununun ‘’Tuhaf’ kadınları, uzun bir prova döneminden sonra, yazarın kendilerini hapsettiği dünyayı ve çıkış noktasını çok iyi özümsemiş, benimsemiş ve çözmüşler. DOT oyunlarında beğenerek izlediğim, başarısını sinemada da kanıtlayan Ece Dizdar’ın işi zor. Provalar sırasında elini kırmış, bir süre ara vermiş şimdi de eli sarılı olarak atelle oynuyor. Çok geçmiş olsun. Canlandırdığı Anna, elini her an sakatlayabilecek bir karakter olduğundan seyirci bunu rol gereği bile zannedebilir! Bu da Ece’nin Anna’ya bir armağanı! Aylardır kendi sesini dinleyerek yaşayan Anna’da, Ece Dizdar’ı, yalnızlığın çok sıkıcı olduğunu düşünen Rebecca’da Başak Daşman’ı ve ilk başrolü olan Samantha’da Merve Dizdar’ı ( Ece’yle kardeş değiller, sadece soyadı benzerliği) ayrı ayrı kutlamak isterim. Çok zor ve karmaşık bir tekstin altından, rollerine tutkuyla sarılarak, adeta meydan okuyarak, büyük başarıyla kalkıyorlar.
Seviyorum Craft Tiyatro’nun yaptığı işleri. Bu oyunun kadınlarını da sevdim. Ayrıca ‘Normal’ olmamayı sevdiğimi daha iyi anladım!
Rengin Uz
www.dirensanat.com