New York’ta hava trafiği kontrol merkezinde çalışan Dylan Branson, kariyerinin zirvesindedir. Bir gün, saat 2:22’de bir ışık huzmesi yüzünden birkaç saniyeliğine kör olup gözünü açıncaya kadar iki uçağın neredeyse havada çarpışmasına neden olmasıyla hayatı tepetaklak olur. Bir süreliğine işinden uzaklaştırılan Dylan, bir süre sonra her gün aynı saatte, aynı seslerin ve olayların birbirini tekrar etmeye başladığını fark eder. Giderek artan bu tekrarlar, onu her gün saat 2:22’de gizemli bir biçimde Grand Central Terminali’ne çeker. Bir sanat galerisinde çalışan güzeller güzeli Sarah tesadüfen tanışan Dylan, onun da çarpışmak üzere olan uçaklardan birinin yolcusu olduğunu öğrenir. Sarah ile karmaşık bir ilişkinin içine sürüklendikçe geçmişin döngüsünü kırıp, zamanın kontrolünü yeniden eline alması gerektiğini fark edecektir.
2:22’YE DOĞRU GERİ SAYIM
Filme nasıl karar verildi? senaryo okunduğunda nasıl değerlendirildi?
Avustralyalı yönetmen ve yapımcı PAUL CURRIE’nin 2:22 ile tanışması, TODD STEIN’in cesur ve güçlü senaryosunu okumasıyla gerçekleşir. “Todd Stein senaryosunda hayata, büyüleyici bir şekilde karma penceresinden bakıyordu,” diye hatırlıyor Currie. “Hikayeyi ilk yazmaya başladığı sıralarda Todd, birtakım sağlık sorunları yaşıyordu. Bu durum, hikayeyi yazarken ona bambaşka bir ufuk açtı. Senaryoyu okur okumaz, ‘bu, yönetmen olarak DNA’ma işlenmiş bir hikaye,’ dedim. Todd, karanlık bir senaryo yazmıştı ama gerilimin içinde zamanın akışında yayılan bir sevgi fikrinin, sevgi benliğinin olduğunu hissedebiliyordum.” Currie şöyle devam ediyor: “Senaryoyu okuduğum ilk andan itibaren, 2:22’nin birçok katmanı olan, ender bulunan ticari projelerden biri olduğunu fark ettim. Todd’a, filmi bir yönetmen olarak nasıl yorumladığımı söyledim. Zekice kurgulanmış bir romantik gerilim yapmak istiyordum. Sinemasal, içgüdülerimize dayalı ve gizemli bir film olacaktı. İlk andan son ana kadar izleyicilere güçlü ve heyecanlı bir yolculuk yaşatan bir film olmalıydı.” “Senaryoyu birlikte yazanlardan Nathan Parker, tam da karakterleri geliştirdiğimiz ve ana hikayenin bazı ayrıntılarını cilalamaya başladığımız anda ekibe katıldı. Nathan, AY (Moon, 2009) gibi fantastik bağımsız filmlerin de senaristliğini yapmış, kendini kanıtlamış bir isim. Hikayenin ana çatısını kurmada ve hava trafiği kontrol sahnesini senaryoya adapte etme konusunda Nathan’ın değerli yardımları oldu. Hem yönetmen, hem de senarist olarak söylemeliyim ki, bu iki tutkulu ve yetenekli sanatçıyla çalıştığım için kendimi şanslı hissediyorum.” 2013’ün sonlarına doğru ekibe yardımcı yapımcı olarak dahil olan STEVE HUTENSKY de, tıpkı Currie gibi, kendisini 2:22’nin gizemli ve eşsiz evrenine kaptırdı.
“Bizi asıl ilgilendiren, filmi ne kadar bütçe ile çekeceğimizden çok, elimizdeki bütçeyle en kaliteli işi nerede çıkaracağımızdı,” diyor Hutensky. Paul’un ve Terasa’nın Avustralyalı olmasının da etkisiyle, bunun için en doğru yerin Avustralya olduğuna karar verdik. Muhteşem ve yaratıcı ekibimizle Sidney’de bir New York yaratabileceğimizi gördük.” Kısa bir süre sonra, projenin Avustralya ayağını yürütmek için ekibe JODI MATTERSON’ın dahil olduğunu belirtiyor Hutensky. “Jodi, projenin Avustralya ayağını yürütmek için listemdeki ilk isimdi. Şansımız yaver gitti ve senaryoya bayıldı.” Matterson şöyle diyor: “Steve ve Paul senaryoyu bana gönderdiklerinde, merkezine romantik bir ilişkiyi alan bir gerilim filmi yapma fikri hoşuma gitti. 2:22’yi türünün diğer filmlerinden gerçekten ayıran şey bu. Aralarındaki bağın ve sevginin zaman kavramını ortadan kaldırdığı bu karakterlerin etrafında bir film kurmayı ilgi çekici buldum.” Yönetmen Paul Currie, şöyle toparlıyor: “Yeni bir soluk getirecek orijinal bir film yapmak için hepimiz elimizden geleni yaptık. Herkes, yapımın her aşamasında her şeyini verdi.”
