Sinemamız ‘Organize İşler’e Teslim Edildi

0

Patlamış mısır fiyatlarının Sinema biletinden fazla gelmesi üzerine gişede büyük paralar kazanamadıklarını   dile getiren Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar gibi isimler harekete geçti. Dertlerini Cumhurbaşkanına iletmek için  görüşmeye gittiler. Fırsat bu fırsat derken ‘sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi Yasası’da yürürlüğe girmiş oldu. Bazı Sinemacılar tarafından çoğu maddesi tepki ile karşılandı. Elbette ki bu yasada faydalı olan düzenlemelerde var. Lakin denetleme ve düzenleme ile konulan kriterler resmen Sansurü artık resmi kanun haline getiriyor.

Asıl Soru sinemacıların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşüp görüşmemeleri değil, bu görüşme sonucunda neyi kabul edip etmedikleri…. Kendilerini sınırlayan bu yasayı memnuniyetle kabul etmeleri tartışma yarattı. Neyin karşılığında kabul ettikleri ayrı bir merak konusu oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Saray’da sinema yapımcıları ile yaptığı görüşme sonrası sinema yasasını onayladı.

Birol Güven, Şükrü Avşar, Timur Savcı, Cemal Okan, Muzaffer Yıldırım, Çağrı Özeren, Fatih Aksoy, Necati Akpınar, Kerem Çatay, Mehmet Bozdağ, Serdar Öğretici, Raci Şaşmaz, Şahan Gökbakar, Yılmaz Erdoğan, Mahsun Kırmızıgül, Bülent İnal, Burak Özçivit, Oktay Kaynarca, Ata Demirer, Tamer Karadağlı, Şoray Uzun, Demet Akbağ, Onur Tan, Bahadır Özdener, Elif Dağdeviren ve Şükrü Erol Avcı gibi isimlerin katıldığı törende Erdoğan’a teşekkür konuşmaları yapıldı.

Sabah’ta yer alan habere göre, Yılmaz Erdoğan, sorunlarının çözümü noktasında daha önce böyle bir ivme ve hızı görmediklerini söyledi. Yılmaz Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “sektörün sorunlarının çözümünde gösterdikleri hassasiyetleri ve kabulleri dolayısıyla teşekkür ettiğini” söyledi.

Senarist ve yapımcı Bahadır Özdener, “Başkanlık sistemini son iki haftada idrak ettik. Sağladığınız birlik sayesinde artık bizim aramızda ayrılık gayrılık olmaz” dedi.

Oyuncular Sendikası’nın bile bu yasayı destekler tarzda davranış göstermesine tepkiler yağdı. Bunun üzerine Demet Akbağ’ın başkanlığını yaptığı Oyuncular Sendikası kamuoyuna bir açıklama sundu. Bu açıklamada yer alan ifadeye göre; “Her ne kadar “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun” özelinde yapılmış olsa da Oyuncular Sendikası olarak bu toplantıyı; oyuncuların yıllardır göz ardı edilen sigortalılık, işçi sağlığı ve can güvenliği, sendikal örgütlenme özgürlüğü vb. en temel sorunlarını, uygulanmayan ya da ötelenen hakları ile ilgili taleplerimizi ve çözüm önerilerimizi kamu mercilerine iletebileceğimiz bir olanak olarak değerlendirdik.” Yani kısaca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşme sebeplerini dertlerini açıklamak için bir fırsat olarak dile getirdiler.

Murat Sabuncu, T24.com sitesindeki “Sansür Falan hikaye; Organize İşler bunlar! Başlıklı yazısında yeni yasa tasarısının aslında sinema filmlerinin desteklenmekten ziyade sıkı bir denetimden geçeceğine açıklık getirdi.

Murat Sabuncu Yazısında “Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun ile bir komisyon kuruluyor. Kanuna göre 8 üyeden oluşacak komisyon, ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin, ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını yapacak. Uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak. Değerlendirme ve sınıflandırması yapılmamış olan sinema filmleri; festival, özel gösterim ve benzeri kültürel ve sanatsal etkinliklerde ancak “18+” yaş işareti ile gösterilecek.”

