Bizim Aile filminin yazarı Sadık Şendil’e, yönetmeni Ergin Orbey’e ve unutulmaz oyuncularına saygıyla…
Hani televizyonda her rastladığımızda, özlediğimiz bir dosta kavuşmuşuz gibi gibi bizi ekran başına kilitleyen Yeşilçam filmleri vardır ya, işte Sadık Şendil’in yazdığı, Ergin Orbey’in yönettiği ‘Bizim Aile’ de onlardan biridir. 70’li yıllara damgasını vuran, Ertem Eğilmez yönetimindeki Arzu filmin, gözyaşı döktüğümüz, güldüğümüz, hüzünlendiğimiz, bize sıcacık masallar anlatan bol kadrolu yapımlarının en kültlerindendir. Bir Arzu film geleneği olarak, her biri star olan Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan, Halit Akçatepe, Şener Şen, Ayşen Gruda, Itır Esen’i bir araya getirmiştir. Filmin, çok kıymetli kayıplarından sonra, burnumun direği sızlayarak seyrettiğim ‘Bizim Aile’ bu sezon, Şehir Tiyatrosu repertuarında.
Hikaye malum; her ikisi de dul olan, dört erkek çocuk babası Yaşar usta ve üç çocuklu Melek hanım, bir yandan geçim derdi, bir yandan çocuklarının dertleri ile boğuşmaktadır. Komşularının araya girmesiyle, yaşam yükünü hafifletmek üzere evlenirler. Çekindikleri için çocuklarına, diğer çocuklardan söz etmezler! Yaşar ustanın uçarı oğullarıyla, Melek hanımın her biri ayrı telden çalan çocuklarıyla yaşadığı eve taşınmasıyla kıyamet kopar! Önce şaşkınlık ve oda kavgasıyla başlayan geçimsizlikler, çekememezlikler sürüp gider. Aile genişleyip, çocukların sayısı artınca sorunlar da artar. Yaşar Usta, evde kaldım diye sızlanan Feride’nin, aynı fabrikada birlikte çalıştığı Şener’le evlenmesine aracı olur. Melek hanımın üniversitede okuyan oğlu Ferit, mahalle sınırlarını aşarak zengin iş adamının kızı Alev’e sevdalanmıştır. Taş kalpli, sevgisiz baba Saim Bey, genç aşıkları ayırmak için her türlü kötülüğü göze alır. Ama masallarda her zaman iyiler kazanır. Zalim babanın kötücül planları, sımsıkı birbirlerine kenetlenmiş ailenin sevgi duvarına çarpıp geri tepecektir. Çünkü bu insanlar, paranın satın alamayacağı değerlerin, ‘sevginin’ ‘aşkın’ ve ‘emeğin ’temsilcileridir…
70’li yılların ama aslında tüm zamanların sevilen melodramlarından Bizim Aile, Şehir Tiyatrosu’nda müzikli olarak sahneleniyor. Sadık Şendil’in metninden, Sinem Bayraktar oyunlaştırıp şarkı sözlerini yazmış. Yönetmen, Aziz Sarvan. Açıkçası, oyuna giderken filmle kurduğum duygusal ilişkinin zedelenmesinden korkuyordum. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. Eseri oyunlaştıran Sinem Bayraktar, yönetmen Aziz Sarvan ve dramaturg Hatice Yurtduru ‘Bizim Aile’ye saygı ve sevgiyle yaklaşmışlar. Müzik eşliğinde oynanması da ayrı bir sıcaklık kazandırmış. Aziz Sarvan’ın başarısı, Sadık Şendil’in metninin samimiyetini, masalsı havasını, melodram ruhunu yakalayarak eserin özünü zedelemeden sahneye koymak olmuş. Oyun, her anlamda Yeşilçam’ın unutulmaz ‘ Bizim Aile’sine bir saygı duruşu niteliğinde. Gereksiz güncellemelere, göndermelere rağbet edilmemiş. Tuvalet kuyruğunda birbirleriyle sıra kavgası yaparken, ufaklık Tuncay’ın, hepsinin bacaklarının arasından sıyrılıp içeri süzülüvermesine yine gülerken, Tuncay’ın Melek hanıma ‘anne’ diyerek bir buket çiçek sunmasına yine duygulandım. Yaşar usta’nın, sevgi dolu emekçi bir aile babası olarak zalim patrona, yani Alev’in babasına, haddini bildirdiği o ünlü tiradında yine gözlerim doldu. Özellikle düğün sahnesi çok iyi kotarılmış. Sıcacık bir oyun olmuş Bizim Aile. Kendi adıma, hayal kırıklığı yaşamadığım için teşekkür ediyorum ve kutluyorum.
OYUNCULARIN SORUMLULUĞU
Bizim Aile’ye emek verenlerin sorumluluğu büyük. Oyuncuların sırtına ise daha da büyük bir sorumluluk binmiş. Hiç kolay değil, Münir Özkul’la Adile Naşit’le, Tarık Akan’la özdeşleşmiş rollere yeniden hayat vermek! Yönetmen, çok isabetli bir kararla Şehir Tiyatrosu’nun deneyimli ve iyi oyuncularını seçmiş Yaşar usta ve Melek hanım rolleri için. Yaşar Usta’da, Nevzat Çankara’yı izliyoruz. Oyun boyunca, çaresiz sevecen babadan, baş kaldıran emekçi ustaya, aynı samimiyetle, çizgisinden hiç sapmadan dürüst bir oyunculuk sergiliyor. Mutlaka o da filmi izlemiştir ama Münir Özkul’a hiçbir öykünme yok. Yılların deneyimi ve birikimiyle kendi Yaşar Usta’sını sunuyor seyirciye. Melek Hanım’da Funda Postacı’nın sevimliliği, anaçlığı, hali tavrı Adile Naşit’i anımsatıyor. Ama bu saptamayı olumsuz olarak kullanmıyorum. Hem tek tek hem ikili olarak, büyük bir enerjiyle oyunu sırtlayıp götürüyorlar.
