KADIKÖY EMEK TİYATROSUNDA TANRIÇALARIN DÖNÜŞÜMÜ: CADI AVI
Kadıköy Emek Tiyatrosu, perdelerini kadınların binlerce yıllık macerasını sahneye taşıdığı ‘Cadı Avı’ ile açıyor. Shakespeare’in ‘Venüs ile Adonis’ şiirinden Engin Alkan’ın uyarladığı ve yönetmenliğini üstlendiği ‘Cadı Avı’ Hitit ve Mezopotamya’nın ana tanrıçalarından, bereket tanrıçalarına, Ege ve Akdeniz’in güzellik ve bereket tanrıçalarının öykülerinden Ortaçağ karanlığının nasıl ‘Cadı’ efsanelerini yaratışının öyküsü… Bereket ve güzelliğin sembolü kadınlar kötülüğün ve çirkinliğin sembolüdür artık öykülerde, resimlerde… o güzellikler efsanelerde mitolojilerde kalmıştır.. “Bizim kadınlığımız kadimdir, mücadelemiz, aşkımız, gücümüz kadimdir…. Eh ne de olsa Ana Tanrıçayız biz… Ve sahnedeyiz!” diyorlar
Yazan: William Shakespeare
Türkçeye aktaran: Talât Sait Halman
Uyarlayan, Yöneten, Besteci, dekor tasarımı: Engin Alkan
Oyuncular: Ayşegül Sünetçioğlu, Pınar Yıldırım, Emre Yetim
Mert Arat, Makbule Sitare Akbaş.
Dramaturg: Sinem Özlek
Koreograf: Senem Oluz
Kostüm tasarım: Candan Seda Balaban
Işık tasarım: Cem Yılmazer
Müzik: Altuğ Kutluğ
Orkestra
Şef/Klarnet: Merve Sarıkaş
Piyano : Sinem Zaim
Keman : Seden Canalp
Elektro bas : Barış Zorbey Tan
Akordeon : Ebrar Şahanlar
Perküsyon : Necip Fazıl Güneş
Oyunlar Kadıköy Emek Tiyatrosu’nda saat 20:30’da
6 Ekim 2018 Cumartesi
8 Ekim 2018 Pazartesi
13 Ekim 2018 Cumartesi
20 Ekim 2018 Cumartesi
26 Ekim 2018 Cuma
27 Ekim2018 Cumartesi
Kadıköy Emek Tiyatrosu:
Uzunçayır Caddesi Doğançay İş Hanı No:29/1 Hasanpaşa Kadıköy / İstanbul
0216 545 73 76
0542 213 60 50
MİTOLOJİDE VENÜS İLE ADONİS ÖYKÜSÜ
Bir çok mitolojik öykü gibi Venüs ile Adonis’in öyküsü de Anadolu’nun kadim efsaneleriyle ilişkilidir. Bu öykü de Hitit tanrılarından Tammuz ile İnanna öyküsü ile benzerlikler taşır.
Suriye ya da Kıbrıs kralı Kiniras’ın güzel kızı Mira (diğer adıyla Smyrna (İzmir’in kadim adı bu addan türemiştir) güzelliği ile çok övünmekte ve güzellik tanrıçası Afrodit’i (Venüs) kendisiyle karşılaştırmaktadır. Afrodit bu saygısızlığını cezalandırmak için onu babasına âşık eder ve kralı da büyüler. Büyünün etkisi geçtiğinde öfkelenen kral kızını öldürmeye kalkar, tanrılar bu işe engel olarak Smyrna’yı bir mersin ağacına dönüştürürler.
Ancak Smyrna hamiledir ve doğum zamanı gelince sancılandığında tanrılar ona yine yardım ederler ve ağaç çatlayarak gövdesinden ölümlülerin en güzeli Adonis doğar. (Bu öykünün eski Türklerin varoluş efsanesiyle benzerliği dikkat çekicidir)
Venüs /Afrodit bu çocuğa âşık olur ve herkesten gizlemek için yeraltı tanrıçası Persephone’ye emanet eder. O da Adonis’e âşık olunca kavga ederler ve Olimpos karışır, Zeus araya girer ve Adonis’i iki tanrıça arasında paylaştırır. Adonis yılın yarısında (ilkbahar, yaz) Afrodit ile ve yılın diğer yarısında (sonbahar, kış) Persephone ile kalacaktır. Böylece mevsimler oluşur.
Bereket tanrıçası Venüs sonbaharda Adonis’in gidişine o kadar üzülür ki bütün doğa beraber yas tutar, sararıp solar, Adonis yeryüzüne Venüs’in yanına gelince doğa canlanır, doğurganlık geri gelir.
Zamanla Adonis Venüs’ün yanında kalma aylarını çoğaltınca Persephone, Afrodite âşık olan Ares’i (Savaş tanrısı Romalılarda Mars) iki kıskanç tanrı bir plan yaparlar.
Ares yaban domuzuna dönüşerek Adonis’i yaralar. Adonis’in kanlarından Anemon çiçekleri (Manisa lalesi) doğar. Venüs Adonis’in yardımına koşar ama çaresizdir, çünkü Adonis bir ölümlüdür. Bu sırada Venüs’ün diken batan ayağından akan kanlardan kırmızı güller doğar. (Bu nedenle kırmızı gül aşkın sembolüdür)
Yüzlerce ressam ve heykeltıraşa ilham veren bu öykü mitoloji yazarlarının yanı sıra günümüze kadar birçok edebiyatçıya da ilham kaynağı oldu. Shakespeare de bunlardan biridir. Şairin kendi belirttiğine göre ilk yapıtlarından biri olan ‘Venüs ve Adonis’ şiiri 1194 dizeden oluşur. İlk kez 1593 yılında basılan şiir, dilimize Talat Sait Halman tarafından aktarıldı (W. Shakespeare, ‘Aşk ve Anlatı Şiirleri’, Çev. Talat Sait Halman, Türkiye İş Bankası Yayınları)
Engin Alkan yapmış yapacağını. Güzel Willim Shakespear sonlerini ve mitolojik hikayeyi nasıl karma karışık anlamsız bir duruma sokarım diye düşünmüş. Sonunda amacına ulaşmış. Son derece absürd anlaşılmaz, bağrışlı çağrışlı, yüksek volumlü bir oyun çıkmış. Pınar Yıldırım her zamanki gibi rolünün hakkını veriyor. Sesi inanılmaz güzel ve anlaşılır kullanıyor. Seyirci
Sohbet edercesine bir üslupta çok başarılı. Diğerleri için aynı şeyi söylemeyeceğim. Ne söyledikleri şarkılar anlaşılıyor. Ne konuşmaları anlaşılıyor. Mert Arat o kadar rolünün altında kalıp eziliyor ki kan ter içinde kalıyor. Döktüğü terler bütün oyunculuğunu ve karekterini baskılıyor. Emre Yetim sadece Mars Domuz kılığına girip dövüştüğü sahnede çok başarılı. Açıkçası yüksek bir performans ama etkisiz bir
İş çıkmış. Kostümler çok iyi. Koreografi çok iyi. Pınarın haricinde diğerleri şarkı söylemese daha iyi
Olurdu. İnanın Diren Sanat’taki bu haber üzerine koşa koşa gittim. Ve anlatılan bu hikayeyi dinlemeyi çok istiyordum. Sadece karşımıza çıkıp konuşsalardı ona bile razıydım. Çok üzgünüm. Emek Tiyatrosu’nda çok güzel oyunlar izledim. Bazı şeyleri biraz tadında yapmak gerek. Yine de emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.