Neyin teşekkürü bu? Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi Yasası ‘teşekkür’ü. Detay için T24’ün Sabah gazetesinden derlediği habere bakalım:

Cumhurbaşkanı’nın kabulünde  yönetmen, oyuncu ve yapımcı Yılmaz Erdoğan, “Türk sinema ve dizi sektörünün uluslararası alanda rekabet gücünün artırılmasını amaçlayan” yasa teklifinin kısa sürede TBMM Genel Kurulu’na gelerek yasalaşmasına işaret ederek sorunlarının çözümü noktasında daha önce böyle bir ivme ve hızı görmediklerini söyledi. Sabah’ın haberine göre, senarist ve yapımcı Bahadır Özdener, “Başkanlık sistemini son iki haftada idrak ettik. Sağladığınız birlik sayesinde artık bizim aramızda ayrılık gayrılık olmaz” dedi. Oyuncu ve yapımcı Şahan Gökbakar da milli sinema ve geleceği açısından çok önemli bir adım atıldığını belirtti. Gökbakar, Erdoğan’ın yasayı onayını ‘tarihi bir imza’ olarak niteledi.

Peki bu imzanın  aynı zamanda ‘sansür’ yasası onayı olarak da anılması durumundan bahseden var mı? Yok tabii..Ne gerek var! İyi de niye böyle anılıyor? Bir bakalım…

 

 

 

 

Murat Sabuncu’nun yazısı (www.t24.com)

Sansür falan hikâye; organize işler bunlar!

Sanatçıların Erdoğan ziyaretinin hatırlattıkları…

Sorunların çözümünde böyle bir ivme-hız görmemişler.

Başkanlık sisteminin ne olduğunu yeni idrak etmişler.

Kimler?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a teşekküre giden ‘sanatçılar…’

Neyin teşekkürü bu? Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi Yasası ‘teşekkür’ü. Detay için T24’ün Sabah gazetesinden derlediği habere bakalım:

Cumhurbaşkanı’nın kabulünde  yönetmen, oyuncu ve yapımcı Yılmaz Erdoğan, “Türk sinema ve dizi sektörünün uluslararası alanda rekabet gücünün artırılmasını amaçlayan” yasa teklifinin kısa sürede TBMM Genel Kurulu’na gelerek yasalaşmasına işaret ederek sorunlarının çözümü noktasında daha önce böyle bir ivme ve hızı görmediklerini söyledi. Sabah’ın haberine göre, senarist ve yapımcı Bahadır Özdener, “Başkanlık sistemini son iki haftada idrak ettik. Sağladığınız birlik sayesinde artık bizim aramızda ayrılık gayrılık olmaz” dedi. Oyuncu ve yapımcı Şahan Gökbakar da milli sinema ve geleceği açısından çok önemli bir adım atıldığını belirtti. Gökbakar, Erdoğan’ın yasayı onayını ‘tarihi bir imza’ olarak niteledi.

Peki bu imzanın  aynı zamanda ‘sansür’ yasası onayı olarak da anılması durumundan bahseden var mı? Yok tabii..Ne gerek var! İyi de niye böyle anılıyor? Bir bakalım…

Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun ile bir komisyon kuruluyor. Kanuna göre 8 üyeden oluşacak komisyon, ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin, ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını yapacak. Uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak. Değerlendirme ve sınıflandırması yapılmamış olan sinema filmleri; festival, özel gösterim ve benzeri kültürel ve sanatsal etkinliklerde ancak “18+” yaş işareti ile gösterilecek.

Daha önceki yasa (2005 tarihli), kayıt-tescil belgesi düzenlemesi üzerinden özellikle yerli filmler için ‘dolaylı’ bir sansür uygulaması yapıyordu. Yeni yasa ile bu durum oluşturulan kurulla-komisyonla bir ‘sansür organı olma’ şekline bürünüyor. Konunun uzmanlarından Şenay Aydemir’in bir süre önce gazeteduvar’daki yazısı durumu şöyle özetliyor:

Bir sansür mekanizmasına dönüşen ‘kayıt tescil belgesi’ ile ilgili madde aynen korunuyor: “Değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler, ticarî dolaşıma veya gösterime sunulamaz” ibaresi aynen korunduğu gibi, bu kurulun bir sansür organı olması tescilleniyor. Üstelik yasanın bir önceki halinde yer alan “istenilen gerekli düzenlemeleri yapan” ibaresi de kaldırılıyor. Yani siz yapımcı ve yönetmen olarak sırf filminiz gösterime girsin diye bazı sahneleri çıkarmayı göze alsanız bile, bu durum ortadan kalkıyor.