Bizim Aile’nin çocuklarına gelince: Yaşar ustanın çocuklarını, oyunculuk açısından daha çok beğendim. Minibüsüyle başı bir türlü dertten kurtulmayan Halit’i (Halit Akçatepe’nin ruhu şad olsun) Yalçın Avşar yorumluyor. İyi oturmuş rolüne. Top peşinde koşan Ahmet, M.Soner Dinç ve evin diğer oğlu Tayfun’da Onur Demircan canla başla sarılmışlar rollerine. En küçükleri Tuncay’ı oynayan Yiğit Ali Uslu’da sahne ışığı olduğu şimdiden belli. İlk çıktığı andan itibaren seyirciyi kavradı.
Melek hanımın kızı Feride (Ayşen Gruda’nın kulakları çınlasın) saçında bigudileri, yüzünde güzellik maskesiyle, koca bulamamaktan yakınıp durur. Hikayenin en renkli kişisidir. Oysa Müge Çiçek, bana Feride’nin tadını çıkarıyor gibi gelmedi. Ve Ferit’i oynayan Tevfik Şahin. Belki de oyun boyunca gözler en çok onun üzerindeydi çünkü aklımızda, kalbimizde Tarık Akan vardı. Mavi kazağı bile aynıydı! Kimse ondan bir Tarık Akan olmasını beklemedi ama Tevfik Şahin, pasif kalmış, daha enerjik olup rolüne asılmalı diye düşünüyorum. Ailesinden gizli, kendi çapında eylemlere karışan Ferdi’yi, Ercan Demirhan oynuyor. Itır Esen’in rolü Alev, Pınar Demiral’a emanet. Tip olarak da andırıyor. Yeri gelmişken değinmek istiyorum, hem onun hem Feride’nin perukları eğreti duruyor! Bizim Aile’nin parlayan yıldızı ise, Şener Şen’in rolünü üstlenmiş olan Tarık Köksal. Şener usta da, yani damatta, çok sevimli bir kompozisyon yaratıyor ve komedi yeteneğiyle gençler arasından sivriliyor. Bu masalın, sert, katı, acımasız adamı, Saim Bey’de, Şehir Tiyatrosu’nun duayenlerinden Zeki Yıldırım’ı izliyoruz. Tankut Yıldız (Talat usta), Esra Ülger (Hacer hanım) ve Züleyha Karyağdı ( Süreyya hanım) ekibin diğer başarılı isimleri.
Canlı orkestra eşliğinde oynanan ‘Bizim Aile’nin müziğini Mertol Şalt yapmış. Müziğin, seyirci açısından, oyuna olumlu katkısı olduğunu düşünüyorum. Ayhan Doğan’ın sahne tasarımını yaratıcı buldum. Aralarında daracık bir sokak geçen, iki katlı mütevazı iki İstanbul evi. Eseri bilen ve dikkatli bir seyirci, bu iki evin, Yaşar usta ve Melek hanım evlendiklerinde bitişip birbirine yaslanacağını anlamıştır. Ayşen Aktengiz Bayraşlı’nın kostümleri, özenle 70’li yılları yansıtıyor. Özge Midilli’nin, başlangıç sahnesinde, elleri ayaklara vurarak yapılan dansını oyunun ruhuna yakıştıramadım ama özellikle düğün sahnesindeki koreografi çok güzeldi. Murat İşçi’nin ışık tasarımı, Gökhan Suna’nın efekt tasarımı oyunun başarısını destekliyor.
Bizim Aile’nin finalinde, perdeye, filmin nostaljik aile fotoğrafı da düşünce, alkış kıyamet! Ah Tarık Akan ne çok andım seni oyun boyunca. Oyun sevildi ve bence yıllarca oynar. Öğrenciler gelmişti matineye, aralarında ağlayanlar vardı. Saf duygulara, iyiliğe, emeğin, sevginin kazanmasına, özellikle de mutlu sonlara hasret kalmışız. Ben de mutlu ayrıldım Bizim Aile’den, en sevdiğim 70’li yıllara dair eski bir dostla kucaklaşıp hasret giderdim.
Birkaç gün sonra yeni yıl… Tüm Diren Sanat okurlarına, ‘mutlu başlangıçların ve mutlu sonların’ yaşanacağı, barış içinde, sanatla, kültürle el ele, aydınlık, sevgi ve umut dolu bir yeni yıl diliyorum…
Diren Sanat
Doğrusu benimde pek gitmeye niyetim yoktu ama. bu yazıdan sonra mutlaka bende izleyeyeceğim bu oyunu. öyle güzel anlatılmış ki. adeta oyunu izlemiş kadar etkilendim.
Bizim Aile’ye emek verenlerin sorumluluğu büyük. Oyuncuların sırtına ise daha da büyük bir sorumluluk binmiş. Hiç kolay değil, Münir Özkul’la Adile Naşit’le, Tarık Akan’la özdeşleşmiş rollere yeniden hayat vermek! Yönetmen, çok isabetli bir kararla Şehir Tiyatrosu’nun deneyimli ve iyi oyuncularını seçmiş Yaşar usta ve Melek hanım rolleri için.