Bir Hayvanat Bahçesi

2017-2018 tiyatro mevsimi oldukça yoğun başladı. Nitelik olarak daha bilmiyoruz ama nicelik olarak oyun sayısı oldukça yüksek. Yani oyundan oyuna koşacağımız yeni bir mevsim başlıyor. Bu kadar çok oyun olunca ilk hangisinden başlasam diye düşündüm önce. Bir plan yapmam gerekiyordu. Hürriyet Gazetesi’ndeki “Bu Sezon Mutlaka İzlemeniz Gereken 10 Oyun” başlıklı yazı aklıma geldi. Hani Bahar Çuhadar, Asu Maro, Leman Yılmaz ve Ragıp Ertuğrul’un oyunları daha görmeden yaptıkları, kendilerini bir anlamda heyecanlandıran oyunlardan yaptıklarını söyledikleri o seçki.

Yaşar İlksavaş
Twitter @Yasarilksavas

Tabii ki bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok ama ben de, beni heyecanlandıran oyunları bir sıralayayım dedim. Müzikallerden, müzikli oyunlardan oldum olası keyif almışımdır, genç tiyatrocular beni hep heyecanlandırmıştır, yeni yorumları, yeni denemeleri tiyatromuza renk katmakta; genç yazarlar da benim için ayrı bir heyecan konusu olmuştur her zaman; kimi tiyatroların oyuncu kadrolarını, o birbirinden başarılı ünlü oyunculardan oluşan kadrolarını görünce o oyunları görmek için heyecan duymamak mümkün değil, ama adını duymadığımız öyle yetenekli genç oyuncular çıkıyor ki…Oyuncuya göre de bir sıralama yapmam mümkün değil. Aynı şey yönetmenler için de söz konusu. Daha başka kıstaslar da bulmaya çalıştım… Ne yaparsam yapayım beceremedim… Böyle bir sıralama yapmak için ben yukarıdaki dört arkadaşımız kadar öngörülü değilmişim anlaşılan. Zaten böyle bir sıralama yapmaya çalışırken beni asıl heyecanlandıranın ne tek başına yönetmen, ne tek başına oyun, ne de tek başına oyuncular olduğunu, yalnızca tiyatro olduğunu, her anlamıyla tiyatronun kendisi olduğunu anladım. Ve en yakın tarihli oyuna giderek tiyatro mevsimini açtım: Çolpan İlhan-Sadri Alışık Tiyatrosu’ndaki Bir Hayvanat Bahçesi’ne gittim.

Bir Hayvanat Bahçesi Hikâyesi adıyla sahnelenen oyun, “Kim Korkar Hain Kurttan” yapıtıyla dünyaca tanınmış Edward Albee’nin ilk piyesi.

New York, Central Park. Sözkonusu parkın ücra, gözlerden uzak bir köşesi. Şık giyimli, kendinden emin adımlarla Peter gelir. Peter, bir yayınevinde yönetici olarak çalışan, evi, işi, oldukça iyi bir geliri, bir eşi, iki kızı, iki muhabbet kuşu… olan, güvenli bir hayatı olduğuna inanan bir burjuvadır. Kafasını dinlemek, biraz huzur bulmak için hep bu parka gelmekte, hep aynı banka oturmaktadır. Yine sözkonusu parka gelmiş, her zaman oturduğu banka kurulmuş, kitabını okumaktadır.Bu sıralar çevresinde boş boş dolaşan Jerry yanına yaklaşır. Tedirgin edici, marjinal bir tiptir bu Jerry; toplumdışı bir kişiliktir. Peter’ın aksine sahip olduğu pek bir şey yoktur. Daracık bir pansyon odasında, ocağı bile yakmasına izin verilmeyen küçücük bir odada yapayalnız yaşamaktadır. Bir konserve acçacağından, bir tabaktan, bir bıçaktan, bir su bardağından başka bir şeyi yoktur. Hep biriyle konuşmak, kendini anlatmak ihtiyacı içindedir. Bir yerlere ait olma duygusunu yitireli çok olmuştur.

Sık sık gittiği Hayvanat Bahçesinden dönmüş olan Jerry, Peter’la temas kurmaya çalışır. Başlangıçta sıradan ve anlamsız bir sohbet başlar. Hiç arzulamadığı bir sohbetin tutsağı olan Peter, burjuva ikiyüzlülüğüyle başlangıçta ilgileniyormuş gibi davranır. Ama anlamsız gibi görünen sorular Peter’ı tedirgin etmeye başlar, kendi kendisiyle hesaplaşmaya yönlendirir. Jerry’nin oturduğu banka yerleşmesi ve banka sahip olma arzusu içindeki mülkiyet duygusunu canlandırır..

