Şiddetli casus hikayesinin özündeki güçlü kadın
Yıl 1989… Berlin Duvarı’nın yıkılmasından hemen önce…
Hikaye, gizli bir MI6 ajanı olan James Gasciogne’nin (Hargrave) Rus casusu Yuri Bakhtin (Johanneson) tarafından sokakta öldürülmesiyle başlıyor…Johanneson, öldürdüğü Hargrave’denin kolundan özel bir saat çalıyor, söz konusu saat, dünyanın dört bir yanındaki gizli ajanların gerçek kimliklerini içerecek şekilde programlanmış ve Rusların elinden alması için MI6 başkanları Eric Grey (Jones) ve Chief ‘C’ ( Faulkner) MI6’nın üst düzey temsilcisi Lorraine Broughton’u (Theron) bu iş için görevlendirirler. Ölen Gasciogne ile gizli bir ilişkisi olan Broughton için bu görev bir intikam olayına dönüşecektir… Berlin’e gönderilen Lorraine, orada yaşayan, gizli casus David Percival (McAvoy) ile bu süreçte birlikte çalışacak ve saati bulmaya çalışırken kendisinden sonra gönderilen çok sayıda suikastçının hedefi olmasıyla olaylar gelişecektir….
Konu hakkında daha fazla bilgi vermeden, filmde gözüme çarpan detaylar neler onlara bir göz atalım;
* 2012’de Oni Press firması tarafından basılan “The Coldest City” isimli çizgi roman uyarlaması.
* Atomic Blonde, Lorraine’ın (Theron) Berlin’deki zamanının ayrıntılarını hatırlamaya zorlandığı karanlık ve dumanlı bir sorgulama odasında geçen ve hikayenin flashback yoluyla seyirciye aktarıldığı bir casus filmi.
* John Wick ve Deadpool serilerinin altına başarısıyla imza atan ve filmlerinde yansıttığı tarzdan dolayı dikkat çeken yönetmen David Leitch bu filmde de kendi tarzını oldukça iyi yansıtmış.
* Filmin en dikkat çekici ve seyirciyi tetikte tutan yanı hiç şüphesiz Charlize Theron’un MI6 yetkililerinin karşısında buz gibi duran, kendinden oldukça emin tavrı. Fakat Theron’un bu masa başı konuşmaları filmin akıcılığını sekteye uğratmış.
* Charlize Theron dövüş sahnelerinde dublör kullanmamış ve bu sahnelerde dişleri zarar görmüş.
* O dönemdeki Berlin şehrinin kasvetli havası beyaz perdeye çok iyi yansımış.
* Filmin içerisinde işlemeye çalışılan Berlin duvarıyla ilgili politik yapı doğru bir şekilde oluşturulamamış ve bu durum filme sadece görsel bir malzeme sağlamış. Filmin bir yerinde kullanılan aksiyon ile Berlin duvarının yıkılış kısmı Leitch tarafından güzel bağlanmış.
* Aksiyon sahneleriyle bezenmiş filmin fragmanı, filmin ilk yarısı için sizi yanılgıya düşürebilir. Filmin ikinci yarısında izleyeceğiniz bütün aksiyon sahneler fragmana yerleştirilmiş. Hal böyle olunca ilk yarıda filmle ilgili yanılgıya düşebilirsiniz.
* Film akıcı bir kurguya sahip değildi. Özellikle ilk yarı halsiz bir aksiyon filmine benziyordu.
* 3D gerçekçiliğine oldukça yaklaşan bir film olmuş fakat vizyona 3D özelliği ile girmedi. Bu özelliğe sahip olan bir film olsaydı, özellikle aksiyon sahneleri için mükemmel bir görsel şölen olurdu.
* Filmde adrenali devam ettirmek için seçilen soundtrackler oldukça başarılıydı. Müziklerle film benzersiz bir stilde işlenmiş.
* Charlize Theron’un bu filmle dişi John Wick (Keanu Reeves) olarak anılmasının en büyük nedenlerinden biri, John Wick filmindeki Reeves gibi, donuk, duyguları okunmayan durağan bir casus oluşu. Tabi iki filmin yönetmeni de aynı isim olunca hiç kuşkusuz bu yakıştırmanın yapılması da olağan. Hatta ileride Theron ve Reeves’ı, oynadıkları karakterlerle birlikte aynı projede görürseniz şaşırmayın. Sanki bunun temelleri şimdiden atılıyor gibi. “Kasımda Aşk Başkadır ” filminden sonra onları birarada görmeyi şahsen ben isterim.
* Bazı sahnelerde Charlize Theron’u biran Ajda Pekkan sandım, o kadar çok benziyorlar ki. İzlediğinizde mutlaka buna dikkat edin.
* Filmde beni en etkileyen ve soluksuz bir heyecana mahkum eden kısmı, Charlize Theron’un Berlin de bir apartmanda gerçekleştirdiği dövüş sahnesi oldu. Leitch, Tarantino filmlerinden etkilenmişcesine (Killy Bill – Uma Thurman dövüş sahnesi) benzerlikler vardı. Hatta sahneyi izlerken Tarantino’dan bir dövüş sahnesi izliyorum hissine kapıldım. Yönetmenin kullandığı müzik, dövüş detayları, aksiyonun zirvede oluşu resmen görsel bir şölendi.