Yeni yasa, festivallerdeki gösterimlerde talep edilen eser işletme belgesi zorunluluğunu ortadan kaldırıyor ve filmlerin +18 yaş ibaresiyle gösterilebileceğini belirtiyor. Ama bunu düzenlemediği gibi, örneğin bir ‘hassas vatandaş’ın izlediği bir filmi şikâyet etmesi durumunda festival yöneticilerini ve filmin sahiplerini yargı ile baş başa bırakıyor.

Ya işte böyle… Mutlu mu mutlu, sevinçli mi sevinçli sanatçılar.  Mühim olan para kazansınlar. Sansür tartışması falan, hiç takılmasınlar…

Bir de sorunların çözümü noktasındaki hız tespiti yok mu Yılmaz Erdoğan’ın. İşte o başka bir takdir konusu. Örnekleri yok mu,  var doğrusu…

Bir kısım sanatçıya hızlıdır iktidar. Bir gece evvel televizyonda konuşur, ertesi gün polis eskortuyla savcıya götürülür.

Bir kısım aydına hızlıdır iktidar. Barış için imza verirsin misal, hem akademide nefes aldırmazlar, hem mahkemelerde 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle ‘cezalandırırlar.’

Bir kısım haberciye hızlıdır iktidar. İyi şartlarda ‘çalışacak yer bırakmazlar’, yazmaya-konuşmaya, devam ederlerse içeride aylarca-yıllarca tutarlar.

AİHM’den tahliyeyi gerektirecek karar mı aldı tutuklu bir siyasetçi, hızla başka bir dosyadan tutukluluğun devamına karar çıkar.

Çoğalabilir örnekler. Ama işi vardır şimdi o sanatçıların. Türkiye’de yaşanan sorunlar üzerine kafa mı yoracak, eser mi yaratacaklar?

Bir yasa ‘organize’ edilir; bir ucu kazanacakları para, bir ucu sansür. Onlar tercihte bulunur.
Uzatmayayım. Yılmaz Erdoğan’ın Organize İşler 2 filminin keyfini çıkaralım. Beklentiyi azaltalım.

Çocukken oynardık. ‘Sanatçıların’ önemli bir kısmı çok uzun süredir oynuyor.

1,2,3 tıp.

 

Özge Artunç’un yazısı (www.t24.com)

Türk sinemasında yapımcı ve dağıtımcılar arasında yaşanan bilet geliri krizine reçete olarak hazırlanan yasa teklifi eleştirilerin odağında. İlk onayı alan teklif, sansür ve tekelleşme tartışmasına neden oldu. Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Barış Atay, “Birçok muhalif filmin, yapımcının seyirci ile buluşma hayallerini rafa kaldırmaktan söz ediyoruz” derken; CHP milletvekili Sera Kadıgil, “Desteklerin kime ne şekilde verileceğine artık siyasi irade karar verecek” eleştirisnde bulundu.

Türk sinema sektöründe tekel durumundaki dağıtımcı şirket Mars Cinema Group ile büyük yapımcılar arasında bilet gelirinin paylaşımı konusunda yaşanan krize çözüm için Ankara’nın bulduğu formül, sinema dünyasında sansür ve tekelleşme tartışmalarını alevlendirdi.

Krizin aşılması için 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun’da değişiklik teklifi hazırlandı. Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’ndan geçen teklifin en çok tartışma yaratan noktası, Kültür Bakanlığı tarafından sinema sektörüne sağlanan destekleri dağıtan kurulun yapısında yapılması önerilen değişiklikler oldu.

Hangi film ve senaryoya destek sağlanacağına karar veren kurul, şu an 14 kişiden oluşuyor. Bu üyelerin 10’u meslek birliklerinin temsilcileri. Yani kurulda çoğunluğu, sinema sektörünün temsilcileri elinde tutuyor. Yeni teklife göre üye sayısı 7’ye düşürülecek. Kurulda 3 üye meslek temsilcilerinden, 4 üye ise bakanlık temsilcilerinden olacak.

Kadıgil: Siyasi irade karar verecek

Kültür-sanat hukuku alanında uzman olan CHP milletvekili Sera Kadıgil, “Çok tehlikeli” olarak nitelendirdiği bu değişikliği “Desteklerin kime ne şekilde verileceğine artık siyasi irade karar verecek” sözleriyle eleştiriyor.

CHP Milletvekili Sera Kadıgil

Bu kanunun varlık amacının bağımsız sinemayı ve sinema sanatını desteklemek olduğunu vurgulayan Kadıgil, kurula üye isimlerin çoğunluğunun meslek örgütlerinden gelmesi gerektiğinin altını çiziyor. Kadıgil, “Öbür türlü Bakanlık canı istediğine destek verir, canı istediğine vermez gibi bir sonuca gideriz” uyarısı yapıyor.