KARAKTERLER
Filmin karekter analizlemesini nasıl yaptınız?
2:22’nin gizemlerini anlamak için filmin merkezindeki üç karakter anahtar işlevi görüyor. Dylan Branson (MICHIEL HUISMAN) Dylan karakterini canlandıran MICHIEL HUISMAN hislerini şöyle dile getiriyor: “Dylan’ın hayatı, bir yandan, tekrar tekrar yaşadığı ve her seferinde daha da tehditkar bir hale dönüşen olaylar silsilesi yüzünden kontrolden çıkıyor. Diğer yandan, Sarah ile tanışmasıyla birlikte yaşama olan tutkusu artıyor. Tekrarlar arttıkça daha tehlikeli hale geliyorlar. Dylan, hem Sarah’ı hem kendini güvene almak için zamanın önüne geçip, bu tekrarları durdurması gerektiğinin farkına varıyor.”
“Bu rolü isteme sebeplerimden biri, bu karakteri kendi dünyasında inşa etme şansına sahip olmamdı. Hava trafik kontrolcülerinin dünyalarına dair hiçbir bilgim yoktu. Dünyanın farklı yerlerinde çekimlerim olduğunda, hemen hemen her hafta uçağa biniyorum ama o uçağın inişi ve kalkışında ne kadar çok insanın payı olduğuna dair en ufak şey bilmiyordum.” Birtakım uygulamalardan hava trafik kontrolcülerinin konuşmalarını dinleyen Huisman, Avustralya’ya gittiğinde, iki gün boyunca hava trafik kontrolcüleriyle vakit geçirdi. “Bir noktadan sonra filmde söylediğim her şeyi neden ve nasıl söyleyebildiğimi anlamaya başladım. Bu, ilk adımdı. Her sabah makyajda uçak numaralarını ezberliyordum. Böylece bu rakamları neredeyse rüyamda görebilecek hale geliyordum çünkü Dylan, bu numaralarla yatıp kalkıyor.” Sarah Barton (TERESA PALMER) Karakteri canlandıran TERESA PALMER, şöyle diyor: “Sarah, karmaşık bir karakter. Ayakları yere basan, hayatında birçok gelgitin olduğu biri. Sanat dünyasında yetişmiş olmasına rağmen, en büyük hayali dansçı olmak. Kaderinde yazılı olan hayatını yaşamadığını düşünüyor ve bu yüzden duyguları karmakarışık bir hal alıyor. Dylan ile tanıştığında yapbozun kayıp parçasını tamamlamış oldu. Hayatta bir kez karşınıza çıkacak bir kimyaya sahipler.”
Michiel Huisman, perdede bir çifti canlandırmaktan şöyle bahsediyor: “Teresa ile bu ilişki üzerinde kafa patlatmaya başladığımızda, Dylan ile Sarah’ın çekiminin ne kadar özel ve eşsiz olduğunu gösterebilmek için üzerinde çalışmamız gereken beş ya da altı tane sahne olduğunu fark ettik. Ondan sonrası çok hızlı geldi.” “Bu beş ya da altı sahnede onların aşkını, bağlarını ve tutkularını göstermek zorunda olduğumuzu hissettik. Bunu yapmanın en iyi yolunun da, kağıda dökmek zorunda olmadığın anları bulmaktan geçtiğini fark ettik. Bu durumlar, bazen anlık gelişir. Biz de böyle birkaç anın filme girmesine izin verdik.”
Yapımcı Steve Hutensky, oyuncu seçimleri için kısa ama öz konuşuyor: “Doğru yerde, doğru insanları bulduk. Yıldız olma basamaklarını hızla çıkan, muazzam derecede yetenekli ve işbirliğine yatkın oyuncuları bulduk. Her ikisi de müstesna isimler. Çok şanslı olduğumuzu söylemeliyim.”
