“Sorgulamalar, bitmez tükenmez sorgulamalar. Sorgulamalar, vicdan ve düşünce üzerinde sorgulamalar. Akıl üstüne, akıl üstünde, bilgi üstüne, duygu ve dostluk üstüne sorgulamalar.”
Tarkovsky İçin
İlâhi Tragedya
__________________________
Adam dehlize girdi; gönlünün, aklının, duygusunun, bilincinin, vicdanının, mantığının, mantıksızlığının dehlizine girdi. Dehliz, kanallar, girdaplar, akan akmayan sular, su sızıntıları, cılız sular, su akıntıları. Balçık çamur, bırakılan izler, silinmek istenen izler. Vicdanın ve düşüncenin üzerindeki izler. Bu izler silinebilir mi?… Silinemez mi?…
Sorgulamalar, bitmez tükenmez sorgulamalar. Sorgulamalar, vicdan ve düşünce üzerinde sorgulamalar. Akıl üstüne, akıl üstünde, bilgi üstüne, duygu ve dostluk üstüne sorgulamalar.
Dehliz, dehlizler bu sorgulamaların yuvası mı? Mutlağı ve göreli olanı sorgulamalı mı? Mutlağı ve göreli olanı aramak mı? Yargılamalı mı?…
Haddimize mi düşmüş, haddimize mi düşmüş hiç. Kime ne? Sorgulamak, varlığımızı, kendi varlığımızı sorgulamak. Aynı Platon’un Mağara İstiaresi’nde olduğu gibi. Varlığın temelini aramak, onu mutlaklaştırmak, mutlak kılmak, mutlağı kılmak. Varlık nedir? Varoluş nedir? Varlık var mıdır? Varsa, mutluluk var mıdır? Varsa, mutluluk nedir?
İnsan, varlık olabilir mi? İnsan mutlu olabilir mi?
Dehlizlerde, aklımızın, gönlümüzün, düşüncemizin, vicdanımızın, bilincimizin dehlizlerinde bunu mu soruyor, sorguluyoruz?
Temel amacımız bu mudur? Varlığımızın, varoluşumuzun ? Yanıtla bunu, gel bunu yanıtla. Yanıtlayabilirsen aşkolsun sana. Neden doğup öldün? Gözlerin kapalı ve kapkapalı. Bırak aklın uçsun gitsin. Uçuk desinler, desinler uçuk. Uçuk kim miş?… Bilen var mı?… Beri gelsin o… Aldatmacayı bırakalım. Pedagojik ve ahlâksal açıklamaları da. Esas pedagojik ve ahlâksal olan budur. Negatif diyalektik ne demekse, işte o budur; negatif diyalektik . Adorno’nun diyalektiğinin negatifi.
Ray sesleri, atonal tonal müzik. Demir tekerleklerin raylar üstündeki dansı, rapsodisi. Eduard Artemiev bunu isteyerek mi yaptı, bu hale getirdi? Kim bilir?… Tarkovsky’ye göre öyle: Bilinçli, rastlantı değil. Ne müzik, nasıl müzik, vicdanın notalarıyla birleşip bütünleşiyor mu? Vicdanın mı, mantığın notaları mı? Yoksa varoluşun notaları mı? Yoksa notasızlığı mı? Sorular, sorular, sorgulamalar, sorgulamalar; bunlar Andrei Tarkovsky’nin amacı mı, hedefi mi? Yoksa her ikisi birden mi?
Stalker, rehber, izsürücü, ne ise o. Neden ve ne için yürüyor? Yıllar süren bir savaşımın sonucu mu? Yürümese ne olur? Derdi bilgiç mi olmak? Bilgiç biri olmak, ne kötü… Yürüme sen. Sakın yürüme . O, taklit etme. Enayi olma, aptal olma. Rehber aptal biri, enayi biri. Karısı, zavallı karısı, onu söylemiyor mu? Sen ne yapıyorsun ? O bölgeye gidip duruyorsun. Ne arıyorsun orada, orada ne arıyorsun? Umut mu, umutsuzluk mu? Karar ver. Karar ver sen, deli herif, meczup, kaçık, manyak, bunların hepsi… Filozof mu? Umutsuzluğun filozofu. Demiryolu kıyısındaki sarsıntılı evde her yer, her yer… Ne…?… Kitap, sadece kitap, bir karyola, siyah bir köpek ve bir tas süt, beyaz süt. Beyaz sayfa, özürlü bir kız: Maymun, maymuncuk. Maymun olmak kolay mı? Kolay. Öyleyse, haydi sen de ol. Hepimiz maymunuz, maymunuz zaten. Andrei Tarkovsky, sen bir maymunsun. Bir delisin, bir meczup, bir uçuk, bir kaçık, bir filozofsun; sinemanın filozofu.
Birbirimizi hiç aldatmayalım. Sartre insanın varoluşunu sorguladı. Yunus Emre insanın ,varoluşunu sorguladı. Sen de insanın varoluşunu sorguladın. Sen, bir rehbersin, bir izsürücü. Kendinin ve hepimizin izini sürdün. O dehlizlerde, bütün dehlizlerde, yaşam denilen dehlizde. Yaşam bir dehlizdir. Ucu bucağı olmayan bir dehliz. Bir dipsiz kuyu. Oraya hep taş atarız. Sonra sesi gelsin diye bekleriz. Hep bekleriz.
Aynı bir tabancanın sesi gibi. Can sıkıntısı, yaşam sıkıntısı. Sorgulamanın sıkıntısı. Sıkıntının sorgulaması. Esas hava kirliliği budur. Çevre kirliliği budur. Çevrenin kirlenmesi, vicdanın, bilincin, aklın, egonun kirlenmesidir. Suçlu sensin, sensin suçlu insanoğlu. Tevrat’ı bir çırpıda geçip gitme. Onu elinin tersiyle itip geçme. Dur ve düşün. Suç ve Ceza. Çevreyi kirletme ve Doğa’nın intikamı. Fusis (doğa) senden intikam alıyor. Bak ölü balık orada, siyah köpek de. Siyah köpeği örnek al.
Sahne karardı. Köpek seyrediyor. Çevre seyrediyor… Stalker seyrediyor, fizikçi seyrediyor, romancı seyrediyor. Hepsi seyrediyor. Seyrin arkeolojisi ontolojik açıdan ortaya çıkıyor. Tarkovsky ilhamı bu olsa gerek.
Müzik : Eduard Artemiev.
Klâsik müzikler : Maurice Ravel- “Bolero”.
Richard Wagner- “Tannhauser”.
Ludwig van Beethoven- “Dokuzuncu Senfoni” “Le Marsellais”.
Yönetmen : Andrei Tarkovsky.
Senaryo : Arkadi-Boris Strugatsky’nin romanından, romanın yazarı ve yönetmen.
İzsürücü(Stalker) : Alexander Kaidanovsky.
Yazar : Anatoli Solonitsyn.
Fizik Profesörü : Nikolai Grinko.
Ben hayatı kuramadım,
Hayat beni kurdu,
Ben hayatı kuramadım,
Hayat beni kovdu,
Ben hayatı kuramadım,
Hayat bana koydu,
Ben hayatı kuramadım…
Dedi Derûn-î ibn Derûn-î, Ankyra, Tabuş, 8102,
*Bu yazı 17 yılda 3366 kez yazıldı. Başarısız insanın başarısız yazı dizisinden.
Bilet var mı? Film başladı mı?
Cankurtaran havayı yırtaraktan uçtu gitti.
Annnneeeee !…
Prof. Dr. Şahin Yenişehirlioğlu