İstanbul Modern Sinema’da Almanya’dan yepyeni filmler: Özgürlük!
İstanbul Modern Sinema, Goethe-Institut Istanbul işbirliği ve Sinema Sponsoru Türk Tuborg A.Ş’nin katkılarıyla dokuzuncusunu düzenlediği Almanya’dan Yepyeni Filmler seçkisi 30 Kasım-10 Aralık 2017’de sinemaseverleri bekliyor. Programın bu yılki teması ise Özgürlük…
İstanbul Modern Sinema, Almanya’dan Yepyeni Filmler seçkisiyle izleyicileri günümüz Alman sinemasının öne çıkan yapımlarıyla buluşturmaya devam ediyor.
Program bu yıl Özgürlük! başlığını taşıyor. Seçkideki filmler tarihin farklı dönemlerinden farklı hikâyelerle özgürlük temasına bağlanıyorlar. Hem toplumsal kurallar bağlamında hem de coğrafi anlamıyla sınırlar programdaki filmlerin ele aldığı temalar arasında dikkat çekiyor. Ayrıca bu yılki seçkide sanat ve sanatçılarla ilgili çok sayıda film de yer alıyor. Bazıları belgesel bazıları kurmaca tarzdaki bu filmler de seyircileri sanatsal üretim çerçevesinde özgürlük üzerine düşünmeye çağırıyorlar.
Özgürlük filminin yönetmeni sinemaseverlerle buluşuyor
Programın başlığı, açılış filmi Özgürlük’ten (Freiheit) gelmekte.
Yönetmenliğini Jan Speckenbach’ın üstlendiği film, bu yıl Locarno Festivali’nde Altın Aslan ödülü için yarışmıştı. Özgürlük, hiçbir açıklama yapmadan eşini ve çocuklarını terk eden Nora’nın yeni bir hayat kurma çabasını konu alıyor.
Beş yıl önce ilk filmi Kayıp Aranıyor (Die Vermissten) ile Almanya’dan Yepyeni Filmler’in konuğu olan Jan Speckenbach, Özgürlük’ün 2 Aralık günü saat 15.00’da gerçekleşecek gösterimine katılacak ve seyircilerin sorularını cevaplayacak.
Stefan Zweig’in Amerika’daki son yılları Şafak Sökmeden’de
Geçtiğimiz yıl boyunca pek çok ödül ve övgü toplayan, Maria Schrader imzalı Şafak Sökmeden (Vor der Morgenröte) de bu yılki programda yer alıyor. Ünlü Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın Amerika kıtasındaki son yıllarını konu alan film, Avrupa Film Ödülleri’ne de En İyi Erkek Oyuncu dalında aday oldu.
Söyleşi: Filmin 30 Kasım günü saat 17.00’daki gösterimi sonrasında yazar ve çevirmen Fatih Özgüven ile bir söyleşi gerçekleşecek.
Oryantasyon Bozukluğu Suç Değildir
Marita Neher ve Tatjana Turanskyj’nin birlikte yönettikleri Oryantasyon Bozukluğu Suç Değildir (Orientierungslosigkeit ist kein Verbrechen) de iki kadın arasındaki dostluk üzerinden güncel politik ve sosyolojik sorunlara birey olarak aldığımız tavırları irdeliyor. Sınır güvenliği ve göçmen politikaları üzerine araştırma yapan gazeteci Lena ve aktivist Amy, zaman zaman oryantasyonu kaybetmenin faydalı bir şey olabileceğini öneren bu yol filminin başkarakterleri.
Filmin yönetmenlerinden Marita Neher, 7 Aralık günü saat 17.00’daki gösterime katılacak ve seyircilerin sorularını cevaplayacak.