Barış Atay: Birçok muhalif filmin, yapımcının seyirci ile buluşma hayallerini rafa kaldırmaktan söz ediyoruz

Sinemacıların ve yapımcıların bakanlıktan aldığı destekle ayakta kalmaya çalıştığını vurgulayan Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Barış Atay ise artık sinemacıların karşısına bürokratların ağırlıklı olduğu bir kurul çıkacağını söylüyor. Kendisi de yönetmen ve oyuncu olan Atay, yaptığı açıklamada, “Birçok muhalif filmin, yapımcının seyirci ile buluşma hayallerini rafa kaldırmaktan söz ediyoruz” diyor.

Kıvanç Sezer: Bazı yapımcıların hiçbir şekilde destek alamamasını sağlıyorlar”

İlk filmi Babamın Kanatları’nı bakanlıktan aldığı destekle çeken yönetmen Kıvanç Sezer ise zaten sağlıklı işleyemen kurulun daha da sağlıksız hale geleceği görüşünde.

Sezer, “İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek projelerin desteklenmediği, festivallerde kendini ispatlamış yönetmenlerin yeni projelere destek alamadığı bir kurul zaten son birkaç yıldır. Fakat bu yeni yapıyla beraber bu daha da perçinlenmiş oldu” diyor.

Yönetmenlere yönelik kara listeler olduğunu vurgulayan Sezer, “Bazı yönetmenlerin bazı yapımcıların hiçbir şekilde destek alamamasını sağlıyorlar” değerlendirmesini yapıyor.

Yeni teklif post-modern sansür mü?

Kanun teklifine sinema dünyasının önde gelen başka isimleri de mesafeli yaklaşıyor. Aralarında Nuri Bilge Ceylan, Kadir İnanır ve Çağan Irmak’ın da olduğu 75 yönetmen, yayınladıkları bildiri ile endişelerini dile getirdi. Teklifte eski yasanın gerisine düşülen konular yer aldığı vurgulandı. Onlardan biri, bir filmin izleyici ile buluşması için gerekli onayı veren Değerlendirme ve Sınıflandırma Kurulu’nun yetkileriyle ilgili. “Kurulca uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz” ifadesi yeni teklifte de yerini korudu. Bu durum sinemada sansür tartışmasını bir kez daha alevlendirdi.

Kadıgil, kurulun işleyişini “Değerlendirme-Sınıflama Kurulu dediğimiz şey, farklı farklı günlerde toplanıyor. Üç kişiden oluşuyor. Bir psikolog oluyor, bir Meslek Birliği temsilcisi, bir de Bakanlık temsilcisi. Bir yönetmeliği var. Ama objektif bir kriter yok” sözleriyle anlatıyor. Kurulun İngiltere ve Fransa’da olduğu gibi bir mevzuatı olmadığına dikkat çeken hukukçu Kadıgil, “İnsanlara diyorlar ki ‘Şu sahne ile şu sahneyi çıkarsan iyi olur. Yoksa yasak gelir.’ Böyle bir sansür yasası alttan alta işliyor” değerlendirmesini yapıyor.

Sansür deyince insanların aklına 80 darbesi döneminde kurguların kesilmesi ve filmlerin yakılmasının geldiğini söyleyen Atay ise sinemada tekelleşmenin oluşturduğu sansür tehdidine dikkat çekiyor. “Asıl problem birçok bağımsız yapımın bu tekel içerisinde kendisine salon bulamaması” diyen Atay durumu şu sözlerle özetliyor:

“Bu post-modern bir sansürdür”

“AKP diyor ki ‘Ben film çekilmesine karşı çıkmıyorum’. ‘Film çekebilirsiniz’ diyor ‘Ama uygun bulmazsam vizyona sokmam’. Biz de diyoruz ki ‘Bu dağıtım tekeli ile filmlerin izleyiciye ulaşmasını engelleyerek bir sansür mekanizması oluşturuyorsunuz’. Bu post-modern bir sansürdür zaten.”

Yönetmen Sezer’e göreyse sansür konusu büyük yapımcılar ile dağıtımcılar arasındaki çekişme nedeniyle gölgede kalıyor. Sezer, “Yılmaz Erdoğan TRT’de bunun iyi birşey olduğuna dair açıklama yapıyor çünkü büyük yapımcıların aralarındaki haksız paylaşımı düzenleyen bir tarafı da var yasanın. Dolayısıyla bu tarafını tartışıp, diğer tarafını gölgede bırakma gibi bir taktik izlediklerini düşünüyorum. (Teklifin) Devam eden bir sansür durumunu daha da perçinlediğini söyleyebiliriz” sözleri ile görüşünü dile getiriyor.