Oyunun başında huzursuz ve mutsuz olan Jerry’dir; oyunun sonundaysa Jerry huzura kavuşurken Peter’ı huzursuz bir yaşam beklemektedir …

Edanur Hancı’nın dilimize kazandırdığı oyunu Gökhan Erarslan sahneye koymuş. Oyuna hareket katmak için olsa gerek, parkta dolaşan gençler, evsiz adam gibi roller eklemiş. Bu gençler oyun boyunca bana çok gerekli görünmese de, Jerry’nin komşusunun köpeğiyle ilgili sahnesine büyük katkıları olmuş, çok başarılı bir görsellik sağlamışlar. Erarslan genelde yalın, oyunculuk performansını öne çıkartan, karakterleri çok ince çizgilerle çizen, düzeyli bir reji gerçekleştirmiş.

Burak Sergen, Jerry’yi çok geniş bir yelpazede yorumlamakta. Öfkeli, yaşadığı, yaşamak zorunda bırakıldığı hayata başkaldıran, eşcinsel, toplumdışı, yalnız kalmış, gelecekten umarsız Jerry’yi tüm boyutlarıyla sahneye getirmekte. Komşusunun köpeğiyle arasında geçenleri anlattığı bölümde tek kişilik bir oyunculuk resitali izler gibiyiz.

Peter’ı yorumlayan Onur Kırat kimi bölümlerde yeteneğini, iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor, özellikle oyunun sonlarına doğru. Oyunun ortalarında biraz gölgede bırakılmış gibi. Ama sonuçta Burak Sergen’le çok uyumlu, rollerini çok doğru yorumlayan bir ikili oluşturmuşlar.

Oyunda anlatılan hayvanat bahçesi öyküsü, insanlar dünyasının öyküsü aslında. İnsanın yalnızlığını, umarsızlığını dile getiren oyun aynı zamanda keskin bir düzen eleştirisi. Hızlı sanayileşmiş bir toplumda sınıfların belirgin sınırlarla birbirinden farklılaşmasını, mülkiyet duygusunu, sahip olunanın korumaya çalışılmasını sahneye getirirken, Bir Hayvanat Bahçesi Hikâyesi kapitalist düzeni teşrih masasına yatırmakta.

Metniyle, rejisiyle ve özellikle Burak Sergen’in oyunculuğuyla bu mevsimin en dikkat çekici oyunlarından biri. Yazarı da, yönetmeni de, oyuncusu da kendilerini pek heyecandırmamış olsa gerek, her ne kadar Hürriyet Gazetesi’ndeki “Bu Sezon Muhakkak İzlemeniz Gereken 10 Oyun” listesine girmemiş olsa da, bence, Bir Hayvanat Bahçesi Hikâyesi bu yıl muhakkak izlenmeniz gereken oyunlardan biri.

Yaşar İlksavaş

www.dirensanat.com

PAYLAŞIM
Önceki İçerikHILLTOWN’da Jazz’ Ücretsiz Dinleyin
Sonraki İçerikDenizbank Senaryo ve Film Yarışması Sonuçlandı
YAZAR VE ÇEVİRMEN 1949 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi, Galatasaray İktisadî ve Ticarî Bilimler Akademisi'ni bitirdi. İşletme İktisadı Enstitüsü'nde master yaptı. Kom Tekstil ve Konfeksiyon Fabrikaları A.Ş.'de 29 yıl idarî ve malî işler müdürlüğü ve genel müdür muavinliği yaparak üst düzey görevlerde çalıştı ve aynı fabrikadan emekli oldu. Yaşamının uzunca bir döneminde İhsaniye Altsokak'ta, ailesiyle oturdu. Üniversite yıllarında tiyatro ve kitap eleştirileriyle denemeler yazmaya başladı. Sonra yalnızca tiyatro eleştirileri yazmayı sürdürdü. Yine üniversite yıllarında başladığı çevirmenliği de hiç bırakmadı ve 2000 yılında emekli olduktan sonra çeviriye ağırlık verdi. Yeni Gazete, Hürriyet, Dünya, Hürgün, Yeni Ortam, Gazette 13, Son Saat gazetelerinde tiyatro ve kitap eleştirileri, Cumhuriyet gazetesinde derleme ve derleme çevirileri yayınlandı. Hürriyet Gösteri, Tempo, Papirüs, Yeni Dergi, Yeni Ufuklar, Oluşum, Yeni İş Dünyası, Çağdaş Sanat, Aylık, Best, Downtown dergilerinde 1970'den bu yana tiyatro eleştirileri ve diğer yazıları yayınlandı. De Yayınevi, Can Yayınları, Gelişim Yayınları, Bilgi Kitabevi, Kelebek yayınları, Altın Kitaplar, Doğan Kitap, Everest ve Oğlak yayınlarında elliye yakın çevirisi çıktı.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.