Şahin Yenişehirlioğlu, Nazım Hikmet’in Oğlu Mehmet Nazım ve Münevver hanım ile karşılaşmaları ile ilgil, böyle farklı bir yazım tekniği ve çağrıştırma yöntemi ile yazdığı anı hatırlama yazısını Diren Sanat okurları ile paylaştı. Bu samimi yazısını bizle paylaştığı için kendisine teşekkür ediyoruz. Biz de okurlarımıza ulaştırmaktan memnuniyet duyarız.
— Sıla —
Resim – Tablo 1 – Yağlıboya – Kanvas –
Boyut : Alışılmış dışı. Paris – Saint Germain des Prés.
Yer : Les Beaux-Arts – Académie. Güzel Sanatlar Akademisi.
Yıl – Zaman : 1960’lar sonu – 1970’ler başı.
Müzik – Şiir : Serge Reggiani. “Les Loups sont à Paris”,”Kurtlar Paris’te”.
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Orduları’nın Paris’i işgalini anlatan şarkı.
Artistler : Miro – Kendisi, Picasso – Hâyâlî , Dali – Hâyâlî , Turner – Hâyâlî, Modigliani – Hâyâlî . Utku Varlık, Mehmet Güleryüz, Mehmet Nâzım, Şahin (Şahan) Yenişehirlioğlu.
Eğlence – eğitim : Galeriler – Sergiler.
Mekân : Dar, daracık sokaklar. Dar, daracık yerler.
Açık hava tiyatrosu.
Dolaşan varlıklar, öğrenciler, seyirciler, çocuklar.
Çın…, Küçücük bir çan, çıngırak sesi. Kapı itilerek açılır, içeriye girilir. “ Görebilir miyiz…?…” denir. Küçük bir masanın, antika masanın ucuna oturmuş, orta yaşlarda bir hanım, “Buyrun messieurs…”. İçeriyle buluşulur. Bir tek kendilerinin anladığı bir dille “ Miro’nun tabloları…”.
Sekreter bayan bir tek ressamın adını anlar : “ Kendisi burada, Monsieur Miro “ .
Dört erkek, 25 – 30’larında, hep birlikte; “ …buradaymış…” derler. Bakınırlar ; küçücük bir sandalyeye oturmuş “ şahsiyeti “ görürler. “Evet, Monsieur Miro, O,…”. “ …Bonjour Mr. Miro “. “ Bonjour “.
“ Biz de ressamız “. “ Ben değil “. Mehmet Güleryüz, kendisini ve Utku Varlık ve Mehmet Nâzım’ı böyle niteleyerek belirtirken, diğer delikanlı kendisinin felsefe öğrencisi olduğunu söyler. Mr.Miro ilginç bulur ve onları, özellikle Mehmet Güleryüz konuştuğu için, onu dinlemeye başlar.
Mehmet G. Bu resimlerin yapısını ele alıp eleştirmeye koyulur. Utku V. Söze girip durur. ŞŞ. İse sahneyi seyretmektedir. Miro’nun yüz hatları değişir, gerilir. Mehmet N. “ tamam, yeter artık “
der. ŞŞ. “ Merci beaucoup “ “ çok teşş…” diyerek çıkma durumuna geçer. Çıkılır…
Paris’in dar sokaklarında kendi aralarında tartışarak güzel Türkçe’nin tadına bir kez daha varırlar.
Bobin geriye sarar.
Resim – Tablo 2 – Yağlıboya-
Boyut : Büyük, çok geniş. Café Luxembourg.
Yer: Le Jardin de Luxembourg karşısı. Kahvehane.
Mobilya : Yuvarlak bir masa.
Artistler : Mehmet G., Alâattin Aksoy, Tavşancı, Utku V., Şahin Ş.
“ Münevver Hanım yarın bu saatlerde Mehmet’i getirip bizlerle tanıştıracak. “ Geldiler mi ? Polonya’dan …”. “ Geldiler…”. “ Yarın bu saatlerde, burada buluşuyoruz.”.
Buluşulur. Mehmet N. Münevver Hanım’la (annesi) gelir. Şair, ressam Mehmet Nâzım, Nâzım Mehmet karşımızdadır. Ne kadar da genç.
