İstanbul dışındayım.Film çekimi için. Bienale gidemedim. Milliyet Sanat dergisinde, Gencay Altay’ın, festival küratörü Nicolas Bourriaud ile yaptığı kapsamlı röportajı okudum. 21.yy’lın henüz 19.cı yaşında, 35 yıldır sürdürdüğümüz sanataevet tezinin nefes alışını hissettim.
Bienal de disiplinler arası buluşma ,bilim-sanat ve antropoloji buluşması olarak tanımlanıyor… Üç merkezde gerçekleşiyor… Amaç ortak sanat kültüründe buluşmak.
Pasifik Okyanusunun tam orta yerinde 7 milyon ton ağırlığında ve bir tür yedi kıta . Kıta haline gelmiş plastik atık yığınına dikkat çekiyor. Farkındalık yaratmak istiyor! Ekolojik felaketlerin doğal olmadığını, bizim yüzlerce yıllık düşüncesiz, duyarsız davranışlarımızın sonucunda ortaya çıktığını farketmeye davet ediyor! Gencay Altay, festival küratörü Nicolas Bourriaud’u, düşünür, filozof ve eleştirmen olarak tanıtıyor.Yani bence sanatçı!… Yani sanatın süreç olarak tanımlanması ve düşünme biçimi olduğunun canlı örneği!
2014 Taipei Bianalinde, dünyada ilk kez “Antropozen çağı” temasının kullanıldığını söylüyor. İnsanın neden olduğu çevre sorunları odaklı bir tema yani!
“Bir eseri izlerken o eserin üretim öncesi, üretim ve üretim sonrası olmak üzere üç temel evresini göz önünde bulundurmamız gerekir” diyor!..Yani sanat süreçtir diyor!”Bir eser hiçbir zaman kendi tekilliğinde, içselliğinde anlaşılmaz veya var olamaz”diyor!
Bence bu düşünce; bienal nedeni ile resim için ne kadar doğru ve geçerliyse;,heykel, tiyatro, müzik, dans, sinema, mimarlık, edebiyat, spor, tasarım için de o kadar geçerli.Hatta şaşırmayın; diğer meslekler için de o kadar geçerli!.. Organ nakli, ameliyat, çare bulma buluşları, beslenme, anlatılanı dinlemek. En doğru seçilmiş kelimelerle kendini ifade etmek, siyaset sanatı, eğitim sanatı, düşünme sanatı, emek pişirme sanatı, yapay zeka, problem çözmek, sistem oluşturmak, eğitim-öğretim, tarım, çevre düzenlemesi, örgütlenmek için de geçerli!Bunlar ı konuşma zamanı şimdi.Yaşama dair her konu SANAT olarak çalışılmalı, sonuçları da insanlık yaşamına ESER olarak sunulmalıdır.Değişimleri algılama zamanı!35 yıl önce dram kelimesi bizde acıklı anlamına kullanılıyordu.Şimdi durum olduğu anlaşılıyor.Bu sayede şimdi bu kavram daha doğru düşünme ve düşündürtme işine yarıyor!.Cep telefonlar ilk çıktığı zaman tuğla gibiydi.Çok az şarj kapasitesi vardı.Şimdi malum.Entropi,gelişme ve değişim göstermeyen,bakılmayan herşey çürür,kendini eskitir,yok olur diyor!Kavramlar da öyle.Hele bir de yanlış anlaşılmışsa!
“Gelişme dediğimiz şey rakamla ölçülmez;yada yapılan bina,köprü ve baraj sayısının artmasıyla da ölçülemez!Bu niceliktir.Oysa,aksine nitelik ile ölçülmelidir!”diyor Nicolas!”Yaşadığımız çevreye de, sırf insanlık yok olmasın diye ÖZEN göstermemiz gerekmiyor mu?” diyerek noktalıyor röportajını!Bu son cümle ile bize çok şey söylüyor!
Çünkü “özen” düşünme ve uygulama ile SANAT kavramının ruhunu yansıtır!Özen, sanat demektir!Sanat kültürünü benimsemiş bir toplumun eksik hayat damarı yoktur!Yaşamın her anında özenli olmak gerektiğini özümsemiştir!
Böylece doğru düşünme biçiminin de yolu açılmıştır.Bu yolda kendini ilerletebilir.Geliştirebilir! 2014Taipei
2016 İstanbul bianelleri, 21. ci yy sanat tanımlamasına SANATAEVET çizgisinde yaklaşım gösteriyor. Süreç oluşturma farkındalığını ve katılımcıların sürecin ve eserin parçası olması gerektiğini dile getiriyor.Ben de buradan bundan sonra sergilere, konser, filim galaları için davetiyelere”katılmanız” yerine “katılımcı olmanız”şeklinde davet yapılmasını öneriyorum.Bilet satışlarını da “katılım bileti””katılım ücreti”diye adlandırabiliriz.Ben “sanat tüketicisi” sözünü hiçbir zaman benimsemedim çünkü!Katılımcı, sanat sürecini çoğaltan, eseri aktif hale getiren taraftır.Tüketici olamaz! Çoğaltıcı olmalıdır!Bu da onun SANATAEVET misyonu olmalıdır!Sanatçı gibi düşünmelidir!