Film, 24 Şubat 2019’da yapılacak Oscar törenlerinde En iyi erkek (Christian Bale), En iyi yardımcı kadın oyuncu (Amy Adams), En iyi yönetmen ve senaryo(Adam McKay) dâhil 8 dalda Oscar’a aday.
11 Eylül 2001 tarihinde ikiz kule saldırıları ile dünya siyasetinin yönü kalıcı olarak değişti. Afganistan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika kan gölüne döndü. Sanki bu zaman diliminde tüm Amerikan tarihinin en karanlık karakterleri bir araya gelmiş ve tüm dünyayı geri dönülmez bir kaos çağına el birliği ile sürüklemeye yemin etmişlerdi. Dick Cheney, Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Colin Powel, Condeleeza Rice gibi karakterlerin bir araya geldiği 2001–2009 yılları arasında atılan nefret tohumlarının sonuçlarını hala tüm dünya yaşıyor. Sorunlar bir kördüğüm olmuş ve bugün dünya III. Dünya savaşının eşiğine gelmiş durumda. Bu sözüm ona muhteşem ekibin başında başkan olarak da yine kendileri gibi sözüm ona muhteşem George W.Bush bulunuyordu. Aslında bu ekipte biri daha vardı ki o filmde unutulmuş. Düşünün adamın lakabı ‘’Karanlıklar Prensi’’. Gerçek adı Richard Perle ve 2001–2004 yılları arasında Savunma Politikaları komisyon başkanı görevini yürütmüştür.
Vice Filmi işte bu ekipten Başkan Yardımcısı Dick Cheney’i merkeze alarak o dönemin siyaset, iş dünyası ve uluslar arası olaylarının arka planına ait ışık tutuyor. Bu kirli işleri yöneten kişilerin özel yaşamlarını da içine alarak olayları beyaz perdeye aktarıyor.
Dick Cheney rolüyle Christian Bale Altın Küre’de bu yıl ‘’en iyi müzikal ya da komedi dalında en iyi erkek oyuncu’’ ödülünü aldı. Film bir biyografi olarak nasıl böyle bir dalda ödül aldı garip. Komedi dalına ancak Kara Mizah olarak yaklaşabilir ancak müzikal hiç değil. Christian Bale bu rolü üstelenirken de her zamanki gibi o karakterin içine girmek için fiziksel değişime uğramaktan kaçınmamış. Bu rol için yaklaşık 20 kilogram şişmanlamış. Yapılan makyajla da Dick Cheney’e gayet benzemiş. Asıl adı Robert Bruce olan adının ‘’Dick’’ (argoda penis) bölümüyle de Cheney aslında Amerikan kamuoyunda çoğu zaman dalga konusu olmuştur.
Fun lovin’ criminal grubu bir şarkısında;
‘’Sometimes i’rather speak my mind plainly’’
(Bazen zihnimle açıkça konuşmayı tercih ederim)
‘’But, I’m not a dick like cheney ‘’
( Ama ben cheney gibi bir penis değilim)
Dizeleriyle Dick Cheney’i hicvetmişlerdir.
Filmin ana karakterini, Christian Bale’in verdiği bir röportaj da ki şu diyalog ile gayet iyi anlatıyor. Christian Bale’e bu role nasıl hazırlandın diye sorduklarında.
‘’ Thank you to Stan for inspiration to play Dick Cheney in Vice’’ yani ‘’ Bana başkan yardımcısı filminde Dick Cheney’i oynarken ilham verdiği için Şeytana teşekkür ederim’’ demiş.
Bence Dick Cheney’i bundan daha iyi hiçbir söz anlatamaz. Senaryo yazarı, aktör, komedyen ve yönetmenlik yapan Adam McKay hem senaryosunu hem de yönettiği filmde bu karakteri tam olarak beyazperdeye aktarmayı başarmış.
Filmde Dick Cheney’in hırslı, aç gözlü karısı Lynne Cheney rolüyle Amy Adams harikulade, Sam Rocwell George W.Bush rolüyle büyülüyor. Donald Rumsfeld rolüyle Steve Carell adeta pislik ve vurdumduymaz bir politikacının nasıl oynanacağı hakkında adeta ders veriyor.
