Bu başlık 28 Haziran 2O18 tarihinde Berlin’de uluslararası sanat eğitimi buluşmasında yaptığım konuşmanın başlığıydı. Sanatta değişen değerler, kuşkusuz insanların SANAT kavramını bitmiş eser zannedenlerin yanıldığını gösteren bir değişim.
Bu başlık 28 Haziran 2O18 tarihinde Berlin’de uluslararası sanat eğitimi buluşmasında yaptığım konuşmanın başlığıydı. Sanatta değişen değerler, kuşkusuz insanların SANAT kavramını bitmiş eser zannedenlerin yanıldığını gösteren bir değişim. Çünkü 1970’lerin ortasına kadar sanatı sadece UNESCO’nun belirlediği 6 daldan ibaret zannedenler çoğunluktaydı. Hatta bunu değişmez bir değer bile zannediyorduk. Ama değişti! Sinema 7. sanat oluverdi. Ben buna hem şaşıran hem de kızanlardan biriydim. Ne yani, tiyatro varken sinema sanat sayılır mıydı? Yetmedi, kısa bir süre sonra buna fotoğraf eklendi. En sonuncusunda spor!.. Bunlar UNESCO kararları. Demek ki bu listeye daha pek çok beceri eklenebilecek. İşte size sanatta değişen değerler… O zaman beceri değil de becerinin özenle gerçekleştirilmesi sorumluluğu kalıcı değer. Yani; değişmeyen. Yani bir gün gelecek insanın incelikle, iyi, güzel ve doğru titizliği ile yaptığı pek çok beceri sanat olarak anılacak. Yani yaşamak da dahil… Ama o zaman da sanatın bu becerilere kattığı değer de yeniden tanımlanacak. Hatta değişmeyen değer olarak yeniden hatırlanacak. Çünkü insanlık kolayına kaçarak SANAT’ı üründen ibaret zannetmeye çok alışmışken, sanatın ürünün değil, sürecin adı olduğu yeniden anlam kazanacak. İnsanın var olduğu günden itibaren beyin ve duyu organlarının aracılığı ile kendini yeniden yaratmasının adı olduğu anlaşılacak. Düşünme biçimleri ve onların klişeleşmiş yanlışlarını doğru zanneden insanlık, özüne dönerek yeniden doğuş yaşamak isteyecek!.. İnsanlığın başlangıcından, Aristo’ya; Aristo’dan, Milat’a, Milat’tan, İstanbul’un fethine, Endülüs Emevileri’ne, engizisyona, engizisyondan, Rönesans’a, Rönesans’tan, Fransız İhtilaline; Fransız İhtilalinden İngiliz Sanayi devrimine; Amerika’nın keşfine, felsefenin geçirdiği evrime, 1. Dünya Savaşı’na; Marx’a, Sovyet Devrimi’ne, II. Dünya Savaşı’na, Soğuk Savaş’a, uzay bilimine ve teknolojisine, günümüze, bilişim teknolojisine… değişmeyen sanat vizyonu ile insanlığın yeniden bakması gerekecek. ‘Artı değer’in söylenilen doğruya uygun gelişmediğine yeniden bakılacak. Akıl donanımını bünyesindeki sanat beyni ile buluşturarak, bağırsağın ikinci beyin olduğunu yeni anlayan insanlık, birincil olan beynini yeniden keşfedecek. Sıra, ya ona gelecek ya da birileri, insanlığa ihanet bahasına bu gelişmeyi engellemeye çalışacak!..
Sanatta değişmeyen değerler, 6, 7, 8, 9 ve sonrasının düşünülmediği çağlarda sahip olduğu SANAT kavramı ile ya yeniden buluşacak ya da beynini dumura uğratıp robotlaşacak! Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopacak. Zaten kopuk olan, bu eksikliği hep yaşayan ve fark etmemiş olanlar köle, diğerleri efendi olacak. Bu tezlerin SANATAEVET vizyonu ile yeniden değerlendirilmesi görüşünü paylaştığımız, Berlin akademik buluşmasından hep birlikte SANATAEVET diyerek ayrıldık. Jack Ma’nın kulaklarını çınlattık, Elon Musk’ın dedikodusunu yaptık, Ken Robinson’un “bildiklerinizi unutun” dediğini, Elias Canetti’nin seçme sözlerini, Frankfurt Okulu’nu da şöyle bir andık. Yunus Emre ve Mevlana ise bende saklı kaldı.