Mitat Çelik
Hami Çağdaş’ı bilmeyenimiz yoktur. Onunla tanışmam, Mersin Kenti Edebiyat Ödülü vesilesiyle olmuştur. Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin Basın Halkla İlişkileri’ni yürüttüğüm yıllarda, Hürriyet Gösteri Dergisi’ni dolayısıyla Hami Ağabey’i prömiyer temsillerinde ya da gala konserlerde Mersin’de misafir etme, kültür insanı olarak değerli ismini kentimize daha çok taşıma düşüncemi hayata geçirememiştim.
2015’de Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nde müdür ve basın halkla ilişkiler sorumlusu olarak işe başlamam bu düşüncemi hayata geçirmek için bir fırsat olmuştu. Nitekim o yıldan bu yana, sağlık koşulları izin verdiğince her festival dönemi kendisini güzel Mersin’imizde misafir ederek değerli fikirlerinden faydalanma fırsatı elde ettik.
Bununla birlikte, gerek sanat-kültür mecralarında, gerekse ikili ilişkilerde ulusal düzeyde kentimizin kulisini yapan eşsiz bir olanağa sahip olmuştuk. Elbette bu çok önemli bir fayda; fakat hepsinden önemlisi, Mersin üzerine oluşturduğu değerli tespitlerini bize aktarmasıydı. Opera, bale, konservatuvar gibi kurumlara sahip olmanın bir kent için önemine her zaman vurgu yaptığı gibi, ressam, yazar ve şair, müzisyen ve bestecisiyle Mersin’in çağdaş bir kentin tüm dinamiklerine sahip olduğunu dile getirirdi. Ayrıca Adana ile yakınlığından dolayı Mersinliler için Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın da ayrı bir olanak olduğunu vurgulardı.
Festivalin açılış konserine gelmek üzere misafir ettiğimiz ilk yıl, kendisini karşılamaya gitmiştim. Zaten kent edebiyatına, dolayısıyla Mersin’de yaşayan şairlere vakıftı. Onları elimden geldiğince bir araya getirecektim fakat benden ilk talebi, Besteci Selman Ada ile buluşma isteği olmuştu. Nitekim aynı gün Selman Ada’nın Davultepe’deki evinde buluşmuşlardı. Buluşmayı sağlamıştım fakat festival yoğunluğundan dolayı yanlarında kalamayıp, bu buluşmayı belgeleyememiştim. Bugünden bakıldığında çok kıymetli olurdu diyerek üzülüyorum. Ayrıca, klasik müziğe olan ilgisi, bilgi birikimi hayranlık duyulacak ölçüdeydi.
Herkes bilir ki, Türkiye’de tiyatronun, sinemanın, televizyon camiasının magazin haberciliği olmasına rağmen edebiyatın yoktur. Aslında yok dediğime bakmayın; basılı bir magazini yoktur demek istedim. Oysa edebiyatın İstanbul tayfası Mersin Kenti Edebiyat Töreni’ni için bir araya geldiğinde, kıyıda köşede kalmış haberler üzerine ne muhabbetler döndüğünün yakın tanığıyım. Sanırım bu buluşmaların bir süre sonra kayıt dışı edebi söyleşilere dönüştüğünü söylememe gerek yok. Kusursuz bir adabın hakim olduğu bu ortamlar, elbette bundan sonra da olacak fakat Hami Ağabey’in yokluğu hep hissedilecek. Şunu halen gülümseyerek yazıyorum ki, Metin Cengiz ile girdiği tatlı polemikler çok özlenecek.
Bir tatlı huzur verdin gittiğin yerlere, gittiğin yerde huzur içinde uyu Hami Ağabey.