Mısır kavgasına son verecek düzenleme

Sinemaya ilişkin yasa teklifinin gündeme gelmesinde yapımcılar ile dağıtımcılar arasında yaşanan bilet krizi yatıyor. Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan gibi büyük yapımcılar, tekel konumundaki Mars Cinema Group’un promosyonlu sinema biletlerine tepki göstermişti. Mısır ve içecek ile birlikte satılan promosyonlu biletlerin yapımcıların gelir kaybetmesine neden olduğunu söyleyen Kadıgil, yaşananların perde arkasını şu sözlerle anlatıyor:

“Tekelleşme neticesinde 2014’ten bu yana yapımcıların satılan biletten aldığı pay aynı kaldı. Ama bilet fiyatları gittikçe yükseliyor. Bunun yanı sıra Mars promosyonlar yapmaya başladı. Mısır 20 lira, o 10 lira, bu 10 lira sonra bunları topluyor 40 lira, ben bunda indirim yaptım 30 lira diyor. Ama yapımcılara payını vermeye iş geldiğinde biletin yarısı senin. Ben bu indirimi biletten yaptım, mısır ve kola parası benim diyor.”

Yeni düzenleme ile dağıtımcı firmanın promosyon yapması, yapımcı ile mutabık kalma şartına bağlanıyor. Yeni teklif ayrıca sinemalardaki reklam sürelerini kısaltıyor. Film öncesinde gösterilen reklam kuşağı 10 dakika ile sınırlandırılıyor. Bu durumun seyirci adına olumlu bir adım olarak görülebileceğini söyleyen CHP vekili Kadıgil, “Reklam gelirlerinin azaltılması nedeniyle bilet fiyatlarının yükseltilmemesi gerekir. Bunun da kontrollü gitmesi lazım” diyor. Komisyon onayını alan teklifin, gelecek hafta Meclis Genel Kurulu’nun gündemine gelmesi bekleniyor.

 

31.01.2019

 

Kamuoyuna,

 

 

Oyuncular Sendikası kurulduğu günden bu yana sahne, perde, ekran ve mikrofon oyuncularının sosyal ve ekonomik haklarını ilgilendiren konularda hem yasa yapıcılarla hem düzenleyici ve denetleyici kurumlarla hem de sektör paydaşlarıyla diyaloğa önem vermektedir. Sektörümüzde yaşanan sorunlar karşısında çözüm için sendikamızın çağrılı olduğu diyalog mekanizmalarına katılımın üzerimize düşen bir görev olduğuna inanıyoruz.

 

Cumhurbaşkanlığının sektördeki işçi ve işveren kesimlerinden temsilcileri davet ettiği 29.01.2019 tarihinde düzenlenen toplantıya, sendikamız adına Genel Başkanımız Demet Akbağ, sinema sektörüyle ilgili yasal düzenlemelerin yapıldığı bu dönemde; “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun” da sorunlu gördüğümüz, sansüre sebep olabilecek noktaları dile getirmek ve oyuncu-set çalışanı tüm sinema emekçilerinin sorunlarını ve ihtiyaçlarını yansıtmak için katılmıştır.

 

Her ne kadar “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun” özelinde yapılmış olsa da Oyuncular Sendikası olarak bu toplantıyı; oyuncuların yıllardır göz ardı edilen sigortalılık, işçi sağlığı ve can güvenliği, sendikal örgütlenme özgürlüğü vb. en temel sorunlarını, uygulanmayan ya da ötelenen hakları ile ilgili taleplerimizi ve çözüm önerilerimizi kamu mercilerine iletebileceğimiz bir olanak olarak değerlendirdik.

 

Aynı zamanda, resmi bir kurum olarak, haklarımız için ulusal ve uluslararası her merci ile görüşmek, bizi ilgilendiren süreçleri yakından takip etmek ve hafıza yaratmak, tüm süreçleri raporlayıp kayıt altına almak sendikamızın asli görevidir.

Yakın zamanda, tüm üyelerimizi yakından ilgilendiren bu konularla ilgili önemli bir toplantı planladığımızı üyelerimize ve kamuoyuna saygılarımızla bildiririz.

 

Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.