Film aslında bir dönem ve bir kadro’nun dünya siyasetine nasıl damga vurduğunu anlatırken yönetmen yaptığı sıkça geri dönüşlerle ve gerçek kesitlerle birçok eski siyasi figürü de bize hatırlatıyor. Tony Blair, Gerald Ford, Ronald Reagan, Richard Nixon ve Saddam Hüseyin bunlardan sadece bazıları. Film de ayrıca Irak gibi bir ülkenin nasıl sudan bir sebeple paramparça edildiği açıkça anlatılıyor.
Filmde Ronald Reagan(1981–1989 ABD başkanı) bir konuşmasında ‘’ Make America great again ‘’ yani ‘’ Yeniden büyük Amerika’’diyor. Bu aslında Donald Trump’ın 2016 yılında ki seçim sloganıydı. Bilindiği üzere ABD’de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olmak üzere ikili bir siyasal sistem var. 1981 yılında Başkan olan Ronald Reagan’dan 2018’e kadar 27 yılda ABD siyasetinde 6 adet başkan olmuş. Bunların dördü Cumhuriyetçi sadece iki tanesi Demokratlardan seçilmiş. Yönetmen, cumhuriyetçi başkanların ‘’Make America great again’’ sloganında ki bu tekrarla tüm dünyada hegemonik güç sevdasında ki devamlılığa aslında dikkat çekmiş.
Bugün hala politik mirası tüm dünyada hüküm süren bu sürecin temellerinin atıldığı bir dönemin büyük görünen kişiliklerin özel hayatları ve kişiliklerine ışık tutan bu filmin bu günlerde gündeme gelmesini çok önemli ve çok faydalı buluyorum.
Neo-conservative kısaca Neo-con’lar olarak tanınan bir ekibin hala dünya siyasetinde ne kadar etkili olduğu filmde hiç işlenmemiş. Neo-con ekip ve Büyük Ortadoğu projesi kol kola tüm dünya coğrafyasını kan gölüne çevirirken filmin sonunda bir diyalog aslında bu ekibin ne kadar bencil ve çıkarcı hedefler peşinde olduğunu da gözler önüne seriyor.
Filmin sonunda 11 Eylül 2001 saldırılarını (-ki bu saldırıların arka planın nasıl bir komplo olacağı ABD kamuoyunda çok tartışıldı) ima ederek söylediği sözler Dick Cheney ve bu ekibin hala neler yapabileceğini konusunda bize net ışık tutuyor.
‘’ Yargılamalarınızı ve suçlamalarınızı hissediyorum. Ama ben bu duygularla baş edebilirim. Sevilmek istiyorsan git film yıldızı ol. Dünya senin bulduğun gibi bir yer değil. Bu dünyada canavarların olduğu gerçeğini de unutmamalısın. Biz bu canavarlar tarafından 3.000 masum insanın öldürüldüğünü gördük. Aileni güvende tuttuğum için özür dilemeyeceğim. Sevdiklerinizin gece huzur içinde uyuyabilmesi için yapılması gerekenleri yaptık diye özür dilemeyeceğim. Hizmetinizde olmak benim için onurdu. Beni siz seçtiniz ve benden istediğinizi yaptım’’
Yani bu ekip ve onların devamı gibi görünen bugün iktidarda olan ekibin hala dünyanın başına nasıl belalar açmaya aday olduklarını gösteren tüyler ürpertici bir kendi haklı gösterme çabası. Sadece Irak’a yapılan iki işgal girişiminde resmi kayıtlara göre 1,5 Milyondan fazla insan ölmüştür. Suriye’de uluslar arası örgütler biz ölü sayısını 600.000 sonra bıraktık diye açıklama yapmışlardır. Milyonlarca insan mülteci durumuna düşmüş ve ölmüş iken Dick Cheney hala kendini haklı görebiliyor.
Bu film özelinde herkesi, bu ve benzeri politikalarla dünyayı kan gölüne çevirmeye aday politikacılara ve onların politik çıkarlarına karşı uyanık olmaya davet ediyor ve gereken dersleri çıkarması umut ediyorum.
İyi Seyirler,
Faruk Saruhan