“Özgürlüğün Bedeli özgürlük kavramını hem bireysel, hem de toplumsal açıdan ele alan bir oyun. Bir yanda ezenler (askerler); bir yanda ezilenler (halk) ve o dönem politik ve askeri güçle işbirliği yapan din adamını temsil eden rahip. Sahnedeki kişiler de özenle seçilmiş, adeta tüm bir toplumun prototipi: anne, bekâr kız, sanatçı, zanaatkâr, zengin burjuva…”
İnsanoğlunun Ödemeyi Göze Aldığı En Ağır Bedel
ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ
Emmanuel Robles’in 1948 yılında yazmış olduğu, yirmiden fazla dile çevrilmiş, ülkemizde de birçok kez sahnelenmiş ünlü eseri Özgürlüğün Bedeli–Montserrat Sahne3 tarafından yeniden sahneleniyor.
Krala ve iktidara karşı çıkarak bir halk hareketi başlatmış olan Simon Bolivar’ın saklandığı yer tespit edilmiştir. Onu yakalamakla görevlendirilenler arasında Montserrat da vardır. Bir ispanyol subayı olan Montserrat halka yapılan zulmü gördüğü için Venezuelalı devrimcilerin yanında yer alır. Bolivar’ın halkın umudu olduğuna, onun belki de son şansı olduğuna inanmıştır. Bu uğurda krala, iktidara ve orduya ihanet eder, Bolivar’ın kaçmasına göz yumar, yardımcı olur. Kralın sadık subayı İzquierdo Montserrat’yı yakalar, o artık bir haindir. Onun en ağır işkenceler altında bile asla konuşmayacağını bildiği için ona manevi bir şantaj yapmaya karar verir. Yoldan geçen altı insanı, tek suçları suçsuzluk olan altı insanı rastgele yakalatıp odaya getirmelerini emreder askerlerine. Montserrat bir saat içinde Bolivar’ın yerini söylemezse bu suçsuz insanlar birer birer kurşuna dizilecektir. Montserrat trajik bir ikilemde kalmıştır. Ya susacak ve bu yüzden altı suçsuz rehine öldürülecektir; ya da konuşacak, rehinelerin hayatı kurtulacak, ama bu kez de devrim tehlikeye düşecektir…
Öncelikle ana metin üzerinde çok başarılı bir çalışma yapılarak oyun tek perdeye indirilmiş. Araya eklenmiş kimi diyaloglar da o çıkartılmış bölümleri çok güzel özetliyor zaten. Oyun değerinden hiçbin şey yitirmediği gibi daha rahat izlenilir, daha tempolu ve daha dinamik bir şekil almış.
Özgürlüğün Bedeli özgürlük kavramını hem bireysel, hem de toplumsal açıdan ele alan bir oyun. Bir yanda ezenler (askerler); bir yanda ezilenler (halk) ve o dönem politik ve askeri güçle işbirliği yapan din adamını temsil eden rahip. Sahnedeki kişiler de özenle seçilmiş, adeta tüm bir toplumun prototipi: anne, bekâr kız, sanatçı, zanaatkâr, zengin burjuva…
Kaya Öztaş’ın dilimize kazandırdığı oyunu Ümit Çırak sahneye koymuş. Çok iyi tanıdığı kadronun yeteneğini en üst düzeyde ortaya koyan, yüksek tempolu, gerilimi hep canlı tutan bir reji gerçekleştirmiş. Seyirciyi etkileme uğruna abartıya yaslanma gibi ucuzluklara kaçmamış. Bu sayede oyuncuların acıları daha etkili bir biçimde geçiyor seyirciye. Görsellerden çok dozunda yararlanmış. Başta Pablo Picasso’nun ünlü tablosu Guernica olmak üzere çağlar boyunca savaş görüntüleri çağlar boyunca savaşların ve tutsaklıkların süregeldiğini, tutsaklık olduğu sürece de insanoğlunun özgürlüğü için en ağır bedelleri ödemeyi göze aldığını çok güzel özetlemekte.
Ümit Çırak “İzquierdo”da çok başarılı bir kompozisyon çiziyor. Sadizmi ve acımasızlığı sınır tanımayan komutanı en ince ayrıntısıyla yansıtıyor sahnede. Çok rahat ve doğal bir oyunculuk sergiliyor. Sesinden de çok doğru ve güzel bir biçimde yararlanıyor. Kreşendo ve dekreşendolarıyla yalnızca rolünü en gerçekçi biçimde yorumlamakla kalmıyor, oyunun temposunu da hep canlı tutuyor.
“Montserrat” yaşadığı iç mücadelesiyle gerçek bir trajik kahraman. Bunu Can Sertaç Adalıer’in oyunculuğunda yakalıyoruz. Ama sesine biraz daha yüklenmesi, sesinin yer yer “İzquierdo”nun sesini bastırabilecek düzeye çıkması gerektiği kanısındayım. Montserrat ve rehinelere karşı acımasız, Venezuelalıları lânetli gibi gören, onları öldürmenin dünyayı kötülükten kurtarmak olduğuna inanan “Peder Coronil” rolü oyunun en önemli karakterlerinden biri. Çağatay Çatal’ın bu rolü biraz daha inandırıcı kılması gerektiğini düşünüyorum. Özen Eren Yelçi, Bertan Çalışkan, İlkay Eren ve Itır Karabulut rollerinin hakkını veren oyuncular.
“Ricardo” ve “Elena”. Montserrat’yı, Montserrat’nın görevini anlayan, İspanyolların elinden çok çekmiş iki genç. Büyük acılar yaşamışlar. Baran Bayraktar ve Öyküsü Özyürek’in oyunculuklarından, yüzlerinden ve bakışlarından İspanyollara duydukları öfkeyi, nefreti rahatlıkla okuyoruz. Bir an olsun kopmuyorlar oyundan. İlerisi için umut veren iki genç oyuncu.
Ceren Evren Çırak’ın ölümü de çağrıştıran toprak renklerinin egemen olduğu dekor tasarımı; Levon Kordonciyan’ın herhangibir ülkeyi çağırıştırmayan zamansız kostümleri oyuna katkı sağlayan başarılı yaratılar.
Sahne3 kurulduğu günden beri ucuzluklara yüz vermeyen, hep ağırlığı olan, söyleyecek sözü olan, çıktıktan sonra da üzerinde tartışılan, konuşulan oyunlar sergileyen bir topluluk. Özgürlüğün Bedeli de bu topluluğa çok yakışan, etkileyici metni, başarılı rejisi ve oyunculuklarıyla dikkat çeken bir oyun.
www.dirensanat.com
Yaşar İlksavaş
Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarımla.
Ceren Evgen Çırak
Yazınızla hepimizi onurlandırdığınız için teşekkür ederim. Sahne3’ten Sevgiler…
Sahne3 ailesini onurlandırdığınız için çok teşekkürler
Sevgi ve saygılarımla
[…] Yaşar İLKSAVAŞ “ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ” yazısı […]