Unutulmayan Aşk
Programda bu yıl öne çıkan yapımlardan birisi usta yönetmen Volker Schlöndorff’un yeni filmi Unutulmayan Aşk (Return to Montauk). İsviçreli ünlü yazar Max Frisch’in ülkemizde de yayımlanan uzun hikâyesi Montauk’tan uyarlanan bu film, 60’lı yaşlarındaki yazar Max Zorn’un yeni kitabının tanıtım turnesi sırasında eski sevgilisi Rebecca’yla karşılaşması üzerine gelişen olayları konu alıyor. Bu yıl Altın Ayı için yarışmış, 20. yüzyıl sanat tarihinin en önemli figürlerinden Joseph Beuys’un hayatını ve yapıtlarını konu alan Andres Veiel imzalı Beuys da yine program kapsamında sinemaseverlerle buluşacak. Televizyon filmlerinin kamera arkasını ve oyunculuk mesleğinin inceliklerini konu alan ve Nicolas Wackerbarth’ın yönettiği Kasting (Casting), seyirciyi elektronik müzik dünyasına davet eden Romuald Karmakar’ın yeni belgeseli Geceleri Almanya’yı Düşündüğümde (Denk ich an Deutschland in der Nacht) ve her geçen yıl zorlaşan bir meslek olan öğretmenliği mercek altına alan Jakob Schmidt imzalı Öğretmenlik Zor Zanaat (Zwischen den Stühlen) de programda yer alan filmlerden.
ALMANYA’DAN YEPYENİ FİLMLER: ÖZGÜRLÜK!
ÖZGÜRLÜK (FREIHEIT), 2017
Yönetmen: Jan Speckenbach
Oyuncular: Johanna Wokalek, Hans-Jochen Wagner, Inga Birkenfeld
Bir anne hiçbir açıklama yapmadan kocasını ve iki çocuğunu terk eder. Karşı koyamadığı bir güç onu çekmektedir, özgür olma isteği… Nora, Viyana’da bir müzede gezinir, genç bir adamla flört eder ve otostop çekerek Bratislava’ya gider. Ufak yalanlarla kimliğini gizlemeye çalışır. Dış görünüşünü değiştirir, bir otelde temizlikçi olarak iş bulur, Etela isimli Slovak bir striptizci ve onun aşçı kocası Tamás ile arkadaş olur. Bu esnada Philip de Berlin’de ailesini, işini ve Monika ile olan ilişkisini bir arada tutmaya çalışmaktadır. Çocukları tek başına büyütmek kolay değildir ve Nora ortadan kaybolduğundan beri gündelik hayatı anlamsız bir hâl aldığı için Monika’ya bağlanmakta da zorlanmaktadır. Bu yıl Locarno Festivali’nde yarışan Özgürlük, ilk filmi Kayıp Aranıyor ile 2012’de Almanya’dan Yepyeni Filmler programına konuk olan Jan Speckenbach’ın ikinci uzun metrajı.
Usta yönetmen Volker Schlöndorff’un bu yıl Berlinale’de Altın Ayı ödülü için yarışan yeni filmi Unutulmayan Aşk, Max Frisch’in Türkiye’de de yayımlanmış ve otobiyografik özellikler taşıyan uzun hikâyesi Montauk’tan uyarlama. Schlöndorff bu filmle, Homo Faber‘den tam 26 yıl sonra ünlü yazarın dünyasına geri dönüyor. Avrupa sinemasının gözde isimlerini bir araya getiren oyuncu kadrosuyla da dikkat çeken Unutulmayan Aşk, ünlü bir yazarın geçmişle hesaplaşması üzerine kurulu. Altmışlı yaşlarındaki yazar Max Zorn (Stellan Skarsgård), yeni romanının tanıtım turnesi çerçevesinde New York’a gider ve burada eşi Clara (Susanne Wolff) ile buluşur. Bu son derece kişisel kitap yarım kalmış büyük bir aşk üzerinedir. Zorn, seyahati sırasında romana konu olan eski sevgilisi Rebecca (Nina Hoss) ile karşılaşır. İkisi geçmişi hatırlarken, bir zamanlar buluştukları küçük bir kasabaya, Montauk’a gitmeye karar verirler
BEUYS, 2017
Yönetmen: Andres Veiel
20. yüzyıl sanat tarihinin en önemli figürlerinden Joseph Beuys’un hayatını ve yapıtlarını ele alan bu belgesel, zamanının çok ötesindeki sanatçının bu özelliğini günümüzde hâlâ koruduğunu gösteriyor. Sürekli taktığı şapkasıyla özdeşleşmiş, işleri ve açıklamalarıyla hep kışkırtıcı ve zihin açıcı olmuş, mizah duygusunu asla kaybetmemiş Joseph Beuys’un bu portresi, yoğun bir arşiv çalışması sonucunda ortaya çıkmış. Andres Veiel; bazıları şimdiye kadar hiç açığa çıkmamış ses ve görüntü kayıtlarını, fotoğrafları ve Beuys uzmanlarıyla yaptığı röportajları bir araya getirmiş. Beuys‘un ilk gösterimi bu yıl Altın Ayı ödülü için yarıştığı Berlin Film Festivali’nde gerçekleşmişti.