Artık hep beraberiz. Hep beraberiz artık. Takıma Comète (Komet), Filiz Çalışlar Yenişehirlioğlu, Alp Arıkan, Metin Katı, Aytaç Katı, Hilda, Paris Konservatuvarı’ında piyano öğrencisi Aykut, Catherine ve Paul, Hilda’nın kardeşi Lazar, Eva ve gidip gelen başkaları katılır…
Bilgi, siyaset, sanat, sinema, edebiyat… felsefe ve Paris ve İstanbul ve Türkiye ve yeniden Strampolis ve Fransa ve… ve… ve… tartışılır, konuşulur ve konuşulur.
Alâattin’in – Eva’nın, Utku V.nin, Alp Arıkan’ın – Aykut’un, Münevver Andaç – Mehmet Nâzım’ın, Tavşancı’nın – Bidül’ün, Mehmet Güleryüz’ün – Carol’ın, Hilda’nın, Catherine’nin – Paul’ün evlerindeki yemekler, yemekler, yemekler, dostluklar, dostluklar, dostluklar…
Küçücük Kerimcan, küçücük Nazlıhan bebekler olarak, kelebekler olarak uçuşurlar.
Yemeklerde Alâattin A’nın makarnası başroldedir.
ŞŞ. Gaité Metrosu’nun merdivenlerinden yeraltına inerken Mehmet N’ye bakar… Paris’te son bakıştır artık…
Zaman, zaman, zaman akar, kaynar, donar, akar…
Resim – Tablo 3 – Akrilik – Yağlıboya – Karışık teknik – Kanvas üzeri –
Boyut : Karmaşık.
Yer : Bar Siyah – Beyaz.
Sahne : Siyah ve Beyaz.
Artistler : Siyah – Beyaz fotoğraflar.
Müzik : Caz, caz, caz… Blues.
Figüranlar : Herkes.
Diyar : Ankyra, Angora, Ankara.
Şahsiyetler : Faruk Sade,
Fulya Sade.
Güzel – tatlı Sera.
Siyah – Beyaz Galeri.
Buğulu, dumanlı hava.
Nağme : Arizona Dream,
Arakna Dream.
Umut : Sanat – resim.
Resim : Umut.
“ Şahin,…bak…, gel…, sana ne, kim…, bak…, gel…, gel…, gelsene…, yahu gelsene…”.
“ Faruk, ne, nedir ?… Söyle…”.
“ Sen gel, gel…”.
Kalabalığın içinden beyaz kapıya doğru yönelirler.
Dream Arizona,
Dream Ankara,
Dream Paris…
Merdivenlerde, merdivenlerde… Oturmuş, sigarasını tüttüren şahsiyet…
Kim ?… Kim ?…
Kim ?…
Bil bakalım kim ?…
Olamaz, bildim, sezdim, hâyâl, hâyâl âlemindeyim…
O ve O ve O.
Kardeşim Nâzım M…,
Kardeşim Mehmet N…
Mehmet’in gülmesi, kahkahası, sevgi seli duygu ırmağı, ıslak toprak, rengârenk çiçekler…
Kardeşim Mehmet Nâzım.
Yanında Münevver Hanım, annesi, belirdi, gülümsedi, kayboldu…
Faruk gülüyordu, Faruk’a şaşkın gözlerle bakıyordum.
Zaman, alev nehri gibi akıp gitmişti.
İkimiz de belli yaşların girdabında yüzüyorduk.
Dalgalar yüzümüze vuruyordu.
Mehmet N’nin Siyah – Beyaz’daki tablolarındaki kübik extraterrestre – dünya ötesi figür varlıklar bizi kucaklıyorlardı
Mehmet Nâzım,
Sevgili Kardeşim,
Faruk Sade,
Sevgili Kardeşim,
Gitmeyin…
Beni bekleyin…
Geliyorum…
Toz, duman arasında geliyorum…
Bir sabahın
Nagehan’ında…
Kıyıya çekilmiş kayık gibiyim,
Medcezir alıp götürür.
Kıyıya vurmuş kayık gibiyim,
Medcezir alıp götürür…
Dedi Derûn-î ibn Derûn-î.
Paris 1960’lar sonu
70’ler başı.
Ankyra 70’ler sonu
9102’ler sonu. Aralık…
Prof.Dr. Şahin Yenişehirlioğlu