OYUNCULAR
TERESA PALMER Projeye,
2011’de senaryoyu okuduğunda eklenen Avustralyalı genç oyuncu Teresa Palmer, şöyle diyor: “Hikayenin katmanlı yapısı, aklımı aldı. Paul ile bir araya geldiğimde, filmde nasıl bir atmosfer yaratmak istediğini gösteren bir klip izletti bana. O an, işi istediğime karar verdim.” Seçimlerde Currie’nin çalışma şeklinden memnun kalan ve Currie’nin tutkusu ve yeni şeyler denemekten kaçınmayan yapısından etkilenen Teresa Palmer için, Currie şunları söylüyor: “Zarafet dolu bir aktris. Oyunculuğunun sınırı yok. Her an, her duyguya reaksiyon verebiliyor ve orijinal fikirlerle dolup taşıyor. En çok, doğaçlama yapmaktan korkmamasına bayıldım.” Yapım öncesi süreçte projeye birçok isim dahil olup çekilirken, Palmer projeden hiç kopmadı. “Teresa’nın bizimle kalmasını hep istedim,” diyor Currie. “Tüm yolculuğumuz boyunca da projeye sadık kaldı.” Michiel Huisman, Palmer hakkında şunları söylüyor: “Teresa ile çalışmaktan büyük keyif aldım. Ortaya çıkardığımız işten çok memnunum. Birlikte Dylan ile Sarah’ın hikayesinin temelini bulup onu hayata geçirebildiğimiz için oldukça gururluyum.
Palmer, hislerini şöyle dile getiriyor: “Sarah’nın kim olduğunu, dış görünüşünün nasıl olduğunu, nasıl yürüdüğünü, geçmişinde neler yattığını iliklerime kadar hissediyordum. Paul, yolunuzu açan bir yönetmen. Sarah ile ilgili sahip olduğum fikirleri tutkuyla sahiplendi.”
MICHIEL HUISMAN Paul Currie şöyle diyor: “Steve ve eşi Bruna, Michiel’in de oynadığı VAHŞİ BÖLGE’de çalışmışlardı. Bruna, Michiel’i dilinden düşürmüyordu. Özgün bir oyuncu, sevecen ve muhteşem bir insan olduğunu söyleyip duruyordu.” Huisman’ın senaryoyu okumasından sonra Skype’tan görüşen ikiliden Currie, “malzemeyle ilgili ortak hisler beslediklerini” dile getiriyor. Huisman ise şöyle diyor: “Senaryo bana ulaştığı için çok şanslıyım. Paul ile çalışmanın bir işbirliğine dönüşeceğini, kendi fikirlerimi projeye katabileceğimi hissettim. Bu ihtimal beni çok heyecanlandırdı. Şansıma, Paul da heyecanımı paylaşıyormuş.” Currie ve Huisman, altı hafta boyunca haftada iki üç defa Skype üzerinden iletişim halinde kaldılar. “Skype’ı kullandık çünkü her ne kadar çekimlerden iki hafta önce ekibe katılabilecek olsam da, hikayenin temposunu kurmak için yeterli bir zaman değildi bu,” diye anlatıyor Huisman. “Seyircinin hikayeyi çok net biçimde deneyimleyebilmesi için hikayedeki her noktayı anladığımdan emin olmalıydım. Her sahneyi, Dylan’ın geçmişi hakkında her şeyi konuştuk. Çekimler sırasında işlemediğini gördüğümüz bir şeyi, Skype sohbetlerimizde konuştuğumuz şeylerle değiştirebiliyorduk böylece.”
Huisman, “Bir yönetmene gidip, ‘Bu sahneyi milyonlarca kez konuştuk ama bu sahne, böyle değil de şöyle olmalı. Ne dersin?’ diyebildiğim bir özgürlük hissini çok nadiren yaşadım. Bu durumlarda Paul’un tepkisi her zaman, ‘Haklısın, haydi öyle yapalım,’ oluyordu. Bu, çok eğlenceliydi.” Paul Currie ile Çalışmak Teresa Palmer: “Paul’un muhteşem bir enerjisi var. Bu pozitif enerjisinin etrafındaki insanlara etkisinin de farkında. Bir gün bile moralinin bozuk olduğunu görmedim. Hedefe kilitlenmiş haldeydi. Tam bir sahne çekilirken, yeni fikirlerle gelebiliyordu. Sahne çekilirken ben sağa doğru gidiyorsam, o sol taraftan bir şeyler bağırıp beni yepyeni bir yola sokabiliyordu. Bu, radikal, ilginç ve çok canlı bir deneyimdi.” Steve Hutensky: “Paul Currie, sıra dışı derecede yetenekli biri. Yeteneğinin sırrıysa, oyuncularıyla çalışma şeklinde yatıyor. Michiel ve Teresa’nın bambaşka oyunculuk stilleri olmasına rağmen, Paul’un bu oyuncuların en iyi performanslarına imza atmalarına yardımcı olduğuna inanıyorum. Paul, herkesle kendi dilinde konuşmayı, motive etmeyi ve zorlamayı çok iyi biliyor.”
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Paul Currie Yapımcılar: Steve Hutensky, Jodi Matterson, Paul Currie
Görüntü Yönetmeni: David Eggby
Senarist: Todd Stein, Nathan Parker
Müzik: Lisa Gerard, James Orr
Oyuncular: Michiel Huisman, Teresa Palmer, Sam
Reid Süre: 98 dakika