Kazanova bu yıl büyük bir keyifle izlediğim, her ögesiyle çok başarılı bir çalışma. Tiyatro broşüründeki yazıdan yola çıkarsak, Kazanova ile Bakırköy Belediye Tiyatrosu Dürrenmatt’ın trajediyi komediden doğurma tekniğinin keyifli bir örneğiyle buluşturuyor seyirciyi.
Friedrich Dürrenmatt yalnız roman ve öyküleriyle değil, “Yaşlı Kadının Ziyareti”, “Büyük Romülüs”, “Fizikçiler”…gibi oyunlarıyla da ülkemizde çok iyi tanınan bir yazar. Bu kez, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda yazarın “Duruşma Gecesi” adlı kısa romanından (ya da uzun öyküsünden) Irmak Bahçeci’nin başarıyla çevirip uyarladığı Kazanova adlı oyunu izliyoruz.
Bir adam. Başarılı bir üst düzey yönetici. Eşi, çocukları, pahalı bir arabası… her şeyi var. Bir iş seyahati dönüşü bir taşra kasabasında geçerken arabası bozulur. Yardım için en yakınındaki eve girer. Ev sahibi emekli bir hakimdir. Adam’ı çok iyi karşılar, iki yaşlı arkadaşı, emekli savcı, emekli avukatla birlikte her akşam yedikleri yemeğe kalmaya davet eder onu ve her gece oynadıkları bir oyuna katılmaya ikna eder. Bu garip oyunda onlar kendilerini oynayacaklar, profesyonel mesleklerini “icra” edeceklerdir. Adam da suçluyu oynayacaktır. Adam suçsuz olduğunu bildiği için çok rahattır, adlî sicili tertemizdir, bir trafik cezası bile almamıştır o güne dek. Çok sıradan bir yaşamı vardır, kendisini hangi suçla suçlayabileceklerini düşünemez bile. Ama “her zaman bulunacak bir suç vardır”. Üç yaşlı adam yılların deneyimiyle gerçeğe istedikleri şekli verebileceklerinin bilincindedirler. Gerçeğe şekil mi vereceklerdir yoksa gerçeği ortaya mı çıkaracaklardır?…
Giderek artan bir gerilimi olan bu oyunda Dürrenmatt birçok soru sordurmakta, kapitalist düzeni eni boyu eleştirmekte. Adalet nedir? Suç nedir? Ceza nedir? Kapitalist düzende insan nereye kadar suçsuz kalabilir? Hele içinde aşırı bir yükselme hırsı varsa…Yükselmek için her yol mübah mıdır?… Ve yazar bizi vicdan kavramıya yüzyüze getirip vicdan kavramını sorgulamaya, düşünmeye yöneltiyor Kazanova’da.
Dürrenmatt okunması ve izlenmesi çok keyifli, ama sahnelenmesi ve oynanması bir o kadar zor yazarlardan. Hem drama komedi perspektifinden bakacaksın, hem yazarın grotesk üslûbunu sahnede yansıtacaksın, epik ve uyumsuz tiyatroyu da göz ardı etmeyeceksin. Groteski yansıtırken abartıdan kaçınmayacaksın ama abartıyı çok hassas bir dengede tutacaksın ve inandırıcı olacaksın. Burada yönetmene çok iş düşüyor ve Emrah Eren bu zorluğun üstesinden başarıyla geliyor. Benim son yıllarda en beğendiğim yönetmenlerden Emrah Eren. Kazanova’yla yaratıcı rejilerine bir yenisini ekliyor. Groteski bıçak sırtı bir dengede tutmayı bilmiş. Bu sayede sahnede tuhaf, tuhaf olduğu kadar gülünç ve ürkütücü ögeler büyük bir inandırıcılık kazanıyor. Yalnız oyuncuları değil mekânı da çok güzel ve doğru kullanmış. Çevre kullanımı, yapının tarihi duvarları da grotesk atmosphere katkı sağlamış. Dekoratör-yönetmen işbirliğinin başarılı bir sonucunu görüyoruz sahnede. Herbir dekor parçacığından yararlanılmış. Hiçbir şey gereksiz bir görsellik için kullanılmamış. Bir masa, birkaç tekerlekli iskemle, mumlar vb… ile kendinizi adeta bir 19. YY. konağında sanıyorsunuz. Bu tasarımı ve birbirinden başarılı zamansız kostümleri için Sadık kızılağaç’ı yürekten kutlarım.
Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda ilginç bir sinerji var. Oyuncuların kendi aralarındaki sıcak iletişimini hissediyorsunuz. Rollerini büyük bir keyifle yorumluyorlar. Bu sıcaklık ve keyif seyirciye de ulaşıyor ve seyirciyle oyuncu arasında hiç kopmayan bir diyalog kuruluyor. Erol Ozan Ayhan, Faruk Üstün ve Hüseyin Emre Koç yorumlanması oldukça zor rollerin başarılı oyuncuları. İyi oynamalarının ötesinde doğru oyunculuğun da güzel bir örneğini sunuyorlar. Su gibi akan bir oyun, su gibi akan oyunculuklar seyirciyi adeta büyülüyor.
Kazanova bu yıl büyük bir keyifle izlediğim, her ögesiyle çok başarılı bir çalışma. Tiyatro broşüründeki yazıdan yola çıkarsak,Kazanova ile Bakırköy Belediye Tiyatrosu Dürrenmatt’ın trajediyi komediden doğurma tekniğinin keyifli bir örneğiyle buluşturuyor seyirciyi.
Yaşar İlksavaş/ Tiyatro Eleştirileri