KASTING (CASTING), 2017
Yönetmen: Nicolas Wackerbarth
Oyuncular: Andreas Lust, Judith Engel, Ursina Lardi
Yönetmen Vera televizyon için çekeceği ilk film için en doğru başrol oyuncusunu aramaktadır. Fassbinder’in meşhur Petra von Kant’ın Acı Gözyaşları’nın bu yeniden çevrimi için sayısız oyuncu ile deneme yapsa da çekimlere bir gün kala hâlâ Petra von Kant’ı kimin oynaması gerektiğine karar verememiştir. Yapımcı ve set ekibi giderek umutsuzluğa kapılırken, Gerwin bu iş yoğunluğundan memnundur. Zira hayatını oyuncu seçimlerinde rol arkadaşlığı yaparak kazanmaktadır. Kasting, oyuncu seçimlerinde yaşananlar ve film dünyasını aşarak kendi reklamını yapmanın gündelik hayatın bir parçasına dönüştüğü günümüz dünyasına son derece rahat, dolaysız, zekice ve keyifli bir bakış atıyor.
BUNCH OF KUNST, 2017
Yönetmen: Christine Franz
Sleaford Mods, Nottingham çıkışlı müzisyen bir ikili. Şarkılarının sözleri İngiliz işçi sınıfı ve yakın dönemde ekonomik kriz sonrası İngiltere’de baş gösteren kemer sıkma politikası ile ilgili. Hayranları onlar için “Birleşik Krallık’ın sesi” diyor, The Guardian gazetesi ise “Birleşik Krallık’ın en öfkeli grubu”. Punk efsanesi Iggy Pop’a göreyse tüm zamanların en iyi Rock ‘n’ Roll grubu Sleaford Mods. Yönetmen Christine Franz bu belgesel filmi yaparken müzisyen ikili Jason Williamson ve Andrew Fearn’e, aynı zamanda grubun menajeri Steve Underwood’a iki yıl boyunca turnelerde eşlik etti. Böylece Sleaford Mods’un ufak bar konserlerinden müzik listelerine uzanan yolculuğunu belgeleme imkânı buldu.
BİR YOL (EIN WEG), 2017
Yönetmen: Chris Miera
Oyuncular: Mike Hoffmann, Mathis Reinhardt, Tom Böttcher
Almanya’da Thüringen Eyaleti’nde küçük, sessiz ve sakin bir yer. 42 yaşındaki Andreas’ın marangoz atölyesi iyi iş yapmakta. Partneri 43 yaşındaki Martin ise neyse ki artık eskisi kadar fazla iş seyahatine çıkmıyor. 19 yaşındaki oğulları Max ise evden ayrılıyor. Yıllar sonra tekrar birbirine vakit ayırma fırsatı bulan çift, eski günlerdeki gibi kasım ayında Baltık Denizi’ne doğru yola çıkıyor. Fakat tatil evlerindeki atmosfer, ikisinin farklı beklentileri nedeniyle geriliyor. Bir Yol iki insan arasındaki aşkı anlatıyor. Nasıl bir araya geldiklerini ya da ilişkilerinden bir kesiti değil, beraber geçirdikleri zamanı ele alıyor. İlk defa öpüşmelerinden bugüne kadar geçen yılları…
GECELERİ ALMANYA’YI DÜŞÜNDÜĞÜMDE (DENK ICH AN DEUTSCHLAND IN DER NACHT), 2017
Yönetmen: Romuald Karmakar
Adını Heinrich Heine’nin bir şiirinden alan Romuald Karmakar’ın yeni belgeselinde konu Alman elektronik müziği. Film boyunca 5 DJ ile yapılmış röportajlar izliyoruz: Ricardo Villalobos, Sonja Moonear, Ata, Roman Flügel ve David Moufang, ya da takma adıyla Move D. DJler stüdyoda, kulüplerde ya da sahnede nasıl çalıştıklarından, müzik kariyerlerinden ve dâhil oldukları türle ilgili fikirlerinden bahsediyorlar. Bu beş DJ de, 1990’lı yıllardan bu yana neredeyse takip etmesi imkânsız sayıda alt türe yayılmış bir sanat dalının öncüleri. Romuald Karmakar, röportajların arasına gündüzleri boş gece kulüplerinde, ya da geceleri hınca hınç dolan dans pistlerinde, müzik stüdyolarının çevresinde ya da DJlerin dans eden kalabalıklardan uzakta evlerinde çalışmaları sırasında çektiği görüntüleri de serpiştiriyor.