* Film, değişen dünya düzeni hakkında birşeyler ifade etmeye çalışmış fakat bu durum çok havada kalmış.
* Monster filmi ile daha da dikkatimi çeken Theron, kötü karakterleri oynamayı imtina etmeden şaşırtan rollerle karşımıza çıkmasını takdir ediyorum. “The Fate Of Thé Furios” (Hızlı ve Öfkeli) filminde oynadığı, kötü bir kadın karakteri olarak tabir edeceğim “Cipher’ı” ondan başkası bu kadar iyi oynayamazdı. Bazı filmler vardır o oyuncu ile bütünleştirdiğimiz, o oyuncu olmazsa olmaz dediğimiz. Mesela size örnek vermem gerekirse; ilk aklıma gelen Yüzüklerin efendisindeki Frodo karakterini canlandıran Elijah Wood, Görevimiz Tehlike filminde Tom Cruise, Rocky ile Sylvester Stallone, Şarlo ile Charlie Chaplin gibi bu örnekler daha da uzar gider. İşte Atomic Blonde filminde Lorraine Broughton karakteri için Theron’dan başka kimse olmaz, olamazdı.
* Filmde oynayan diğer oyunculardan James McAvoy (izleyenler Xmen serilerinden Profesör X olarak hatırlayacaktır) Theron’un karşısında ezilmeden iyi bir performans sergiliyor. Bundan önce ki Split (Parçalanmış) filminde 23 farklı kişiliği canlandıran ve adeta bizlere oyunculuk dersi veren McAvoy ismini ileride sıklıkla duyacağımız kesin. (Split filmini McAvoy performansı için mutlaka izleyin )
Sarışın Bomba Filminde Ticari Sahneler
* Filmin gişesini etkilemesi için konulan bazı ticari sahneler vardır. Bunlardan en bilinen ve en dikkat çekeni erotik sahneler ve çıplaklıktır. Özellikle isim bir oyuncunun erotizm içeren sahnesi filmin gişesi etkileyen önemli unsurlardandır. Hal böyle olunca son zamanlarda, özellikle Amerikan sinemasında bu durum oldukça revaçta. Çoğu filmde erotik bir sahne ve çıplaklık görmüyorsanız o filmin Amerikan sineması olduğuna şüphe ile bakın. Zaten bizdeki gibi eski Türkan Şoray kanunları Amerikan sinemasında mevzu bahis bile değil. O yüzden durum normal. Çıplaklık ve filmlerde olan erotizme karşı biri değilim fakat konu bütünlüğüne hizmet etmeyen, ticari kaygı içeren sahnelere oldukça doluyum. Maalesef bu filmde de konu bütünlüğüne hizmet etmeyen, içerisine sıkıştırılmış Sofia Boutella ile Theron’un seks sahneleri var. Film seyirciyi aksiyondan yakalayamıyorsa emin olun bu ikilinin erotik sahnelerinde yakalayacaktır.
* Atomic Blonde pek çok açıdan etkileyici ancak hikayesini anlatmanın yolu tamamıyle karışık bir film.
Mehmet Çiftçi
www.dirensanat.com
sarışın bomba filminin oyuncıları, sarışın bomba film hakkında eleştiriler,sarışın bomba filmi hakkında yorumlar, sarışın bomba filminin konusu, sarışın bomba filmi hakkında değerlendirme yazıları, sarışın bomba film izle, sarışın bomba filminin yönetmeni,Charlize Theron oynadığı sarışın bomba filmi yakında sinemalarda, charlize theron filmleri,
Charlize Theron hayranı olarak filmi izledim hüsrana uğradım. Tespitleriniz nokta atışı olmuş aynı fikirdeyim.
Kalemine saglik kardesim.Elestirilerini ekip olarak titizlikle takip ediyoruz.Dirensanat.com bilgisayarlarimizda favori kisminda ilk sirada.Filmi ilk ciktigi hafta esimle izledim.Yazdigin gibi ilk yarida biz de cok sıkıldık.Hatta Ruben’e hadi cikalim dedigimi hatirliyorum.Neyseki ikinci yari biraz daha iyiydi gittigimize deydi dedik 😉 Tekrar tekrar ellerine saglik Mehmetcim,sevgiler.
dövüş sahneleri ile Chralize throne haricinde filmde bi numara yok
John Wick daha başarılı bir casus filmi.Bu film onun yanında sönük kalmış.Sadece aksiyon sahnelerini beğendim aaa birde yazısını beğendim ;+)
Artistik bir film.Biz de dün izledik.Bir etki bıraktımı……..koca bir hayırrrrrrrrr.Demecinizdeki gereksiz erotizm olayına sonuna kadar katılıyorum.Çok lüzumsuz sahnelerdi.Daha iyi bir film olabilirmiş.Teşekkürler
Ben de aynı fikirdeyim.Yer yer iyi yer yer sıkıcı.Dövüş sahnesi aklımda kalan.Nete düşmesini brkleyin.
Mehmetcim çok güzel yazmışsın kalemine sağlık.Figenin de selamı var.Sevgiler
Yönetmen bir tarz tutturmaya çalışmış bence başarılı olamamış.Filmin ilk yarısında çok sıkıldım.Yqzdığınız gibi bende fragmana aldanıp gittim.2.yarı ilk yariya göre daha iyi.Seyredelimmi derseniz bence dvdsini alın izleyin.