Hüznün   Elektromanyetik

Dalga   Boyu

___________________________________________________

 

Prof. Dr. Şahin Yenişehirlioğlu
Prof. Dr. Şahin Yenişehirlioğlu

Zifiri karanlık – simsiyah boşluk içinden gelen sesler konuşuyorlardı Eflâtun’un sohbetlerinde   olduğu gibi.

Uzay:   Gökyüzü.

Işıklar: Yağan yağmur damlaları , Kuzey Kutbu’ndaki gibi meteor sağanağı misali.

Karadelik: Yaşarken ölü olmak, intihar.

Atom altı parçacıklar: Sallanan sicimler, enerji.

Boşluk: Düşünen sözler. Turgenyev, Dostoyevski.

Gece: Boyluboyunca , kuran, gece tünelindeki akıl-duygu.

Sabah ışıkları.

Mekân: Mavi-beyaz eski bir salon.

Loca: Kırmızı kadife koltuklar.

İki gölge.

İki gölge: Bir yazar, bir öğret-ici-men.

Üç ses, eski bir dekor, ev, daça, bir konak .

Kahverengi, taba renkli çizmeli, yelekli bir adam. Hastayı tedavi eden bir hekim. Astronomi Profesö-

rü doktora inanmaz. O yaşlıdır, iyileşmeyeceğini düşünür.

Güzel bir kadın, beyaz giysili, sarışın bir kadın mutsuzluğun getirdiği çaresizliğin doruklarında, aşk ok-

yanusunda derinlere dalıyor.

Sokak, açlık ve sefaletle dolu; acıma, öfke, isyan.

 

Dr. ve bir başka yaşlı adam, güzel sarışın beyaz giysili kadına dönük bir   aşkla duyguların girdabında

boğuluyorlar.

 

Nal sesleri, araba, taşınan   bavullar. Nankörlük, bencillikle dolu ruh   halinin dışa vurumu.

Patlayan iki el silâh , tepki ve hâyâl   kırıklığının   yansıması.

 

Genç umutsuz evin kızının sitem dolu duygu dalgalanması.

 

Gitar sessizliğin sesi oluyor.   Mujikler evin sakinlerine   hizmet   ediyorlar.

 

Gökgürültüsü, fırtına, şimşek yüreklere   yağan yağmuru muştuluyor. Umut mu, koyu karamsarlık mı?…

Melânkoli doğuyor, göğü,   atmosferi   kaplıyor.

 

İnsan, yalnız ve çaresizdir. Gideceği yer neresidir?… Neresidir gideceği yer?…

 

Umutsuzluğun girdabında,

Yalnızlığın   doruğunda,

Tükendin bir kere   sen,

Ey sevgili,

Ey sevgili,

Aşkım, seni,

Buldu gecenin karanlığında,

Duygu derdini,

Terketme beni,

Terketme   beni.

 

Işıklar söndü.   İnsan sesleri uzaklaştı, kayboldu.

 

Gölgelerden biri sessizliğin boğucu derinliğinde dibe vurdu. Bu, kendisiydi.

 

Büyük siyah şapkasını   taktı, pardessüsünün yırtık kemerini düğümledi. Bastonununa   yaslanaraktan

kırmızı koltuklu salonu seyretmeye koyuldu. Sahnede kendini gördü. Ama tek başınaydı. Dağılmıştı,

topluyordu   kendini. Boşluk içinde geriye döndü, locadan çıktı. İşaret parmağıyla hafifçe havaya do-

kundu. Birkaç basamağı zarzor indi. Güzel binayı terkederken   hafifçe başını sağa çevirdi, afişi gördü.

Oyun:   Tiyatro oyunu.   Bir felsefe.

Yazan: Çehov.

Çeviren:   Ataol Behramoğlu.

Yöneten:   Erhan Gökgücü.

 

Bir ıslık sesi, ıslıkla bir şarkı nağmesi: Yul Brynner.

 

Gölge, arkadaşı gölgeyle birlikte  usulca taş merdivenleri indi. Boş bir alanda gökyüzüne baktılar. So-

ğuk serin bir sonbaharda akşamüstü gökyüzünü mavi, gri, pembe, kızıl bulutlar kaplamıştı. Sarı yap-

raklar yerde uçuşuyor, hafif rüzgârda birbirleriyle sevişiyorlardı.

 

Gölge diğer gölgeye dedi ki; yer yarılsa dibine insek. Her şey ölüyor, galaksiler bile. Hiç bir şey kalmı-

yor, atom altı parçacıklara dağılıyor. Evrende herşey bir varmış bir yokmuş. Evren bile.

 

Ağır aksak sonsuz derinliğe yürürlerken kimsesiz dönme dolaba baktılar, arkadan bir ses işittiler. Çehov

onlara el sallıyordu: Vanya Dayı.

03, mike, 6102 – Arakna.

 

Dedi Derûn-î ibn Derûn-î.

 

Prof.Dr. Şahin Yenişehirlioğlu

Bunlara Da Gözatabilirsiniz

dalga boyu ile ilgili aramalar

ışığın dalga boyu formülü

dalga boyu soruları

dalga boyu nelere bağlıdır

renklerin dalga boyu

ışığın dalga boyu nedir

dalga boyu deniz

dalga boyu spektrumu

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.