ŞAFAK SÖKMEDEN (VOR DER MORGENRÖTE), 2016
Yönetmen: Maria Schrader
Oyuncular: Josef Hader, Barbara Sukowa, Aenne Schwarz
Geçtiğimiz yıl boyunca övgüler toplayan bu biyografik film, ünlü Avusturyalı Yahudi yazar Stefan Zweig’ın Amerika kıtasındaki sürgün yıllarına odaklanıyor. Zweig, Nazi Almanyası’ndan kaçarak 1934 yılında Londra’ya yerleşir. 1940 yılındaysa eşiyle birlikte Amerika’ya göç eder ve önce New York’ta, daha sonraysa intihar ederek hayatına son verinceye dek Brezilya’da yaşar. Dört bölümden oluşan Şafak Sökmeden, Zweig’ın 1936-1942 yılları arasındaki hayatının son dönemine odaklanıyor. Film, Zweig’ın bir aydın olarak ülkesinde olan biteni değerlendirme çabasını ve giderek depresyona kapılmasını başarıyla yansıtıyor. Maria Schrader bu ikinci yönetmenlik denemesiyle 2016 Bavyera Film Ödülleri’nde En İyi Yönetmen ödülüne layık görüldü.
ORYANTASYON BOZUKLUĞU SUÇ DEĞİLDİR (ORIENTIERUNGSLOSIGKEIT IST KEIN VERBRECHEN), 2016
Yönetmenler: Marita Neher & Tatjana Turanskyj
Oyuncular: Nina Kronjäger, Anna Schmidt
Yunanistan, 2014… Lena hayatı yolunda gitmeyen bir gazetecidir. Yunanistan çevresinde AB dışında kalan bölgelerdeki sınır güvenliği ve göçmen politikaları üzerine bir araştırma yapmaktadır. Bu araştırmaya tesadüfen gelişen bir arkadaşlık sonucunda Amy de katılır. Amy, Mülteciler Hoşgeldiniz hareketinden bir aktivisttir ve biraz can sıkıntısı biraz da meraktan Lena’ya araştırmasında eşlik eder. Marita Neher ve Tatjana Turanskyj’nin birlikte yönettikleri bu filmin adı her şeyi özetliyor aslında. Lena ve Amy yavaş yavaş dünya görüşlerindeki tutarlılığı yitiriyorlar. İki kadının mülteci sorunu, iş ve kapitalizm üzerine farklı fikirlerinin çatışmasından Yunanistan kırsalında geçen bir yol filmi çıkıyor. Bu yolculuk boyunca, karakterler görünmeyen sınırları araştırıyor ve günümüz dünyasına anlam vermeye çalışıyor.
ÖĞRETMENLİK ZOR ZANAAT (ZWISCHEN DEN STÜHLEN), 2016
Yönetmen: Jakob Schmidt
Anna, Katja ve Ralf’ın önünde zor geçecek iki yıl var. Eğitimlerinin teorik kısmını tamamlamış olsalar da şimdi sırada pedagojik pratik var. Stajyerlik dönemi bu öğretmen adayları için pek çok çatışmayı beraberinde getiriyor, çünkü aynı anda hem eğitmen hem de öğrenci olarak başarı kazanmaları gerekiyor. Öğretmenlik Zor Zanaat seyircilere de yeni bir şeyler öğretebilir. Zira öğretmenlik mesleği bugün, on yıllar öncesine kıyasla çok daha zor. Bu üç öğretmen adayının da hedeflerine ilk denemede ulaşması ne yazık ki mümkün değil. Tıpkı eğitim sistemine inancını sorgulamadan ve bazı hayallerini yitirmeden bu süreci tamamlamanın imkânsız olması gibi… Öğretmenlik Zor Zanaat,Goethe-Institut’un verdiği En İyi Belgesel ödülünün 2016’daki sahibi olmuştu.